Birinci Dünya Savaşı başlayınca Osmanlı Devleti savaş ilan etmiş, Türk yiğitler köylerden, kasabalardan akın akın asker olmak için şubelere akın ettiler. Mehmet; Halife IV. Mehmet Reşat’ın kutsal cihat ilanını duyunca anasından, babasından köylülerinden helallik alıp askerlik şubesinin yolunu tuttu.
Mehmet genç, atılgan, güçlü, kuvvetli biriydi. Askerlik işlemleri tamamlanıp üçüncü ordu emrine verildi. Toplanan diğer asker arkadaşlarıyla birlikte bulunduğu yerde bir iki gün eğitime tabi tutulduktan sonra haydi Erzurum’a dediler.

Toplanan askerler Ulukışla’dan sırtlarında çanta, torbalarında azıklarıyla yola düştüler. Öyle ya Niğde, Kayseri, Sivas, Erzincan yolu takip edilerek Erzurum’a gideceklerdi. Günlerce yol yürüdüler. Aç kaldılar. Susuz kaldılar. Banyo yapmak imkânsızdı. Yürüdüler… Yürüdüler….

Yağmurda, çamurda, dağ yollarında yürüdüler. Bakımsızlık,  bitlenmelerine sebep oldu. Nihayet Erzurum’a vardıklarında soğuklar başlamış, palandöken dağları yağacak karı bekliyordu. Binlerce asker şehir sokaklarını doldurmuş, kışlalar dolmuştu. Kılık kıyafetleri yazlıktı. Henüz kışlık giyecekleri gelmemişti. Ancak önü kış ve bir an önce paltoları, çizmeleri gelmeliydi.

Kasım ayı bitmiş, kar yağmış, etraf beyaza bürünmüştü. Birden askerlere haydi hazırlanın gidiyoruz dediler. Yeterli yiyecek, giyecek, teçhizat olmadan dokuzuncu kolordunun askerleri Narman üzerinden Bardıza doğru harekete geçti. 

Mehmet bölüğüyle birlikte 900 kilometrelik yoldan sonra 130 kilometre yolu daha yürüyerek gidecekti. Halsiz düştü. Gücü, takati, mecali kalmamıştı.
22 Aralık 1914…  9.Kolordu Soğanlı Dağlarına tırmandı. Rakım 3000 metre. Tipi, kar, soğuk ve karşıda düşman mevzileri..... 

Mehmet 1100 kilometre yürümüş gücünü, kuvvetini kaybetmişti. Soğuk iliklere işlerken askerlerde olduğu gibi Mehmet’te donma başlamıştı. Tam bu esnada 9. Kolordu Kurmay başkanı Yarbay Şerif İlden askere ileri hareket etmelerinin emrini verdi. Asker yürüyordu… 

Fakat bir asker karların içine oturmuş, çıldırmanın tüm emarelerini gösteriyordu. Yarbay Şerif İlden gördüğü bu durumu şöyle tasvir ediyordu. "Yol kıyısında karların içine çömelmiş bir er, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek feryat ederek dişleriyle kemiriyor, tırnaklarıyla kazıyordu. 

Kaldırıp götürmek istedim. Mehmet önceki hareketini hiç bozmadı ve beni hiç görmedi. Zavallı cinnet geçiriyordu.  

Acınacak haldeki asker Orta Anadolu’dan gelen Mehmet’ten başkası değildi.  Birazdan ruhunu teslim edecek ve şu uğursuz buzullar içinde on binden fazla donarak şehit olanlardan biride Mehmet olacaktı. 

25- 26 Aralıkta öyle bir soğuk oldu ki eksi kırkları buldu. Fırtına, esen rüzgâr ve yağmakta olan kar havayı bile dondurmuştu. Savrulan kar taneleri birer mermi gibi Mehmetlere saplanıyordu. Acı soğuğa kim dayanır ki Mehmetler dayansın…. 

Türkmenistan kurulmasını neden istemiyorlar? Türkmenistan kurulmasını neden istemiyorlar?

Böylece binlerce Mehmet donarak Allahu Ekber, Soğanlı Dağlarında hakka yürüyüp şehadet şerbetini içtiler…..

Ruhları şad mekanları cennet olsun.

ALINTI

Editör: Kerim Öztürk