Dershanelerin kapatılması gündemin ana maddelerinden birisini oluşturuyor. Bu sadece  AKP Hükümeti tarafından cemaate verilen bir ceza mı yoksa bunun ötesinde bir şey mi var? Doğrusu bu soruya birkaç gün öncesinde cevap verseydim,  “cemaat cezalandırılıyor”  der geçerdim. Ancak konuyu çok yakından ve derinden bilen bir arkadaşımın anlattıklarını dinleyince meselenin çok daha kapsamlı olduğunu anladım. Arkadaşım kökleri 1970’lerin başına dayanan bir Milli Görüş geleneğinden gelen birisi. Aynı zamanda devletin en yüksek düzeydeki memurlarından birisi. Bana “Bak hocam, AKP ile devletin başına İslami duyarlılığı olan insanlar geldi. Ancak devlet henüz İslamileşmedi. Şimdi sıra devleti, kurumları İslamileştirmekte sonra toplumu İslamileştireceğiz”  dedi. “Peki dershaneler ile ne ilgisi var bunun?” diye sordum. “Biz Milli Görüş geleneği, önce devletin ele geçirilmesine ve İslamileştirilmesine sonra toplumun İslamileştirileceğine inanırız. Oysa cemaat, toplumu dönüştürmenin esas olduğuna inanırlar. Hatta şimdi sadece Türk toplumunu değil, bir çok toplumu dönüştürmeyi hedefliyorlar. Dershaneler bizim istediğimiz şekilde bir neslin oluşmasını engelleyici bir faktör. Bir başka seçenek oluşturuyor. Türk eğitim sistemini İslamileştirme ve eşitleme girişimi sırasında dershanelerin de tasfiye edilmesi gerekiyor ki, sistemi istediğimiz gibi kurabilelim. Bu arada öğrenci evleri gibi merkezkaç yapıların da kontrol altına alınması gerek. Öğrenci evlerine de bundan sonra yurtlar gibi standart vereceğiz. Bundan sonra bu evleri belediyeler denetleyecek. Tabii bu da öğrenci evlerini polis kontrolüne açık hale getirecek” diyerek devam etti. Ben  “Çok radikal bir proje”  deyince, muhatabım devam etti. “Tabii ki, siz Yeni Türkiye projesinin aslında Yeni Türkiye Cumhuriyeti projesi olduğunu bilmiyor musunuz?”  diye sordu. 


“Peki bunları neden bana bu kadar açık bir şekilde anlatıyorsunuz?” diye sordum. “Çünkü” dedi, “Ben bu projenin sağlıklı bir proje olduğuna inanmıyorum. Türkiye Cumhuriyetini yeni ve eski diye ikiye bölmenin artık bölücülük olduğuna inanıyorum. Erdoğan’ın kendi kökü olarak gösterdiği Menderes’in CHP milletvekili olduğunu unuttuğunu düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyetinin eski ve yeni olarak ikiye bölünmeyeceğine inanıyorum. Bundan dolayı sizinle bunları paylaştım.” 
Ben de benimle paylaşılanları sizinle paylaşıyorum. Meseleye bir de buradan bakılabilir. 
 

***

 

Sizinle paylaşmak istediğim değerli bir dostum var Ferit Tunca Önder.
Sevgili dostum Ferit Tunca Önder kardeşim Hakk’a yürüdü. Ferit tanıdığım en beyefendi insanlardan birisi idi. Herkese karşı nazik, yumuşak, sevecendi. Ferit ile en heyecanlı konuyu konuşurken bile insan üzerinde sakinleştirici bir etki yapardı. Ancak nezaketi ipeğe sarılmış çelik gibi idi. Ferit’in tarzı rahmetli Dündar Taşer’in ülkücü gençlik için yaptığı tanıma çok uygundu. Ferit’in beyefendiliği ve nezaketi alttan alıcı bir nezaket değildi. Ferit’te nezaket yumuşak güçtü. Ferit, arka plandan işlerin yürümesini gösterişsiz bir şekilde sağlayan bir insandı. Telaşsız, sakin ve çevresine de rahatlık, güven veren bir tarzı vardı. Özetle Türk Milleti has bir evladını kaybetti. Allah rahmet eylesin.