Türkiye'de hukuk, demokrasi, adalet gibi kavramlar yerli yerinde olsaydı, İlker Başbuğ paşanın nasıl serbest bırakıldığını değil, bu tutuklamanın neden ve hangi gerekçelerle yapıldığını konuşur, bunu yapanlardan mutlaka hesap sorulmasını isterdik.

 

AKP içindeki dehşet ortakları

Önce tespiti doğru yapalım: Kumpası kuran, tutuklamayı yapan, bu davaya savcı olan, bunun üzerinden siyaset geliştirip kahramanlığa soyunan, "Türkiye bağırsaklarını temizliyor, iyi ki bu paşalarla savaşa gitmemişiz" diyerek hakaretler yağdıranlar da dahil olmak üzere; akıl ve vicdan sahibi herkes çok iyi biliyor ki, paşalar bir suç işledikleri için değil, AKP'nin yalan, talan ve ihanet düzenini pekiştirmek ve daha da ileri götürmek için hapsedilmişlerdir.

Bu düzene malzeme yapılmışlardır. Kumpas bunun için kurulmuş, AKP içindeki dehşet ortakları bunun için işbirliği yapmış ve birbirlerini tamamlayarak sonuç almak istemişlerdir. Şimdi çıkıp paralel yapı masalları anlatmaları, kumpas kuruldu itiraflarında bulunmaları, İlker Başbuğ'u arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulunmaları, başta tutuklu paşalar olmak üzere herkesin aklıyla alay etmek olduğu gibi; ne bu gerçeği değiştirir, bu ne rezilliği ortadan kaldırır, ne de iktidar sahiplerini sorumluluktan kurtarır.

Kumpası birlikte kurdunuz

Bu kumpası birlikte kurdunuz, birlikte işlettiniz, birlikte buralara kadar getirdiniz. Böylece bir taşla iki kuş vurdunuz. Birincisi iktidar olduğunuz günden itibaren en büyük korkunuz askerin "höt" demesiydi. Önce AB ve ABD'nin arkasına saklanarak bu korkuyu bastırmaya çalıştınız. Sonra yavaş yavaş yokladınız ve kumpaslar kurmaya başladınız.

Askerin zannettiğiniz gibi bir müdahale niyetinde ve arayışında olmadığını görünce cesaretiniz daha da arttı ve kumpası daha da hızlandırdınız. Düzmece belgelerle, sahte üretimlerle Ordu komutanlarını, Kuvvet komutanlarını içeri atmak kesmedi, işi kendi atadığınız, birlikte çalıştığınız Genelkurmay Başkanını hem de emekli olduktan iki sene sonra terör örgütü kurmak ve yönetmek gibi akıllara durgunluk veren bir gerekçeyle tutuklamaya kadar götürdünüz.

İmralı katiline yol açtınız

Vurduğunuz ikinci ve en tehlikeli kuş, askerler üzerinden PKK ile kurduğunuz ihanet ortaklığını ilerletmek ve millete hazmettirmek oldu. Genelkurmay Başkanını terör örgütü kurmakla suçlayarak, ülkeyi bölmek için kurulmuş terör örgütünü sıradanlaştırıp, anlaşılır ve kabul edilir bir statüye kavuşturdunuz. Ömrünü terör örgütüyle mücadele harcayıp, defalarca ölümün eşiğinden dönmüş komutanları dağdaki hainlerle bir tutup, verdikleri mücadeleyi önemsizleştirdiniz. Bütün şehitlerin kemiklerini sızlattınız. Bu da yetmedi Genelkurmay Başkanı ile İmralı'daki bebek katiline aynı cezayı verip durumu eşitlediniz. Böylece tutuklu paşalarla ilgili yapılacak tasarruftan bebek katilinin de faydalanmasının yolunu açtınız.

