ORTA DOĞU CEHENNEMİ ve SİYON PROTOKOLLERİ !
Fahri Yağlı
Katar krizinde görünen gerekçe teröre bu ülkenin destek verdiği iddiası. Görünmeyen dertse çok başka.5 Arap ülkesinin Katar ile tüm siyasi ilişkilerini kesmesi, Körfez bölgesinde son yıllarda görülen en büyük diplomatik krize yol açtı. Peki Katar krizinin asıl sebebi ne? Hangi ülkeler Katar ile diplomatik ilişkilerini kesti, Katar iddialar için ne diyor, bu kriz neden önemli?
Katar krizini başlatan siber saldırı nedir?: Suudi Arabistan'ın başını çektiği iddialar geçen hafta Katar Ulusal Haber Ajansı'nın sosyal medya hesaplarına yapılan bir siber saldırı sonrası krize dönüştü. Katar Resmi Haber Ajansı QNA sitesinde 23 Mayıs gecesi Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'ye atfedilen "ABD'ye karşı ve İran'ı destekleyici" açıklamalar yayınlamıştı. 
Suudi Arabistan ve ABD için bahane hazırdı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan basını başta olmak üzere Ortadoğu'daki basın yayın organları yalanlamaları dikkate almayarak siber saldırı girişimini Katar aleyhine bir kampanyaya dönüştürdü.
Katar krizinin arka planı Trump'ın kılıç dansıdır, her şey Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti ile başladı. Katar krizi bazı uzmanlara göre yeni Amerikan yönetiminin Ortadoğu vizyonunun nasıl şekillendireceğini de gösteriyor. 
Suudi Arabistan ise bölgede kendi gücünü ve siyasetini hissettirmek ve İran'ın bölgedeki nüfusunu arttırmasına engel olmak. Katar'ın İran'la yakın ilişkileri özellikle sünni körfez ülkeleri arasında uzun süredir kriz sebebidir. Bunu da ABD güdümünde olan ülkelerle Katar üzerinde dKatar ve Suudi Arabistan arasındaki çatlak, Suriye’deki iç savaşın ilk yıllarına dayanıyor. 
Müslüman Kardeşler nedeniyle birbirine giren taraflar, Mısır’da olup bitenlerin ardından artık aynı cephede görünseler de aslında rakip olarak biliniyor. Taraflar, dip akıntı şeklinde devam eden krizi resmen ilan etmiş oluyor.
Riyad’lı Suudların birçok İslami örgüte karşı yaklaşımlarında büyük farklılıklar var. Örneğin Hizbullah ve Müslüman Kardeşler, Katar’ın gözünde terörist değil, ancak Suudi Arabistan onlara karşı daha farklı tutum içerisinde. Suudi Arabistan’dan farklı olarak Katar’da neredeyse hiç Şii yok.
Bugün yaşanan senaryo, 1900 yıllarında yayınlanan "Siyon Protokolleri"nde kabul edilen prensiplerin gerçekleşmesinden ibarettir. "SİYON PROTOKOLLERİ"; Yahudiler tarafından kaleme alınmış, diğer ulusları ve dünyayı nasıl sömürge haline getireceklerini planlayan ünlü bir yazıttır. Bu plan, ABD ve İsrail’in bugünkü Ortadoğu için doğru ve detaylı planını temsil eder. 
Yinon planında ilk hedef, Irak’tır, Suriye’dir, İran’dır, Türkiye’dir, kısaca Ortadoğu ve sırasıyla Avrasyadır. Bu planın birinci aşaması Irak parçalanarak Kürt devletinin hayata geçirilmesi ile ilk adım atılacağı ve Irak’ın nasıl parçalanacağı, detaylarıyla ortaya koyulmaktadır.
“KANLI SINIRLAR isimli ve BOP haritası ekli Ralph PETER’S e ait makale, İstanbul Boğazı ile İndus ırmağı arasındaki ulusal sınırların daha adil bir şekilde değiştirilmesini, bunun için bölgede etnik temizliği öngörür. Kürtlerin, Şiilerin, Hristiyanların, Ermenilerin, bazı tarikatların maruz kaldıkları yanlışlıkları düzeltmeyi ve bu gurupların yeteri kadar temsil edilmesi gerektiğini ortaya koyar.
İşin bir diğer kanlı tarafıda, Suriye’de güçlenen ve palazlanan İŞID örgütüdür, Irak’ta iç savaşın ve bölünmenin fitilini ateşlemiştir! Sözde hilafeti ilan ederek ve Irak içinde belirli bölgeleri kontrol altına alarak, ülkede karmaşayı alevlendirmiştir. Kendi çıkarlarına uyacak bölünmeye İsrail açık destek vererek, özellikle Kürt yönetimine cesaret vermiş, referandum şarkıları söylenmeye başlamıştır. Basra, Bağdat, Musul, Erbil merkezli dört eyalet ve/veya federal bölge, bu bölgelere Türkiye ve Suriye’den de ilavelerle, kanlı sınırların silinmesi gayretine girilmiştir?!
İşin arka planındaki en büyük sebep enerji ve emperyal çıkarlardır. Katar'ın 25 trilyon metreküple dünyanın en zengin üçüncü doğalgaz rezervine sahip ülkesi olduğunu ifade etmek gerekir. 

