Başkanlık Sistemini Türkiye'nin şartlarına uygun bulmuyoruz, Tiranlığın önünü açacağını biliyoruz. Ancak, iki parti kalacağı ve bu partilerin AKP ile CHP olacağı CHP'nin de % 50'den fazla oy alamayacağından dolayı ila nihaye AKP iktidarına mahküm olacağımız görüşüne katılmıyoruz.
Evet! Bir müddet belki öyle olabilir. Ancak siyaset boşluk kaldırmaz, sağdan kesinlikle bir alternatif çıkar. Bu alternatifin önünü tıkamak için MHP'nin tamamen devre dışı kalması gerekiyor. Ancak, yine de oyun kurucular tam emin değiller, sağdan başka alternatif çıkabilir. Zira, bu sistem gelirse Türkiye'de iki partili sistem sağda iki partiye dönüşebilir.
ABD ve Kanada'da bu şekilde olmuş, toplumsal karşılığı olan partiler yerine ilk ikiye başka partiler yerleşmişlerdir. Örneğin ABD’de ilk olarak Federalist Parti ve ardından Cumhuriyetçi kurulmuşken, bugün Federalist parti yoktur, Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti vardır. ABD ilk kurulduğunda Liberallere karşı önce muhafazakârlar ve Sosyalistler beraber hareket edebilmişler, bu arayışta ilk ikiye giren partileri değiştirmiştir. ABD’de sistem gereği ilk iki sıraya giren partilerin değişmesinin ve üçüncü bir partinin iddia sahibi olmasının oldukça zor olmasına rağmen 1996’da Reform Partisi adayı Ross PEROT oyların % 18,9’unu alabilmiştir.
ABD’de üçüncü partinin ilk ikiye girmesi ilk ikide yer alan partilerden birinin küme düşmesi anlamına gelir. Ancak, ABD’de eskiden beri güçlü bir aristokrasi olmadığından, kuruluş itibarıyla liberal ideolojinin hâkimiyetinden dolayı partilerin dayandıkları düşünsel taban ayrımı karşılıksızdır.
ABD’de sosyalist ve siyasal anlamda milliyetçi ideolojinin toplumsal karşılıkları da yok denecek kadar azdır. Cumhuriyetçi ve Demokratlar liberal ideolojiye sahip olan Amerikan çoğunluğundan dolayı pastayı ikiye bölebilmişlerdir.
Kanada’da ise kuruluşundan beri ilk iki parti olarak Liberal Parti ve Muhafazakâr Parti yarışırken 1957’de Sir John A. Macdonald liderliğinde ki İlerici Muhafazakârlar dengeyi değiştirmişlerdir.
Çünkü Kanada’nın sosyolojik yapısı sonunda bu değişimi yapmaya adaydı.
Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de toplumsal karşılık açısından ABD gibi bir benzeşme yoktur. Bu sebeple Türkiye’de bahse konu sistem uygulandığında sağda bir, solda bir partinin kalacağı kesin değildir. ABD’de her iki partinin iktidar imkânı varken Türkiye’de herkes biliyor ki, sağda yer alan partiye karşı solda yer alan partinin tek başına iktidar imkânı yok gibidir. Hele iki partili sistemde koalisyonda olmayacağından CHP etkisiz elemana dönüşecektir.
Türk toplumunda ise üç ana damarın toplumsal karşılıkları görülmekle birlikte ortalama % 25 - % 30 arasında sosyal demokrat, % 70 - % 75 arasında milliyetçi-muhafazakâr toplumsal taban söz konusudur. Siyasi yelpaze olarak adlandırılan siyasi manzaranın sol tarafında Atatürkçü-sosyal adaletçi-milliyetçi hassasiyetler varken sol tarafında milliyetçi-muhafazakâr hassasiyetler söz konusudur. Ayrıca milliyetçilik yerine göre muhafazakâr, Atatürkçü ve sosyal adaletçi hassasiyetleri de içermektedir.
Sağ cenahta milliyetçilik ve muhafazakârlığın ana damarları arasında da ideolojik ayrılık söz konusu olduğundan dolayı iki damarı bir bünyenin taşıması sosyal tabiata uygun düşmeyecektir. Bu sebeplerden dolayı belki kısa vadede olmasa da eninde sonunda orta veya uzun vade de sağda iki parti olacak ve yeni sistemin süper liginde bu iki sağ parti yer alacaktır.
Toplumda su gibidir ve yolunu bulur. Bu olgusal durum dolayısıyla Türkiye’de zamanla ikinci bir sağ parti çıkacak ve CHP küme düşecektir.
Hasılı biz, iki partili sistemin sağda ki ikinci partiyi tehdit etmesinden ziyade solda ki partiyi tehdit ettiğini, ama en önemlisi Türk toplumunun imdat çığlığını bile tehdit ettiğini düşünüyoruz.
Bu durumda CHP ancak bir pazarlık unsuru olabilecektir.
CHP’nin veya sosyal demokrat bir partinin etkisiz parti haline dönüşmesi toplumumuzun da hayrına değildir. Sağlıklı bir siyasi hayatta cumhuriyetin kurucu değerlerini savunan, sosyal adaleti öne çıkaran, toplumsal kesimlerin ve sosyal dilimlerin sözcülüğünü yapacak ulusal çizgiden sapmayan sol bir partinin varlığı gereklidir.
Türk siyasi arenasında sosyal demokrat ve milliyetçi partilerin herhangi birinin devre dışı kalması ve ikinci kümeye düşmesi ancak ülkemizin zararına olacaktır.
Böyle bir durumda toplusal sorunları dillendirecek kurumların etkisi azaltılmış olacağı gibi yeni kapitalist sömürü sınıfının önü alınamaz olacaktır.
Neden illa "Tiranlık" tehdidinden bahsediyoruz? Çünkü, iki partili sistemde yeni egemenleri kesmeyecek, muhaliflerin hiçbir türlü yaşamasına izin verilmeyerek iş tiranlığa gidecektir. Süreç tiranlığa döndüğünde başka hiç bir oluşumun yaşama şansı da kalmamış olacaktır.