İstenseydi bu dramlar yaşanmazdı

Şimdi AKP sözcülerinin çıkıp bütün bunları cemaati kastederek paralel yapının yaptığını söylemesi, bir itiraftır. Ancak AKP'nin sorumluluğunu ve bu işteki rolünü ortadan kaldırmaz. Bu davalar görülürken sadece yetkin hukukçular değil, aklı başında olan herkes yanlış yapıldığını, belgelerin uydurma olduğunu, hukukun katledildiğini, askerlerin aileleriyle birlikte büyük haksızlığa uğradığını, dramlar yaşandığını haykırdılar.

Bu ülkenin başbakanı bunu söyleyenleri ağır şekilde azarlayıp, aşağıladığı gibi bu davanın savcısı olduğunu ilan etti. Bu yaşananları ileri demokrasi olarak anlattı. Hadi bunları bir kenara bıraktık. İstenseydi bu davalar görülürken çok şey yapılabileceğini MİT Müsteşarıyla ilgili iddiaların üzerinin kapatılıp, gece yarısı düzenlemeleriyle korumaya alınması sırasında gördük.

Genelkurmay Başkanlığı da en az MİT Müsteşarlığı kadar önemli ve hayati bir görev değil midir? Bugün ortalığa saçılan ve çok açık yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtmek ve yok etmek için neler yapıldığını, Anayasanın, kanunların, hukukun, demokrasinin nasıl ayaklar altına alındığını ibret verecek biçimde bütün dünya izlemiyor mu? "Kumpas kuruldu" diyerek bir gerçeği ifade ediyorsunuz, ama bütün bu gerçekler o kumpasın içinde sizinde olduğunu anlamaya da anlatmaya da fazlasıyla yetiyor.

Maksat hasıl oldu

Artık maksat hasıl olmuştur. Askerin müdahale etme ihtimali bulunmadığından emin olunmuş; PKK ile kurulan ortaklıkta ülkenin fiilen bölünmesi sağlanmış ve İmralı canisinin serbest bırakılması ciddi biçimde gündeme sokulmuştur. Askerlerin daha fazla içerde kalması zaten çok fazla rahatsız olan kamu vicdanını daha da yaralayacağı gibi, PKK ortaklığının izahını da güçleştirecekti. Bu kadarla da kalmayacak iç hukuk yollarının tükenmesiyle birlikte davalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınacak ve çok yüksek ihtimalle oradan demokrasinin, hukukun katledildiğini ortaya koyan farklı sonuçlar gelecekti.

Oyunun ikinci perdesi

Bütün yollar aynı yere çıkıyor. Artık oyunun ikinci perdesine geçiliyor. İlker Başbuğ olmak üzere tutuklu paşaların bir şekilde kitabına uydurulup serbest bırakılmaları gerekiyordu. Tutuklu vekillerden başladılar. Müebbet hapis cezası alan İlker Başbuğ, bir anda aklandı ve dışarı çıktı. Diğerlerinin de Başbuğ'u takip edecekleri anlaşılıyor. Ortaklarıyla kavgaya tutuşmak işlerini daha kolaylaştırdı. Hem suçu yıkacak birilerini buldular, hem kahramanlığa soyundular. Tek istisna Engin Alan'ın durumudur. Engin Alan'ın durumu biraz belirsiz. Çünkü, İmralı'daki katili paketleyip getirmekle kalmamış, başbakanın önünde ayağa kalkmamak gibi affedilmez suçlar işlemiştir!

Sırada bebek katili var

Neler olup bittiğinin herkes farkında. Paşalar da farkında, İmralı'daki katil de farkında, vicdan ve iman sahibi her vatandaş da farkında. Bebek katili BDP milletvekilleri ile yaptığı görüşmenin tutanaklarında, içerde kendisi de dahil hiçbir tutuklunun kalmayacağını büyük bir rahatlıkla ve emin şekilde söylüyor. Bu millet 30 Mart'da AKP'ye bir defa daha yüksek oy vererek devam etmesini sağlarsa, artık sıra kesin olarak İmralı'daki katilin serbest bırakılmasına gelmiştir. Bugün paşaları serbest bırakmak için kullanılan sözde hukuk yolları, bir başka şekliyle bebek katili içinde işletilecektir.