Şehr-i Ramazan’a birkaç gün kala bir Ramazan Ayı’na daha erişmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hep birlikte yine saatlerimiz ayarlayacağız, aynı saatlerde sahura kalkacağız. Sabırsızlıkla ve heyecanla iftar sofralarını bekleyeceğiz. Bir yudum su ya da bir adet hurmayla açılacak oruçlar. Camiiler dolup taşacak.. Televizyonlarımızı ramazan programları süsleyecek.. Reklamların bile havası değişecek. Ne kadar öfkelense de kimse oruçlu olduğu için kimseye kızmayacak, birbirimize tahammül etmeyi öğreneceğiz. “Tok açın halinden ne anlamaz” demiş atalarımız çok doğru, aç kalınca anlayacağız yanı başımızdaki bizlerden yardım bekleyen komşularımızı.
Şehr-i Ramazan, sadece yemeden içmeden kesildiğimiz değil, sabrımızın şükrümüzün arttığı, kardeşlik duygularımızın pekiştiği süreçtir. Onun için tekrar hatırlayacağız unuttuklarımızı..
Arakan’ı, Kerkük’ü, Doğu Türkistan’ı ve diğerlerini…
Ramazan Ayı, Kur’an ayıdır. Rabbimizi tanıdığımız ve itaatimizi arz ettiğimiz aydır. Kulun Rabbiyle iletişiminin arttığı aydır. Bunun için;
Ramazan demek, Aynı sofralarda kardeşliği paylaşmak demektir.
Ramazan demek, Gönüllerde kandil yakmak demektir.
Ramazan demek, dua dua yükselmektir.
Tüm Dünya’nın yükü sırtınızdaymış gelip, dertler bizi boğduğu an da nefes alabilmektir Ramazan.
Ve hoş geldin Ey Ramazan! Hoş ayrıl aramızdan. Bizlerden razı ol.
Ey içerisinde “bin aydan daha hayırlı geceyi” barındıran ay! Getirdiğin cennet müjdeleyicisiyle bizim gerek ulaştığımız gerekse ulaşamadığımız zulüm altında olan, yardıma muhtaç olan, bir dua bekleyen tüm kardeşlerimizin yardımcısı ol, umutları ol.
Ahlakımızı Kur’an ahlakı eyle ve bizleri razı olduklarının arasında sabit kıl.
(Amin)