Terör, tıpkı savaş gibi devletlerin kullandığı bir siyaset aracıdır. Bir ülkede terör varsa, arkasında mutlaka bir devlet vardır. Bu devlet, bazen o ülkenin kendi devleti bazen de o ülkeye mesaj vermek isteyen veya dayatmalarda bulunan veya o ülkeyi yönetenleri yönlendirmek isteyen başka bir devlet olabilir. Dolmabahçe ve Sultanahmet’teki terör saldırılarının da Paris’teki dergi baskınının da arkasında mutlaka bir istihbarat servisi vardır.
Türkiye’deki eylemler, rejim değişikliği gibi daha büyük olayların habercisi olduğu gibi Fransa’daki saldırı da İslâm dünyasında girişilecek yeni operasyonları meşru kılmak için kullanılacaktır. Türkiye ve İslâm dünyası için uygulamaya konulan projenin yeni işaretleri bunlar...

***

O projenin Türkiye ayağını, Güneydoğu Genç İşadamları Derneği Başkanı Hakan Akbal açıkladı. Akbal, müzakere sürecinde “Osmanlı modeli eyalet sistemi”nin Diyarbakır’da uygulanabileceğini söyledi. Akbal, “Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt illeri Osmanlı’da olduğu gibi Diyarbakır Vilayeti olarak tanımlanabilir. Vilayetin yönetim merkezi de Diyarbakır ili olabilir” dedi!

Tayyip Erdoğan ise halk desteğini kaybetmemek için bu tür konuları gündemden düşürmek amacıyla her gün yeni bir tartışma başlatıyor.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ’nin Esenboğa Merkez Kampüsü’nün temel atma törenine katılan Erdoğan’a, “milletlerarası hukuka yaptığı katkılar”dan dolayı fahri doktora unvanı verildi! Herhalde Libya ve Suriye’nin sayelerinde kan gölüne dönmesi de bu katkılardan sayılıyor! Erdoğan ise “kampüs” yerine “külliye” demenin daha güzel olacağını söyledi! Bu durumda, üniversite yerine de “medrese” denilirse tablo tamamlanmış olur...

Dilde Osmanlıca gösterip Arap alfabesine, yönetimde ise eyalet modeline geçişin psikolojik hazırlama seansları sürerken, üniversiteler de medreseye dönecekti elbette! Zaten Erdoğan da  “Ben evlatlarımı bu ülkede okutamadım. Niye? Başı örtülü olarak üniversiteye sokulmadıkları için. Ama ne oldu, işte bu tür hırsızlar bizi mal sahibi yaptı. Evlatlarımız da dışarıda gayet iyi yetiştiler, güçlü oldular” dedi.

Burada “Oğullarınızın mal-mülk sahibi olmasını da başörtüsü yasağı mı sağladı?” diye sormak gerekir ama nafile!

Baksanıza TBMM’de 9 AKP milletvekili, istifa eden bakanların telefon görüşmelerinin yasal yollarla kaydedilmiş kayıtlarını nasıl imha edeceklerini konuşuyor!

***

Bir ara AKP Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen, “okullara ibadethane açılsın”  diye bir yasa teklifi hazırlamıştı. O
zaman İranlı yazar Daryuş Şaygan’ın fıkrasını nakletmiştim. Şimdi de tam zamanı...
Uzun yıllar İran’dan ayrı kalmış bir genç, savaş sırasında memleketine döner. Hava alanından taksiyle Tahran’a giderken şoföre bir tütüncüde durmasını söyler.
Şoför sorar:
-Tütüncüden ne alacaksın?
-Sigara alacağım.
-Beyim, sigara artık camilerde satılıyor...
-Niçin?
-Savaş dolayısıyla her şey karneye bağlandı. Gıda maddelerini, sigarayı imamlar dağıtıyor.
-Peki ama ibadet nerede yapılıyor?
-Üniversitelerde!
-İyi ama eğitim aksamıyor mu, eğitim nerede yapılıyor?
-Hapishanelerde!
-Hırsızlar, vurguncular nerede peki?
-Onlar hükümette!

***

Kaldı ki şimdi iki büyük caminin haram para ile yapıldığı söyleniyor...
İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise “Evler, şehirler ve kutsal mekanlar din, cihat, hilafet ve emirlik adına yok edilirken tüm bunlar karşısında sessiz kalanları geçelim. Bazı ülkeler hayvanlardan da alçak olan bu katillere para ve silah vererek yardımda bulunuyor” diyor...

Mesele şu ki İslâmiyeti bile çalan hırsızlardan şimdilik hesap bile sorulamıyor. Çünkü hepsi, yeni Haçlı Seferi’nin uşağı...