Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinin en büyük olumsuzluklarını, kayıplarını, teslimiyetlerini yaşamaya devam ediyor. Son yüz yılın en büyük terör eylemine yol vermek de, yine AKP'ye nasip oldu.                                           
         Türkiye'nin başkentinin göbeğinde, iki bomba birden patladı. Patlayan bomba değil, AKP'nin yetersizliği, yanlışları ve ihanetleriydi. Nitekim sadece bu olayın öncesinde ve sonrasındaki yetersizlikler bir hükümetin düşmesi için fazlasıyla yeterlidir. Kaldı ki, itleri çözüp taşları toplamanın başka türlü sonuç vermesi mümkün olamayacağı için; ülke AKP eliyle bilerek ve isteyerek bu hale getirildi.  "Çözüm" denilen ihanetin nasıl bir çözülme sağladığını, sadece PKK'yı değil bütün terör örgütlerini nasıl azdırdığını ve sıraya soktuğunu, acı ve ağır sonuçlarıyla birlikte bir defa daha gördük ve anladık. Hala anlamayan, hala bu hükümetten hayırlı ve faydalı bir şey bekleyen var mıdır? Varsa, bu muhteremlere sormak gerekiyor, anlamanız için daha ne olması gerekiyor be kardeşim?
                                             
 MEŞREPLERİNE UYGUN 
         Sayın Başbakan her ne kadar gizlemeye uğraşsa da, başkentin göbeğinde iki bombanın birden patlaması ve toplu bir katliam yapılması, bir istihbarat yetersizliği olduğunu çok net biçimde ortaya koyuyor. İnsanların yatak odalarına kadar girip kamera yerleştirenler, keşke o kameraların bazılarını da başkentin göbeğine yerleştirip, kilolarca, belki de tonlarca bomba taşıyanları izleyebilselerdi. Hukukun ve demokrasinin zerresinin olduğu her ülkede, bu kadar ihmalin, bu kadar ağır çözülmeni, bu kadar ağır terörün bir siyasi sonucu olur. Hiç olmazsa bir bakan istifa eder. 301 kişinin hayatını kaybettiği maden faciasında bile zerre sorumluluk hissetmeyenlerin, 100 civarındaki ölüm için kıllarını kıpırdatması meşreplerine uygundur.
                                               
 SİYASİ İRADE EKSİK
         Terörün geldiği aşamayla ilgili olarak, bazı aklı evveller 90'lara dönüldü yorumları yapıyor. 90'ların başında, kan dökmeye başlayanları, "üç-beş çapulcu" diye yorumlayıp, yan gelenler kastediliyorsa fazla bir itirazımız olmaz. Ancak, 90'ların sonunda terörle mücadele ve alınan sonuçlar kastediliyorsa, adama "orada dur" derler. Keşke bugün de aynı kararlılığı gösterip, aynı sonucu alabilseniz. Bebek katilinin bu kararlılık sonucu ta Kenya'ya kadar kaçmak zorunda kaldığını, yine de kurtulamadığını ve koli bantlarıyla paketlenip getirildiğini unutmamak gerekiyor. Terörle adam gibi mücadele edilirse, nasıl sonuç alınacağını ve bu ihanetin kısa zamanda nasıl durdurulabileceğini, biz 90'ların sonunda gördük ve yaşadık. Bugün yapılması gereken aynı kararlığın gösterilmesidir. Üstelik, terör konusunda çok daha birikimli, çok daha deneyimli bir ülkeyiz. Bütün mesele bunu kullanacak bir siyasi iradenin gösterilmesindedir ki, bir türlü bulamadığımız budur. Bırakın terörle mücadelede kararlı bir iradeyi, bir de bu katil sürüsüyle şeref masaları kurup, yıllardır silahla elde etmek istedikleri her şeyi teslim ettiler. Sonuç, oluk oluk kan akması, anaların gözyaşının sel olması ve terörün başkente dayanması ve ülkenin içeriden ve dışarıdan amansız bir kuşatmaya alınmasıdır.
                                     
