İçişleri Bakanı Efkan Ala ise “Şimdi Kürtçe kurs açılabilir mi, açılabilir, yasak mı? Değil. Gidersiniz başvuruda bulunursunuz, şartları yerine getirirsiniz açarsınız, Türkçe kurs da öyle açılıyor, İngilizce kurs da öyle açılıyor. Kürtçe propaganda yapabiliyor musunuz? Yapabiliyorsunuz. Peki daha mı yetmiyor?” diye konuştu!
Hedefi bağımsız bir devlet kurmak olan PKK ise bir yan kuruluşu aracılığıyla, kapatılan Kürtçe okullar açılıncaya kadar tüm mekânları okula dönüştürmek ve boykotu derinleştirmek için çağrı yaptı!
***
Peki nereye varmak istiyorlar? Bunu devletin raporlarında bulmak mümkün. Genelkurmay Başkanlığı’nın 1995’te hazırladığı durum değerlendirmesine göre bölücü terör örgütü halk ayaklanması stratejisine uygun olarak;
“-İlk aşamada fikir oluşturmayı ve kadrolaşmayı da içeren hazırlıkların tamamlanmasını,
-İkinci aşamada silahlı propaganda, orta ve yüksek yoğunlukta terör eylemlerinin icra edildiği, stratejik savunmaya geçilmesini,
-Üçüncü aşamada, cepheleşme ve ordulaşmanın büyük ölçüde tamamlandığı, güvenlik güçleri ile örgüt arasında güç dengesinin sağlandığı, stratejik denge kurulmasına ulaşılmasını,
-Son aşamada ise yaygın halk hareketlerinin yer yer halk ayaklanmalarına dönüştüğü ve bölgedeki otoritenin örgüt lehine geliştiği stratejik saldırıya geçilmesini esas almıştır.”
Tabii, örgüt bütün aşamaları tamamlamış olmasa da artık ordulaşmaktan bahsediyor. Halk ayaklanması için büyük provalar yapıyor. Zaten bölgede kamu otoritesinin yerini PKK otoritesi almış durumdadır. Kaymakam ataması bile yaparak, örgüt flaması ile dolaştırıyorlar. Okulları yakıyorlar, daha ne yapsınlar?
***
AKP ise iktidar olduktan sonra, gerek kamu yönetimi reformu, gerek ikiz yasalar, gerek Bölge Kalkınma Ajansları’nı kabul ederek, gerekse Petrol Yasası’na yerel yönetimlerin pay alması kuralını yerleştirerek, “Global diyalog” lar kurarak, eyalet sisteminin ekonomik, hukuki ve siyasi alt yapısını tamamlamaya çalıştı.
Recep Tayyip Erdoğan’a 2001 yılında ABD’den gönderilen gizli belgede de Türkiye’nin şehir devletlerine ayrılması planı vardı. Bu gizli belge AKP Program ve Tüzüğü’ne hemen hemen aynı ifadelerle geçirilmişti.
Gizli belgede, “Mr. Erdoğan, Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” diye bir dayatmada bulunuluyordu,
Ergenekon, Balyoz ve Casusluk suçlamaları ile TSK, yani Ankara etkisizleştirirken, Türkiye’yi şehir devletlerine dönüştürme sürecine devam ettiler.
***
AKP programının 41’inci sayfasında, “Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır” ifadesi kullanılmıştı.
Kısacası, BDP-HDP veya PKK’nın talepleri, AKP’nin programında bulunan taleplerdir.
CHP’nin gündeme getirdiği Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda da istenen budur.
AKP programının 35’inci sayfasında de zaten, “Partimiz, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesini sağlayacaktır. Yerel yönetimlerin yargı yoluna gidebilme hakkı dahil, ilgili tüm düzenlemeleri gerçekleştirecektir” vaadi yer alıyordu.