Bu yıl kısmet oldu, Ağustos ayında 15 gün Gümüşhane’ de bulundum. 12 Eylül 1980 öncesi yaşanan siyasal süreci kısmen oradan izledik. O dönemin taşra siyasi bağnazlığının acı hatıraları hafızalarda hala tazedir. Toplumun her kesimini etkisi altına alan siyasi kutuplaşma o yıllarda küresel güçlerin beslenme şartlarını oluşturuyordu.
Nerede partiler üstü değerlerimiz? Nerede kaldı emsalsiz koşulsuz komşuluk hukukumuz? Hani müminler kardeştik? Hani siyasi bağnazlığın cenazesini kaldırmıştık. Ülkenin her tarafında tekrar hortlamış mezarlıklardan geri dönmüş!
Siyasal bağnazlık, üç kuruşluk menfaat için atılan beş kuruşluk taklalar, on beş günlük memleket ziyaretinde gördüğüm, izlediğim sık tekrarlanan davranışlar oldu. İlkesizlik yağcılık ve hizbine partisine mahkum olan sakat anlayış toplumu ahtapot gibi sarmıştır.
Başını deve kuşu gibi kuma gömen, mübarek dinimizi daracık sokaklara arklara parti ve hiziplere mecbur eden aşağılık sığ bakış, ikbal ve güç budalası anlayış yenilmeden daha çok bedeller öderiz.
Tanıdığım eş dost küçük hesap sahibi hemşerilerimiz ve komşularımız kumanya kömür yardım bağımlısı olmuşlar. Evlatlarının iş ve ikbal beklentisi için ölüm sessizliğine bürünmüşler. İlgiye mazhar olmak için onların partisinden hizbinden mi olmak mı gerekiyor? Son derece iki yüzlü riyakar bir bakış beni son derece rencide etti. Tiksindim iğrendim ve üzüldüm.
Allah farklı yarattı sizin gibi düşünmek inanmak ve tercih yapmak zorunda mıyız? Siyasal bağnazlığın cenazesini hiç hortlamayacak biçimde kılacak günleri özlemle bekliyoruz. O gün Türkiye her sosyal kesimiyle kardeşleşecektir. Adeta dün küresel güçlerin emperyalist emellerine hayat veren kutuplaşma, bugün gerginlikten ve mağduriyetten beslenen AKP’nin hayat kaynağı haline gelmiştir. Gerginlikler siyasal fırsatlara çevrilerek iktidarı ayakta tutmaya hayat vermektedir.
Siyasal yandaşlık ve öncelik her şeyin önüne geçmiş sosyal ilişkilerde en öncelikli ölçü haline gelmiştir. Kamuda yandaş sendika mensubu el üstünde tutulurken iktidar yanlışı esnaf, işçi vb. kesimler için her kapı nerede ise sonuna kadar açıktır. “Tabi bu işini bilenin, kılıç kuşanın!” anlayışıyla yapılmaktadır.
Beşeri ilişkileri belirleyen en öncelikli ölçünün siyasal aidiyetler olması, iktidar ve imkanlarından beslenen yağcı yalaka, taklacı, takiyeci, yandaş anlayışa adeta bayram ettirmiştir. Ahlakın erdemin ehliyet liyakat, siyasal mensubiyetin arkasına düşmesi yozlaşmayı arttırmış, sorgulamayan, eleştirmeyen, hesaba çekmeyen “körler sağırlar, birbirini ağırlar” rant ve menfaat düzenini kurmuş yandaşlarını ihya etmiştir. Muhalefet eden nerede ise siyasal cellatlarla birlikte dar ağaçlarına tutsak edilmiştir. Bazen bel altı mezhep vuruşu bazen ırkçılık sinsi iftirası ile siyasi linçler başlamıştır. Oluşturulan korku düzeni, tesis edilen servet, makam, paylaşım ortamı ya taraf, ya bertaraf tehditleri, ya beslenen ya da susan antidemokratik, seçilmiş krallık düzenine dönmüştür. Kendi aralarında şen şakrak ama diğer insanlara tahkir kokan, tepeden bakan, aşağılayıcı, rencide edici, ayrıştırıcı, ötekileştirici, sosyal ve siyasal travmaya dönüşmüştür. Sizin samimi ilgi ve iltifatlarınız için herkes AKP’limi olacaktır.
Nerede kaldı dini referanslarınız, Allah’ın farklı yaratılış hakikatlerine tahammülsüzlük, O’na gerçek isyan değil midir?
Herkes sizin gibi inanmak, düşünmek, siyasi tercihte bulunmak zorunda mıdır?
O halde bu tahammülsüzlük ve siyasal saldırganlık nedendir?
Öcalan kanlı katiline gösterilen anlayış ve suskunluk, ABD ile ilişkilerde dut yemiş bülbül gibi suskunluk son derece manidar ve üzücü değil midir? Her şey vatan için, anlayışı her şey iktidarda kalmaya feda edilmemiş midir?
Merkezden başlayıp en ücra yurt köşelerine kadar uzanan siyasal nemalanma paylaşım düzeni daha ne kadar sürecektir?