İran konusunda Katar'ı diğer körfez ülkelerinden farklı olarak değerlendirilebilecek politikalar izlemesinin ana nedeni de aynı gerekçeye, yani doğalgaz meselesine dayanıyor.
Çünkü Katar, dünyanın en zengin üçüncü doğalgaz rezervin elinde bulundururken, bu rezervin kaynağını İran ile beraber paylaşıyor.

Hazar Havzası veya diğer bölgelerden gelebilecek doğalgaz miktarının sınırlı olmasından hareketle Katar'ın elindeki zengin kaynak potansiyeli başlı başına Avrupa enerji güvenliği için yeni çağrışımları doğuruyordu.
Bunun için Katar gazının Avrupa'ya ulaşabileceği muhtemel güzergahlar değerlendirilirken Suriye'nin önemi ortaya çıktı.

Diğer yandan Suriye krizine Katar'ın taraf olmasının ana gerekçesinin doğalgaz olduğu da şimdiye kadar pek çok çevre nazarınca değerlendirilmişti.

Suriye'nin en büyük muhalif oluşumu Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) karargahı dahi Katar'dadır ve bu oluşumun özellikle finans itibarıyla kimi gereksinimleri ağırlıklı olarak Katar tarafından karşılanmaktadır.

Baştan sonra bir senaryo olan IŞİD artık vazifesini tamamlayarak sahadan kaybolmaya başlarken, ÖSO zayıflatılmak isteniyor, PKK-PYD'nin ise kontrol sahası genişletilmeye gayret gösteriliyor...

Katar'ın Körfez ülkeleriyle yaşadığı bu sıkıntı Türkiye'yi deyin yerindeyse iki arada bir derede bırakacak. Körfez ülkelerinin tamamıyla ilişkisi iyi olan Türkiye'nin Katar'la ilişkisi de sorunsuz. Öyle ki Türkiye'nin tugay düzeyinde bir askeri üssü bulunuyor.

İşte bu nedenle Türkiye'nin adımlarını her anlamda dikkatli atması gereken bir dönemin içerisinden geçiyoruz.
ABD ve İsrail’in Katar, Irak, Suriye ve Kürdistan planı; sadece kendilerini mutlu eder, çizilecek yeni sınırlar, kanlı değil "ÇOK KANLI SINIRLAR" olabilir!
Coğrafyanın insanları ok ve yay ile "AÇLIK OYUNLARI" oynamaya başlayabilir, efendi değil köle adayları olabilir’
Mesele enerji kaynakları, mesele silah tüccarları…
Mesele İsrail ve Trump'ın bölgede Türkiye ve İran'ı safdışı etme planı.
Türkiye için gelecek günler, sadece bize bağlı görünmüyor; stratejik çevremizdeki sıcak gelişmeler, muhtemel davranışların ortaya koyacağı ortam, bizi de içine çekmeye çalışacaktır!
Ayakta kalmamız için harbin değişimindeki tuzaklardan arınmamız gerekecektir.
Birlikte yaşama kültürümüzü bozacak basit hesaplar ve geçici heveslerden uzak durmalıyız!
Her hain korkak, her korkak satılık, her satılık da uşaktır."
Gözlerimizde millet sevgisi, bir kızıl elma çiçeği gibi açmalı… 
İnanmış bir yüreğin teslim olması, ülküleri olan bir ruhun pes etmesi, hayalleri olan bir kafanın içe kapanması zalimlere alkış, hainlere ikramdır.
 
Milliyetçi-Ülkücü Hareket varsa mutlaka umut vardır"