Bu kadar engellemeyi başka türlü izah edemezsiniz.
Yolsuzluklarla ilgili pankart asıyorlar, hemen mahkeme kararı çıkarttırıyorlar, seçimli demokrasinin vazgeçilemez unsuru partilerin kapısına polis göndertip indirtiyorlar.
Pankartı indirttiysen, bir suç olarak görüyorsun; o pankartları asanları da mahkemeye vermelisin!
Polis devleti dedikleri budur.
17/25 Aralık’ın yıldönümünde CHP ve MHP’den daha atak protesto bekliyordum. Birkaç pankart asılıp onlar da polis marifetiyle indirilmeseydi, partilerin yolsuzluklar üzerine gittikleri pek bilinmeyecekti.
Yine yolsuzlukla suçlanan AKP sayesinde, protestolarını duyurabildiler!
AKP yetkilileri hata ettiler. Birkaç parti binasına asılan pankartlara hiç ilişilmeyecekti. Zaten o pankartlarda suç unsuru da yok. Meselâ Recep T. Erdoğan’ın hırsızlıklara karşı sözlerini asmışlar. Ne güzel işte... Suçlanan kişinin hırsızlıklara karşı tavrını göstermesinin duyurulması suç olur mu?!
Bütün bu olanlara bakıyorsunuz, çalıp çırpmışlar ki, “Havada bulut var.” dense, “Bana ördek dedin.” diye çıngarı koparıyorlar.
Şu savcılara, hâkimlere de şaşıyorum. Hiçbir Allah’ın kulu çıkıp da, “Bunda bir suç göremiyorum. Varsın pankart asılı kalsın.” demiyor. AKP’den biri dilekçeyi verince, hemen indirme kararını basıyorlar.
Şimdi “Bu savcılar, hâkimler unutulmayacak!” desem, o gazeteci hanım gibi kapıma dayanırlar mı?!
Her şey beklenir; dayanabilirler.
CHP ve MHP genel merkezleri avukatlarını devreye sokmalı ve pankart indirmenin hesabını sormalıdır. Hiçbir netice çıkmaz ama hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, havuz, telefon tapeleri tekrar tekrar konuşulur. Bir de “diktatörlük” tartışmaları alevlenmiş olur; çünkü, bu engellemeler, dediğim gibi, ancak polis devletinde görülür.
17/25 Aralık hırsızlıkları unutturmama çabasına eski yazıyı da karıştırdılar. Önce BirGün gazetesi manşetten verdi. İlk bakışta yazıyı “hayırsız” okumuştum. Saliselik bir duraklamayla “hırsız” demek istemesinler, dedim. Meğer altında küçük
harflerle “hırsız” yazıyormuş. “Hayırsız” ve “hırsız” aynı şekilde yazılıyor.
MHP Düzce teşkilâtı aynı yazıyı asmış ama bir eksiklik vardı. “Ye” nin bir noktası düşünce anlam da değişiyor, “habersiz” oluyor.
Farkında mı olmadılar, bilmiyorum; itiraz edebilirler ve biz “hırsız” yazmadık, “habersiz” yazdık derler, alt köşedeki “hırsız” yazısını kapatıp pankartın indirilmesini önleyebilirlerdi. Zaten o yazı şekli kitlelerce bilindiği için, yine maksat hâsıl
olmuş olurdu.
Bugün TBMM soruşturma komisyonunda yolsuzluklarda adı geçen dört bakan hakkında oylama yapılacak. Anlaşılan o ki adamlar Yüce Divan’dan çok korkuyorlar. Kendilerini oylamadan sıyırabilmek için bin dereden su getiriyorlar. Belki oylama yine engellenecektir. Bir de bunun genel kurulu var. Genel kurulda oylama gizli... Çok kişi Yüce Divan’a gönderme taraftarı. Eğer Yüce Divan kapısı aralanırsa, sadece o dört bakan değil; ilişkili herkes, “en tepe” ye çıkan zat dahi “muhâkeme” edilmiş olacak.
Dün baktım, “Saray dalkavukları” , “Aman ha! Bakanları Yüce Divan’a göndermeyin; iş ‘yukarı’ya gelir, dayanır.” diye yazmışlar.
Yarası olan gocunur.