Cumhurbaşkanı seçiminin sonucu ülkenin içinde bulunduğu karanlığı değiştirecekse bir önem ve anlam taşır. Aksi halde yine kendimizi kandırmış oluruz. Her şey kaldığı yerden devam eder. Kaybeden, zarar gören ve bedel ödeyen yine hep Türkiye olur. 

 

İhtilal dönemleri gibi 

Türkiye'nin meseleleri bellidir. Bunların çözümü de öyle olağanüstülükler gerektirmiyor. Demokrasinin  işlemesi , hukukun esas alınması fazlasıyla yeterli olacaktır. Bu durum aynı zamanda ne hallere düşürüldüğümüzün de tablosudur. Demokrasiyi ve hukuku çoktan rafa kaldırdık. Türkiye ne yazık ki, bunlara alışkındır. Defalarca darbe dönemleri yaşamıştır. Şu anda içinde bulunduğumuz durumun ne 1960 ihtilali sonrasından, ne 12 Eylül darbesi düzeninden farkı yoktur. Hatta milletin baskı  altına  alınıp, totaliter bir düzen kurulmasında daha da ileri gidilmiştir ki, bütün dünya bunu böyle görüyor, böyle değerlendiriyor ve buna göre tavır alıyor. Ülkemizin bugün yaşadığı yalnızlığa, itibarsızlığa ve ciddiye alınmama durumuna, ihtilal dönemlerinde dahi rastlanmamıştı. 

 

Dünya görmüyor mu? 

Bu tablo seçimin mutlaka etki etmesi, değiştirmesi gereken başka şeylerin de olduğunu kendiliğinden ortaya koyuyor. Sonuç her ne olursa olsun, eğer 17-25 Aralık rezilliklerinin hesabı sorulamıyorsa, kendimiz çalmış kendimiz oynamış oluruz. Kısıklı'daki villalarda istiflenen paraları biz hazmetsek de dünya hazmedecek mi sanıyorsunuz? Alo Fatihleri, Alo Nerminleri, kaç İsmail kaç diyen hakimler, sporu siyasete alet etme kurnazlıklarını, paralel masallarını, hakaret ve zulümleri kimsenin görmediğini mi düşünüyorsunuz? Bu seçimin neresi adil, neresi vicdana, insafa, imana uyuyor? Bir tarafta sonsuz ve sınırsız devlet imkanları, diğer tarafta kıt-kanaat şartlarda, kurulan yalan, talan ve ihanet düzenine karşı durma çabası. Hadi diyelim ki biz, "ne yapalım kaderimiz buymuş" deyip, kenara çekildik, dünya alem geri zekalı mı? Bunları görüp, söylemeyecek mi? Tavrını, tarzını buna göre belirleyip, Türkiye'ye üçüncü sınıf dünya ülkesi muamelesi yapmayacak mı? Daha da acı olanı, zaten bu muameleyi yapmıyor mu? 

 

Bedel ödeyen hep Türkiye 

İşte karşımızda bir IŞİD belası var. Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyup söyler misiniz, bizzat bu belayı yaşayan ülkelerin dışında, dünyada en çok bedel ödeyen ülke Türkiye değil midir? BOP yolunda lime lime edilen ülkelerin tamamında fatura bize kesilmedi mi? Büyük İsrail Projesini hayata geçirenler hedeflerine ulaştılar. Irak resmen üçe bölündü. Libya darmadağın oldu. Mısır kendi derdine düştü. Suriye başı kesilmiş tavuk gibi çırpınıyor. Bu tabloda başımıza yeni belaların açılması, yeni felaketler yaşanması, ihanetin çok daha ileri gitmesi, büyük maddi kayıplara uğranması dışında istisna cinsinden bize faydası dokunan bir şey gösterebilir misiniz? Tam tersine PKK ihanetine, PYD ve IŞİD alçaklıkları da eklendi. 

 

Göbeğimizden yakaladılar 

Bugün güney sınırımız kelimenin tam anlamıyla terörün hakimiyet kurduğu ve her türlü belanın yağdığı bir bataklığa dönüşmüş durumdadır. Buna rağmen kıpırdayamıyor ve doğru dürüst tepki dahi gösteremiyoruz. Göbeğimizden yakaladılar. IŞİD'in elinde 49 konsolosluk görevlimiz, PKK'nın elinde üç-beş oy için şeref masasında verilen tavizler, PYD'nin arkasında iktidarın şeref konuğu Barzani'nin desteği var. Hedefte ise Türkmenler ve Türk milleti bulunuyor. Türkmenler canlarıyla, Türk milleti her şeyiyle ve her anlamda bedel ödüyor. Hükümetimizin kıvranıp durmaktan başka işin özüne dokunan, bir girişimi, sonuç alan bir çabası olduğunu kimse söyleyebilir mi? Daha da trajikomik olanı bu rezillikten bir de kahramanlık çıkarıp, milletin aklıyla alay ediyorlar. ABD büyütüp, beslediği ve BOP yolunda kullandığı her yer ve herkes gibi, işi bitince IŞİD'i de hedefe koydu. BOP Eşbaşkanlığını büyük bir marifet ve hatta şeref olarak bu millete yutturmaya çabalayanlara ithaf olunur. 

 

Bunlar kimin vebali? 

Gazze'ye yağan bombaların altında bizim hükümetimizin vebalinin olmadığını söyleyebilir misiniz? Büyük İsrail Projesi'ne eşbaşkan olan kimdi? Yahudi'nin cesaret madalyası kimin boynunda? İsrail'i koruyan ve istihbarat sağlayan sistem hangi ülkenin topraklarında? İsrail'e yük ve silah taşıyan gemi filolarının sahipleri kimler? Türkmen katliamı yapanlara silah yardımını yapan hükümet hangisiydi? Kardeş Esad'ı ani bir manevrayla düşman Esad'a dönüştürüp hücum etmenin kime ne faydası oldu? Mısır'da kahramanlığa soyunup kös-kös geri dönen hangi ülkenin başbakanıydı? 

 

Seçim bunların cevabı olmalı 

Sormakla bitmiyor. Seçim öncesinde yaşananları nereye koyacağız? Milleti alevi, Sünni, Zaza, Kürt olarak ayrıştırıp oy devşirmeye çalışmanın hangi yaralar açtığını canımız yanarak öğrenmedik mi? İnsanların geçmişini, doğum yerlerini, kimliğini karıştırmak, kaşımak yetmedi, eğitimi ve hayattaki başarılarını bile suç sayacak kadar ileri gitmenin hem vicdanlarda, hem medeni dünyada bir karşılığı olmayacak mı zannediyorsunuz? Her türlü hakaret yağdırıp hayvan yerine konulan Ülkücülere, "kardeşim" diye seslenmenin nasıl bir ruh hali olduğunu kimse merak etmiyor mu? 

"Seçimi kim kazandı, önde olan kimdir?" soruları eğer bu tabloya, bu gerçeklere adil, gerçekçi ve kalıcı bir cevap oluşturuyorsa, önemli ve anlamlıdır. Aksi halde her şey kaldığı yerden devam eder ve yine kaybeden, bedel ödeyen, dünyada daha da yalnızlaşan, itibarsızlaşan, itilip kakılan biz oluruz.