Kabaköy’de kapı kapı, sokak sokak, bağ bostan demeden dolaşmaya; tarihe yolculuğa devam ediyoruz. Ayasofya Camii’nin hemen yanından İbogilin sokağa giriyoruz.

Kabaköy’ün gözü pek, heybetli yiğit evladı Mustafa Şenel ve fedakar, cefakar imamı Naci Şenel amcanın, Emriye yengemin, Hanım yengemin, Mecit Yakut amcanın, Hünkar yengemin, Mehmet Bayır amcanın, Naziye yengenin evlerinin arasından diğer Mehmet Bayır amcanın, Mecbura abanın, Güllü Ana Sallı yengenin, Ali Osman Bayır, karşı köşede Elbeyi Mutlu ve Eşi Refiye yengemin malikanesi, bitişiğinde Aliasker Şenel amcanın butik evi ve hemen yanı benim doğduğum; babamın, kardeşlerimin doğduğu baba Gazi Şükrü Şenel dedenin evi, Fikri Şenel, Temel Şenel, ibogilin tarihi taş duvarlı ve kapalı çarşı sokağını selamlayarak Kadıgilin harmana çıkıyoruz.

Ayşe yengemi, İsminaz yengemi, Pakize yengemi, Ahmet Bayır amcayı rahmetle anarak evler önündeki harmana çıkıp yazın buğday hasadı için çileli öküzle atla gem koşulan sıcak yaz günlerine gidiyoruz. Köylerde ot teni kalkıp gevremeden, güneş doğmadan sabah erken tarladan, çayırdan, bayırdan toplanırdı ama buğday başakları, güneş doğup saplar gevremeden öküzler geme koşulmazdı. Zira başakların samana ve buğdaya dönüşmesi ancak çıtır çıtır gevrek olmasına bağlıydı. Massa ile ilk hafif uyarı ve başlangıç yapardık “Ho babam ho” diyerek hareket başlardı. Güneş batıncaya kadar başaklar üzerinde dön babam dön.

Arada sırada harmanda saman iyice ezilmesi için yerdeki saman yaba ile çevrilir; öküzlerin hacet görmesi dikkatle takip edilirdi. Hemen dışkısı metal bir kaba alınırdı yoksa saman mayısa karışır sıcak toz gün boyu ciğerlere iner ve kan ter içinde kalırdık. Sağlığımız Allah’a emanet.

Şans, kader, kısmet bir de Ramazan ayı olursa ağız burun kup kuru olur iftara kendimizi zor atardık. Bu işleri erteleme şansımız hiç yoktu. Harmanda saman oluşunca Ömer Mahmut Ezber amcanın harman makinesi birkaç kişinin elde nakliyesi ile gündüzden harmana kurulurdu.

Gece rüzgarda harman makinesi kolu çevrilir, elekler takılmış hafif rüzgarın yardımıyla buğday samandan ayrılırdı. Harman makinesinin kütür kütür sesi, köyün her tarafından duyulur; gece nöbeti geç saatlere kadar sürer ve sesi kayalarda yankılanırdı. Saman mereğe buğday değirmen için un, yarma, bulgur faslına hazırlık başlardı. Ne buğdayımız insanın ne samanımız birkaç hayvanın ihtiyacını giderirdi. Gurbet olmasa aç kalırdık. Samana buğdayı, tereyağını, et ve benzeri gıda maddelerini para ile köy dışından temin ederdik.

