Cumhurbaşkanı büyük bir telaş içinde başkanlık sistemi anlatıp, şahsa özel bir düzen kurabilmenin derdine düşmüşken, ibret veren itiraflarda da bulunuyor. Türkiye'nin artık tıkandığını, patinaj yaptığını, dışarda derin bir yalnızlığa gömüldüğünü söylemişti. Bunlara PKK ile masa kurmanın devleti çökerttiği itirafını da ekledi. Başbakan derseniz, kendini feshetmek ve yetkilerini ortadan kaldırmak için oy istemek gibi dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şaşkınlığın ortasında yalpalayıp duruyor.
ERMENİ TOPRAK İSTİYOR
        Türkiye'yi yönetenlerin bu hali, AKP'yi zaten bir ganimet olarak gören, bu milletle ve devletle meselesi olanlar için çok daha ileri fırsatlar sunuyor. Etrafımızdaki kuşatma daha da daralıyor. Erdoğan ve Davutoğlu'nun özür ve taziye beyanlarında bulunması; bakanların iftiraların 100'ncü yılı dolayısı ile Ermeni kilisesinde yapılan ayine katılıp destek vermesinin sonucunu acı biçimde alıyoruz.Ermenistan devleti, Sayın Cumhurbaşkanımızın Kutsiyetpenahı (sığınılacak yer) olarak Kaçak Saraylarda ağırladığı Papa'nın da yardım ve desteği ile toprak talebinde bulunmak için harekete geçti. Hiç şüpheniz olmasın bunu da kabul eder, üzerine de tazminat öderler.
BARZANİ DEVLET KURUYOR
          AKP'yi ganimet sayanların, bir daha bu fırsatı bulamamanın acelesiyle seçim öncesinde koparmaya çalıştıkları elbette bu kadarla kalmıyor. Şeref misafirleri Barzani de sıraya girdi. AKP'nin yardım ve desteği ile zaten alt yapısını hazırladığı Kürt devletini ilan etmek için ABD'nin kapısına dayandı. Unutmamak lazımdır ki, AKP öncesinde, bölgede bir Kürt devleti kurulması, PKK'nın korunup kollanması, bölgedeki Türkmen varlığına yönelik saldırılar Türkiye'nin kırmızıçizgileriydi ve savaş sebebiydi. Nitekim, herkes bu kırmızı çizgileri uymak zorunda kalıyordu. Bebek katili bunun sonucu paketlenip getirildi ve yargılandı. PKK kalleşliği bu yolla bitirildi ve ülkede terör sıfırlanmış olarak AKP'ye teslim edildi. Barzani'nin Kürt devleti hayalinde aldığı ve alacağı mesafe PKK için de emsal oluşturmaktadır.
TÜRKİYE'Yİ HATIRLAYAN YOK 
        AKP sayesinde etrafımızda oluşan ve artık neredeyse bizi nefes alamaz duruma getiren kuşatmanın bir başka sonucu da Akdeniz'in bir Yunan gölüne dönüştürülmesidir. Adaları kaybetmekle kalmadık, Akdeniz'deki petrolden de olmak üzereyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız yeni seçilen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya ayar verip, Mısır'da Sisi'ye meydan okurken Mısır, Yunanistan ve Rum Kesimi liderleri, Kıbrıs'ta üçlü zirvede buluştular. Aralarında görüştü, anlaştılar ve Doğu Akdeniz paylaştılar. Masada Türkiye yok. Türkiye'yi hatırlayan, ciddiye alan veya bilgi verme ihtiyacı hisseden de yok.
