Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Ortadoğu coğrafyasında pay kapmak için tam bir bilek güreşine sahne oldu. ABD ve Rusya kendi tezlerini, kendi menfaatlerini öne çıkarmaya uğraştılar. Bizim başbakanımız henüz fark etmemiş olsa da, sonuçta ortak bir noktada anlaşmış görünüyorlar.
OLUMLU VE ÜMİT VEREN NE VAR?
Her zaman söylüyoruz, uluslararası siyasette geçerli olan tek şey menfaattir. Gerisi hikayedir. ABD, BOP yolunda bölgeyi bataklığa dönüştürerek hem İsrail'e yer açmış, hem yönetmeyi kolaylaştırmış, hem alternatif oluşmasının önüne geçmiş, hem de etkinliğini arttırmıştır. Rusya oluşturduğu karşı blokla gardını almış denge kurmuştur. Bu dehşet dengesinden faydalanan ve şimdilik de olsa durumunu garantiye alan ise Esad olmuştur. Bizi ilgilendiren Türkiye'nin bu işin neresinde olduğudur. Keşke olumlu ve ümit veren şeyler söyleyebilsek. Ancak, sayın başbakanın Obama ve Putin arasındaki bilek güreşini seyretmek ve Türkiye'ye verilen role razı olmak dışında bir ağırlık koyamadığını içimiz acıyarak izledik. Duruma göre vaziyet alarak bu hazin durumu millete hazmettirmeye çalışıyorlar.
IŞİD ÜZERİNDEN BOP'U TAMAMLIYORLAR
Suriye'deki gelişmeler dünyanın hiçbir ülkesini bizim kadar ilgilendirmiyor ve etkilemiyor. Bunun sebebi sadece 911 kilometrelik sınırımız değildir. Oluşturulan bataklık, başımızın belası olan terör için bulunmaz bir fırsat doğuruyor ve buradan her türlü kahpelik yapılıyor. PKK uzantısı PYD sınırımızda hükümranlık alanı bulmuştur. ABD, IŞİD'i gerekçe göstererek, açık ve kesin şekilde PYD'yi terör örgütü görmediğini açıklamış ve her türlü yardım ve desteği vereceğini ilan etmiştir. Tam bu noktada IŞİD'in nereden çıktığını ve hangi görevi üstelendiğini bir defa hatırlatmakta fayda var. IŞİD bir ABD piyonudur. BOP'un (b) planı olarak sahaya sürülmüştür. Daha önce doğrudan yürütülen BOP, Ortadoğu'daki milletlerin işin farkına varması ve oyuna gelmemesinin sonucunda, bu defa IŞİD üzerinden yürütülmektedir. IŞİD bahane edilerek ülkeler parçalanıyor, PKK gibi terör örgütlerine yol veriliyor ve bölgeye şekil veriliyor.
DURUMA GÖRE VAZİYET
AKP önce herkesten önce koşarak bataklığın büyümesinde başrolü oynamış, sonra bunun ağır sonuçlarını görünce, çırpınmaya başlamıştır. Duruma göre vaziyet almanın ne ABD, ne Rusya ne de bölge ülkeleri üzerinde bir etkisi olmadığı gibi, Türkiye'nin güvenirliğini ve etkinliğini de sıfırlamıştır. Şu anda tarihin en zor ve sıkıntılı dönemini yaşıyoruz. AKP sayesinde ülkenin hiçbir yerde ağırlığı, saygınlığı ve etkisi kalmadı. Bizi birinci dereceden ilgilendiren, varlığımızı ve birliğimizi hedef alan meseleleri dahi uzaktan seyretmek zorunda kalıyoruz ki, BM Genel Kurulu sırasında yaşananlar bunun en son ve en acı örneğidir.
HALA ANLAMAYAN VAR MI?
Sayın başbakan uluslararası alanda bir etki ve yetki kullanamayacağını görünce, ülkenin meselelerini New York'a taşıyıp masal anlatarak durumu kurtarmak, en azından beraberindeki yanaşma ve beslemeleri oyalamak ihtiyacı hissetmiştir. Ancak, her açıklaması yeni ve can yakan bir itiraf olmanın ötesine geçememiştir. Bu açıklamaların tek olumlu ve faydalı tarafı ise Türkiye'nin neden bu durumda olduğunu hala anlamayanlar için yeni bir pencere açılmış olmasıdır.
GİZLİ ZİYARET!
Bir başbakan düşünün ki, kendi ülkesinde gittiği yerleri saklamak gereği hissediyor. Bayram ziyaretlerini gizli yapıyor ve Valilere dahi haber vermeye cesaret edemiyor. Açıklamalarındaki ayrıntılar neden böyle bir duruma düşüldüğünü açık şekilde belgeliyor. Sayın başbakanın ifadesiyle egemenliğin ve kamu güvenliğinin PKK'ya bırakıldığı bir ortamda, ziyaretler de gizli ve saklanarak yapılabiliyor. Sadece bu kadar mı? Türkiye'yi 13 yıldır tek başlarına idare edenler seçim sandıklarını kaçıracak duruma düştüklerinin ya farkında değiller veya bu milleti hala oyalayabileceklerini zannediyorlar. Diyarbakır'ın merkezinde seçim sandıklarını taşımak, sayın başbakanın egemenlik ve kamu güvenliği konusunda söylediklerini tamamlamaktadır ve ihanetin ne kadar ileri gittiğinin hazin itirafıdır.
BU ÜLKENİN HALİ NE BÖYLE?
Bu yazıyı yazarken, sayın Cumhurbaşkanı bindirilmiş muhtarlara nutuk atıyordu. PKK ile mücadele ettiklerini anlatıyordu. Sayın başbakan gibi sayın Cumhurbaşkanını da dinlerken, zannedersiniz ki bu ülkeyi 13 yıldır başka bir parti yönetiyor. Herkes suçlu, herkes yanlış yapmış, herkes yalan söylemiş, bir tek onlar doğru kalmış. Eğer söylenenler doğru ise, AKP iyi ve doğru şeyler yaptı ise, ülkenin bu hali nedir? Gelen şehitlerin, akan kanın, ağlayan anaların, dibe vuran itibarın, işsizliğin, ümitsizliğin, çaresizliğin hesabını kimden soracağız? Belgeleriyle ve ayrıntıları ortalığa saçılan, Valilere PKK'ya dokundurmayın talimatı verenler kimlerdi? Sayın Cumhurbaşkanının muhtarlara anlattığı yerlilik ve millilik meselesinde ne düşündüğümüzü merak edenlerin, kısa sörü önce yazdığımız, "yerli ve milli" başlıklı yazımızı tekrar okumalarını tavsiye ederiz.