Kararda, “Türkiye Cumhuriyet Başbakanı’nın örgüt lideri olarak gösterilmesi ve ‘Dönemin Başbakanı’ ibaresi kullanmak suretiyle, fezleke düzenlenmesi, soruşturmayı hazırlayanların hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiklerini ortaya koymaktadır” ifadesi kullanıldı.
***
Kararda, oğullarının evlerinde arama yapılan üç bakanın soruşturma sırasında neden istifa ettiklerine dair bir yorum yapılmadı!
Böylece ayakkabı kutusu içindeki milyon dolarlar, yatak odasındaki para dolu kasalar veya 24 saat boyunca evden taşındığı halde sıfırlanamayan ve 30 milyon Avro’su elde kalan paracıklar konusu resmen kapatıldı!
Yargı, dosyayı kapatmış olabilir. Ancak insanlık tarihinde rüşvete bulaşmış olup da cezasını bu dünyada çekmemiş olan kimse yok gibidir! Bu bir doğa kanunudur! Belki elde tuttukları makamlar, hükümet programları, kendilerine bir süre refah ve bolluk içinde yaşama imkânı verebilir ama bir gün mutlaka hesap verirler!
***
“Doğa kanunu” deyince, Kürem-Der Genel Başkanı Faruk Çebi’nin gönderdiği “Doğu Karadeniz’in iklimi alarm veriyor” başlıklı açıklamayı hatırladım.
Çebi, özetle şöyle diyor:
“Bu yaz mevsiminde Doğu Karadeniz’in sahil kesimlerinde tarihin en bunaltıcı sıcaklıkları yaşanmıştır. Denizden dağa, dağdan da denize doğru cereyan eden hava dolaşımı ne yazıktır ki tamamen durmuştur. Olağanüstü yüksek nem ve rüzgârsız bir iklimden dolayı hissedilen bunaltıcı sıcaklık Doğu Karadeniz’in sahil kesimini adeta yaşanamaz bir coğrafyaya dönüştürmüştür.
Sahil kesimlerindeki birçok yerleşim yeriyle denizin arasına sur gibi inşa edilen ‘Karadeniz Sahil Otoyolu’ndan dolayı deniz rüzgârları büyük ölçüde yok edilmiştir. Güneyden-kuzeye doğru uzanan dik ve derin yaşam vadilerinin eko-sistemleri de yanlış politikalarla tahrip edilerek ‘yağış ve yüzeysel akış düzeni’ büyük ölçüde bozulmuştur. Bu durum, Karadeniz’i tıpkı nefes alıp doyamayan bir ciğer hastası gibi söndürmüş, denize dik inen yaşam havzalarını da tıpkı yediğini kusan mide hastası gibi sel ve su baskınlarına maruz bırakmıştır.
Ülkemizin diğer bölgelerinde sel ve su baskınlarına sebep olan aşırı yağmurların Doğu Karadeniz Bölgesine de yağması halinde çok daha büyük faciaların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bundan dolayı özellikle sahil şeritlerindeki onlarca yerleşim yeri karadan yaşanacak tsunamiye benzer büyük bir sel ve su baskını felaketinden dolayı tamamen haritadan silinme riskiyle karşı karşıya bırakılmıştır.”
***
Hem rüşvetin hem de Suriye’de doğan terör örgütlerini beslemenin bedelini bu suçları işleyenlerle birlikte seyirci kalan bütün toplum ödeyecektir. Çünkü rüşvet alanlar ve teröristleri besleyenlerin suçları, yabancı istihbarat servisleri tarafından kaydedilmiştir. Türkiye’yi yönetenler, bu kayıtlarla şantaja maruz kalmıştır. Şantajla dayatılan siyasi talepleri kabul etseler de etmeseler de faturayı, böyle bir kadroyu iş başına getiren halk ödeyecektir!
Bakınız, artık kumpas olduğu bilinen Balyoz Davası’ndan 4 yıl hapis yatan MHP Milletvekili Engin Alan’dan cezaevinde yediği yemeklerin parası isteniyor! Engin Alan o yemeklerin bedelini Güneydoğu’da millete ödemiştir. Fakat millet rüşvetçileri ve terörü besleyenleri başının üzerine çıkardığı için tsunami gibi sosyal felaketlere boyun eğerek bedel ödeyecektir. Çünkü sosyal olaylar da tıpkı doğa kanunları gibi bilimsel sistemlere bağlıdır.