HEP KAYIP, HER YERDE KAYIP
          Nereye baksanız kayıp, nereye el atsanız teslimiyet. Bu böyle devam edemez. Akıl, vicdan ve iman sahibi herkes çok iyi biliyor ki, bu zihniyetle devam edilmesi durumunda zaten ödediğimiz bedeller çok daha ağırlaşacak ve can yakacaktır. Bununla da bitmeyecek, kurulan şeref masalarında vatanın varlığı ve birliği açık ve kesin  şekilde tehlikeye atılmıştır ve başımıza neyin geleceğini kestirmek bile mümkün değildir. Kendilerini garantiye almak, kurdukları düzeni devam ettirebilmek uğruna feda edemeyecekleri hiçbir şeyin olmadığını biliyoruz. Bir taraftan bu teslimatları yapıyor, ülkenin geleceğini karartıyorlar; diğer taraftan çıkıp MHP'ye milliyetçilik dersi vermek, PKK ile kurdukları şeref masalarını milletin gözünün içine bakarak inkar etmek gibi, duyan herkesi şaşkına çeviren açıklamalarda bulunuyorlar.
MAĞDURU OYNAYAMIYORLAR
          Şimdi bütün dertleri, bütün beklentileri, bütün hesapları gündemi değiştirmek üzerine kurulu. Mağduru oynayamıyorlar, mazlumu pozu takınamıyorlar. Din iman istismarı fayda etmiyor. Geliştik, kalkındık, zenginleştik masallarını dinleyen yok. İtibar ve saygınlık nutukları komediden ileri gitmiyor. İhanet düzeni bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmış. Yalanın dibi görünmüş. Kurdukları talan düzeni bütün dünyayı hayrete düşüren görüntüleriyle ifşa olmuş ve 17-25 Aralık dünya tarihine geçmiş. Parsel parsel satışları kendi bakanları ilan etmiş. Paralelin bir kenarını anlatıyorlar, ama diğer tarafın da kendileri olduğunu unutuyorlar. Kirli ortakları pazarlık masalarının ebatlarını vererek ülkeyi ne hale getirdiklerini ve AKP'yi Sevr anlaşması imzalamaya nasıl razı ettiklerini detaylarıyla anlatıyorlar.
KÖMÜR, MAKARNA FAYDA ETMİYOR
        Diğer tarafta son 3 ayda yoksulluk yüzde 25 artmış. Ücretler erimiş. İşsizlik rekor kırmış. Aç, açık, perişan insan sayısı patlamış. Vatandaş banka kredileri, kredi kartlarının altından kalkamaz hale gelmiş. Toplumsal çürüme tavan yapmış. Yozlaşma, köşe dönme, kanunsuzluk almış başını gitmiş. Hiçbir yerde huzur kalmamış. Ümit tükenmiş. Millet kömür, makarna, prinç, patates düzeniyle yıllardır nasıl kandırıldığını artık fark etmiş. Bütün devlet imkanları yanaşmaların, yandaşların, beslemelerin, akrabaların emrine seferber edilmiş.
GERÇEK GÜNDEM
       Buraya kadar yazdıklarımızın hiçbirisi bir yorum veya tahmin değildir. Tamamı bütün Türk milletinin bizzat şahit olduğu, ispatlı, belgeli değerlendirmelerdir. Türkiye son çeyrek asırda belki de ilk defa kendi gerçek gündemiyle seçime gidiyor. Vatandaş ilk defa kendi yaşadıklarının bedelini sandığa yansıtma fırsatı yakaladı. AKP bu durumdan son derece rahatsızdır. Bekliyorlar ki, birisi çıksın öyle bir şey söylesin veya öyle bir şey yapsın ki, bize yeniden mağduru oynama, istismar etme fırsatı doğsun. Milletin zihnini bulandırmak ve yeni bir mağduriyet oluşturabilmek için bir takım senaryolar üretmeleri ve sonra da bunu oynamaları kuvvetle muhtemeldir. Nitekim, kirli ortaklarıyla birlikte Türk askerinin kanı üzerinden hangi oyunların oynanabileceğini Ağrı'da gördük.
          Asla çaresiz ve ümitsiz değiliz. Bu düzen değişecek, bu karanlık bitecektir. 2 gün sonra Ankara'da büyük bir şölen olacak ve Türkiye sevdalıları, bu ülkenin meselelerine nasıl hakim olduklarını, nasıl çözeceklerini bütün dünyaya göstereceklerdir. Bundan herkes emin olsun.