Babalarımız Almanya’da ya da gurbette olmasa aç kalırdık. Harmandan Arif Çelik dedenin tarlasının başından yaya yolu ile İzzet dedenin, Lokman dedenin Meryem, Seher ve Sallı Yakut yengelerin kapılarından Murat Yakut ağabeyinin evinin önünden Sefer Yakut ve oğulları en çok okuyan evladı Tayfur Yakut ile Şerif Yakut amcaların, Hanım Yakut Dal yengenin bahçeli küçük saray evinin önünden geçerdik. Bayraktar Ali Onbaşı amcanın, İlyas Amca ve eşi Emine yengenin kapısından Ayasofya Camii’nin önüne, tarihi bizim Tahrir Meydanı’nda kendimizi bulurduk. Burası köyün eğitim kahramanı, duayeni hemen hemen köyde eğitim gören her öğrencinin ya öğretmeni ya müdürü Kemal Çelik öğretmenimizin kapısının önüdür. Ya kendisini ya da ölümsüz ruhunu hissetmek ve anmak istesek boğazımızda sözler düğümlenir. Oralardan kimler geldi kimler geçti?

Nice aşklara, sohbet, kavga ve sevinçlere şahitlik etti

 Köyün en önemli çeşmesi, ilk camisi ve anıların yoğunluğunun tavan yaptığı sıla diyarının odak noktası Ayasofya Camii ve Tarihi çeşmesi, nice aşklara sohbet, muhabbet, kavgalara, gürültülere, dostluklara, sevinç ya da pişmanlıklara şahitlik etmiştir. Ancak Allah’a çok şükür bu kadar yokluğa, çaresizliğe rağmen feraset ve basiretle istisna birkaç olay dışında komşuluk akrabalık korunmuştur.

Zira Ayasofya Camii kadrosu hocalar, Osmanlı yönetiminin özel seçilmiş İslam-i Vahiy ve Sünnet çizgisinde çok güzel yorumlayan alimler geçidine şahitlik etmiştir. Osmanlı icazeti ile bölgede İslam’ın tebliğ edildiği Cuma namazının kılındığı merkezdi.

Civar köyler Cuma’yı, Bayramı namazını Cumhuriyet’e kadar bu camide kılmıştır. Gelmiş geçmiş tüm cemaate Allah rahmet eylesin. Kabaköy’de bu sebeple hurafe bidat ve benzeri İslam şeriatı dışılıklara, bu misyon engel olmuştur. Etrafta Binnaz, Helime. Rukiye. Meysun ve Sare yengemi. Huri anamı, Selvi Sabire ve Hatice yengemi, Cemile abamı, Ali dedemi, Zelhe Halamı, Hasibe yengemi, Sallı yengemi, Fatma yengemi, Ahmet Bayır amcamı, Dursun Bayır öğretmenimi, okuma yazması olmayan Allah vergisi ayaklı kütüphane ve aynı zamanda maniler mucidi Güleser abamı, nezaket, zerafet, komşuluk abidesi Zinneti yengemi ziyaret ederek; Kavres Deresi’nde Osman ve Ezber ağabeylere uğrayarak Molla Mustafa amcanın samimiyet dergahında, Hoca Ahmet amcanın misafiri eksik olmayan bol okuyan sohbeti eksik olmayan emsalsiz dini tefsir ve yorumlarını hayranlıkla dinleyip Bahri Amca ve Behiye yengemi, Zekeriya Çakmak’ı, Gülizar yengemi, Fehmi Bayır amcamı ziyaret ederek köyün Adeta Bağdat Caddesi durumundaki Gazi Tayfur Dal Caddesi’ni takiple Zeki Bayraktar ağabeyime misafir olarak Hüseyin Yakut amca ile selamlaşıp Hazmi amcamın yeni konağına el sallayıp Yusuf Ezber amcanın saray yavrusu evi, Mehmet Paslı ile Ahmet Paslı amcaların, Ali dedenin, Arife yengenin sohbet ve muhabbet hanesini ziyaret ederek Purlar istikametine dönelim. Halil Paslı dedenin, Yahya Paslı dedenin, İzzet Mutlu ve Ayşe yengemin gönül sarayı malikanelerini geçerek ölenlere rahmet duaları okuyarak Hıtem yengenin mezarını Fatiha okuyup geçerek köyü turlamaya devam edeceğiz inşallah!

DEVAM EDECEK....

Sabr, ŞENEL - 20.03.2022 / Ümraniye-İSTANBUL

Editör: Kerim Öztürk