Önce Fırat adlı yiğit bir Türk evlâdı şehid ediliyor, ardından “Fırat Şah Operasyonu” ile Süleyman Şah’ın Fırat kenarındaki ikinci türbede bulunan kemikleri bir defa daha sızlatılarak, 37 kilometre mesafeden Türkiye sınırına taşınıyor!
Farkında mısın Türk Milleti! Fırat ismi etrafında sana ilahi bir uyarı yapılıyor! O uyarıda deniliyor ki; “Kaderin Fırat boylarında düğümleniyor! Başına geçirdiğin adamların vicdanlarındaki ve kanlarındaki asli cevheri tayinden bir an olsun uzak durursan, bugün ata mezarlarının bulunduğu Fırat boylarını kaybedersin, yarın Dicle’ni, öbür gün Kızılırmak’ını, Yeşilırmak’ını Seyhan’ını, Ceyhan’ını, Menderes’ini, Çoruh’unu kaybedersin!”
* * *
Biri adı ile varlığı ile Oğuz Kağan destanından çıkmış erkek çehresi ile her zaman önde giderek Türk bayrağını savunduğu İzmir kalesinde bıçaklanıyor, diğeri, Türk bayrağına vatan yaptığı yerlerde bir defa daha mezarında rahatsız ediliyor...

Fırat Yılmaz Çakıroğlu, Ege Üniversitesi’nde sadece ülkücülere değil, bütün üniversite gençliğine güven veren şahsiyeti ile öne çıkıyordu. Sol-sağ demeden bütün üniversite topluluklarının biraraya geldiği toplantılarda da en öndeydi. Zaten bu sebeple PKK’lıların açtığı bir İnternet sayfasında, 22 Ekim 2014 tarihinde girilen bir mesajla, fotoğraftaki konumu da gösterilerek ölümle tehdit edilmişti.

İzmir’de, Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden birinde terör örgütü karargâh kuruyor ve faaliyetlerine engel olan ülkücü gençlerin liderini, ölümle tehdit ediyor ama üniversite yönetimi, İzmir Emniyet Müdürü ve İzmir Valisi seyrediyor! Fırat şehit edildikten sonra, “Bizim bir kusurumuz yok”  diye açıklama da yapıyorlar?
Kimin kusuru var peki? Üniversite’de PKK’nın cirit atmasını seyreden kim?
* * *
Tabii sadece İzmir’de değil, bütün Türkiye’de PKK eylemleri seyredilmektedir. Zaten Güneydoğu Anadolu’nun büyük kısmında egemenlik, AKP iktidarı tarafından PKK’ya devredilmiştir. Polis, yıllarca Ergenekoncu, Balyozcu, casus diyerek, subayların peşine takıldı. Operasyon tamamlanınca bu defa, başka polisler, kumpası düzenleyen polisleri takibe aldı. Bu arada, yurt çapında asayiş öyle bozuldu ki üniversiteden çıkıp evine gitmek isteyen Özgecan kızımız, bu ortamda katledildi.

Yani suç, şu müdürün, bu valinin suçu değildir sadece! Suç iktidarın suçudur. Çünkü iktidar, masaya oturduğu PKK’nın hiçbir eylemine müdahale etmediği gibi, son yedi yıldır, polisi Türk ordusuna ve milli aydınlara operasyon yaptırmakla meşgul etmiştir.   
* * *
Bu itibarla, “Emevi Camii’nde namaz kılacağız” diye yola çıkanların, Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu vatan toprağını, kara bir terör örgütüne bırakması tesadüf değildir. Zira Süleyman Şah’ın, 50 bin kişiyle Türkistan’dan gelerek yerleştiği,

Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa da çoktan terör örgütünün eline bırakılmıştır.

Operasyonun uğursuzluğu, “daha başlarken” Maçkalı astsubay Halit Genç’in kaza ile şehit olmasından bellidir. Şehidin babası Mustafa Avcı, “Benim oğlum aslan gibiydi. Çocuğu 15 gün sonra doğacak. Çocuğunun mürüvvetini göremeyecek, ne diyeyim” dedi.  

Fırat’ın babası da, “Oğlum Türk olduğu için öldürüldü” demişti. İki şehidin fotoğraflarına bakar mısınız; ikisinin bakışlarında da sanki olacakları biliyormuş gibi serdengeçtilere has ölümlerle eğlenen bir tevekkül ve “Takdir böyleymiş, biz görevimizi yaptık, siz de mücadeleden geri durmayın” der gibi bir anlam var...

Allah rahmet eylesin.