TEVAZU
Bu güruh birkaç gündür, dilene adaylığı ile ilgili bir kelimeyi doladı. Sayın Bahçeli'nin bizimde bulunduğumuz bir sohbette tamamen ortamın samimiyetine bağlı olarak ve biraz da gazetecilik uyanıklığı ile sorulan " adayı olmayı düşünür müsünüz?" sorusuna verdiği cevabı, aklın, vicdanın, ahlakın, insafın asla kabul etmeyeceği yerlere taşıdılar. Sayın Bahçeli'yi biraz tanıyanlar iyi bilirler ki, samimiyeti, dürüstlüğü, ciddiyeti ve kararlılığı kadar tevazu sahibi olmasıyla da öne çıkar. Nitekim verdiği cevap alicaplığın ve tevazunun bir yansıması olmuştur. Orada bulunan herkes de bunu böyle anlamış ve böyle değerlendirmiştir. Aksi halde sayın Devlet Bahçeli'nin Cumhurbaşkanlığına, bugüne kadar ismi geçen herkesten her anlamda daha layık olduğu zerre kadar insaf sahibi herkesin bileceği ve kabul edeceği bir durumdur. Kimliği, kişiliği, geçmişi, birikimi, eğitimi, liyakatı olmaya fazlasıyla uygundur. Özellikle aday olarak ismi geçenlerin nereden gelip nereye gittikleri, bahsettiğimiz değerlerin her birinde gerilerde kaldıkları, hatta ciddi biçimde sorunlu oldukları düşünülürse, sayın Bahçeli'nin olması bu ve millet için büyük bir nimet sayılmalıdır.
ÖNCELİK MHP'Yİ İKTİDARA TAŞIMAKTA
Ancak, bugüne kadarki duruşu, bilinen ve hemen her konuşmasında tekrarladığı hedefleri, sorulan soruya verdiği cevap, önceliğin olmakta değil, MHP'yi muhakkak iktidara taşımakta olduğunu kesin ortaya koyuyor. Kaldı ki, 'yi şu an içinde bulunduğu felaketten kurtaracak şey ülkücü ve milliyetçilerin liderlerini yapması değil, partilerini tek başına iktidara taşımaktır.Akıl ve izan sahibi olan ve bu varlığını ve birliğini savunan herkes, MHP'den başka çare kalmadığını görüyor ve söylüyor. Dolayısı ile sayın Bahçeli'nin öncelikli ve kesin hedefi partisini tek başına iktidara taşımaktır. Bütün planını buna göre yapıyor, bütün siyasetini bunun üzerine kuruyor, bütün mesaisini bunun için harcıyor. Soruyu soran da bunu biliyor, sorulan soru da bu gerçeğin gölgesinde kalıyor. Onun için ciddiye alınmadı, onun için üzerinde durulmadı ve onun için ertesi gün yazılan haberlerde neredeyse bahsi bile geçmedi.
ÇARPITMANIN BÖYLESİ
Bütün bu gerçekler orta yerde dururken, konuşmaları başka anlamlar yükleyerek çarpıtmak ve sonra da dönüp bunun üzerinden fırtınalar koparmaya çalışmak asla iyi niyetli olamayacağı gibi, MHP düşmanlığının ibret veren bir yansıması olmaktan ileri gidemez. Bu vesileyle bir defa daha kimin ne olduğunu, nerede durduğunu, kime ve neye ettiğini görme oldu. Yakın bir gelecekte bu yanıltma, kandırma ve karalama gayretlerinin iktidara malzeme olduğunu görürsek hiç şaşırmayacağız ki, zaten yapılmak istenen budur.
SAMİMİYET DİLİ
Bütün bu çabalar boşunadır. MHP 'nin son ve tek . Lideriyle, teşkilatlarıyla siyasetiyle ve ümit vermektedir. Bu kararlı duruş doğal olarak başka hesap içinde olanları rahatsız ediyor. Sayın başbakanın dünkü açıklamalarında bunu bir defa daha gördük. Sayın Bahçeli'nin grup konuşmasındaki tespitlerin sorulması üzerine, "Bahçeli'nin dünyası ile bizim dünyamız farklı. Bir defa Bahçeli'nin samimiyet dilini öğrenmesi lazım." Şeklindeki açıklamalarını hayretle dinledik. Elbette sayın Bahçeli ile sizin dünyanız farklı sayın başbakan. Habur, Oslo ve İmralı canisi ile pazarlık sayın Bahçeli'nin dünyasında asla yer almaz. Esad'la ortak tatil yapıp, sonra terörist ilan etmek mi, "Libya'da NATO'nun ne işi var" dedikten saatler sonra Türk gemilerini ve uçaklarını NATO'nun emrine vermek mi, "ölü seviciler" dediklerinize ortak anayasa yapayı teklif etmek mi samimiyet dili? Sizin samimiyet diliniz gerçekten de farklı bir şey ve bildiğim kadarıyla bu dili sayın Bahçeli hiçbir zaman öğrenemeyecek. Onun diliyle konuşmadığınız ve konuşmayacağınız doğru. Aksi olsaydı, Obama elinde beyzbol sopasıyla resim çektirip, bütün dünyaya servis etmezdi, edemezdi. Sizin aldığınız ahlak dersinin ne olduğunu şerefli görüşmelerden çok iyi biliyoruz. Gerçekten de farklı. Bizim hiçbir zaman anlayamayacağımız ve kabul edemeyeceğimiz kadar farklı. Yüzde 50 değil, yüzde 70 oy alsanız bile bu fark asla kapanmayacak ve bu sicil asla unutulmayacak.