  BAŞBAKANIN ÇARESİZLİĞİ
         Ülkeyi bu hale getiren iktidarın, hala suçu bir yerlere yüklemeye çabalaması karşısında söyleyecek söz bulmakta güçlük çekiyoruz. Bulduklarımızı da buraya yazamıyoruz. Özellikle sayın Başbakanın çaresiz biçimde nasıl çırpındığını içimiz sızlayarak izliyoruz. Panik ve telaş için sorumluluğu yükleyecek bir yerler arıyor. Olay öncesinde yaptığı mitinglerde de bu telaş vardı, şimdi iyice arttı. YSK'nın seçim sandıklarının taşınmasını reddedip yerinde kalma kararı vermesini, "MHP ve HDP'nin ortak kararı" diye anlatacak kadar çaresiz kalmış bir başbakandan bahsediyoruz. İnsanların buna inanmasını ve buradan bir iktidar çıkarmayı bekliyor. Hiç kimsenin aklına, "o HDP'nin İmralı canisine rahat ulaşması için koster seferleri düzenleyen, Kan dilli sürüngenlerle bir araya gelmeleri için dağlarda yol inşaatı yapan, Dolmabahçe'de gülücükler dağıtarak şeref imzaları atan siz değil miydiniz?" diye sormanın gelebileceğini her halde düşünmüyor.
                                         
  HAYIRSIZ EVLAT!
        HDP sizin öz evladınızdır, sayın başbakan. Evladınızın hayırsızlıkları sizin meselenizdir, ama MHP'yi bu işe karıştırmanız gerçekten çok komik oluyor. Oslo'da PKK'nın ülkemizi baştan ayağa bombayla doldurduğunu itiraf eden AKP memurları değil miydi? Bunu ciddiye almayan ve gereğini yapmayan hükümetin akan kanda, alınan canlarda sorumluluk payının olmadığını kim söyleyebilir? Bebek katilinin deklerasyonunu Diyarbakır meydanında okutan ve bu caniyi kirli ortaklığın tarafı olarak kabul ettiğini duyarak, HDP'nin barajı geçmesinin zeminini buralarda hazırlayan AKP'den başkası mıydı?
                             
 MİLLETİN AKLINI BU KADAR HAFİFE ALMAYIN 
         Son günlerde hükümetin bir seçim hükümeti olduğunu, AKP ile bir ilgisi bulunmadığını birileri sayın başbakanın aklına düşürmüş. Sık sık bunu tekrarlıyor. Başka hiçbir şeye gerek kalmadan, eğer seçim hükümeti olduğu için bütün bu olayların yaşandığını söylüyorsanız, bu cümlenin sonuna eklemeniz gereken söz, "biz bu işi beceremiyoruz" demek ve derhal istifa etmektdir. 13 yıldır ülkeyi terk başınıza idare edeceksiniz, PKK uzantılarıyla ortak hükümet kuracaksınız, sonra da MHP bu ihanetin içine niye girmedi diye, millete şikayet edeceksiniz. Bir taraftan  tek başına bir hükümetmiş gibi kararlı hareket ettiğinizi söyleyip övüneceksiniz, sonra bombalar patlayınca, "ben yapmadım" diye sızlanacaksınız. Alın size bir komedi daha. MHP'nin kararlılığı, samimiyeti, her söylediğinin haklı çıkması ve milli duruşu karşısındaki çaresizliğinizi anlayabiliyoruz da, milletin aklını bu kadar hafife almanızı bir türlü kabul edemiyoruz.
                                     
 GİDİN PKK VE HDP'Yİ İKNA EDİN
         Sayın başbakanın Ankara'daki katliamdan sonra çare olarak bulduğu tek şey liderlere bir araya gelmektir. Daha önce de birkaç defa bunu tekrarladı ve hatta denedi. Gerçekten de merak ediyorum, acaba liderlerle, daha doğrusu sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli ile bir araya gelince gerçekten de terörün biteceğini mi zannediyor? Oturup resim vermek, terörü kınadığını ilan etmek neyi değiştirecek? MHP'nin terörü en sert, en açık, en kararlı şekilde lanetlediğini, bununla kalmayıp ne yapılması gerektiğini söylediğini sadece bu ülkede değil, bu dünyada duymayan, görmeyen mi kaldı?Sayın başbakan terörü lanetlemeyen sizin yıllardır ortaklık kurduklarınızdır. Büyütüp, besleyip, ortalığa saldıklarınızdır. Gidin onunla görüşün ve ikna edin.