95 vatandaşımız yeni bir terör saldırısı sonucu hayatını feci şekilde kaybetti.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin tariflediği gibi "Bu saldırı açıkça Türkiye'ye ve toplumsal dirliğimize yapılmıştır."
Hedef alınan yer ve saldırının zamanlaması bunun açık bir göstergesidir.
Zira mesele sadece bölgemizde yaşanan kırılmalarla değil, aynı zamanda seçim atmosferine girilmiş olunması sebebiyle de kritik bir zamana denk gelmiştir.
Kriz ve kaos senaryosu yapıp, Türkiye'yi karanlık bir serüvenin içerisine çekmek isteyenler, hali hazırda gergin olan toplumu daha da kutuplaştırmayı, dahası bu türden saldırılarla sindirebilmeyi hesap etmişlerdir.
Diğer bir açıdan Patlamanın sonrasında yaşanan görüntüler Irak ve Suriye gibi vahşetin her türlüsüne tanıklık edildiği ülkelerdeki görüntüyü aratmadı desek yeridir.
Dahası bu kanlı terör eyleminin gerçekleştiği yerin 78 milyonluk koskoca bir ülkenin başkenti olması ayrı bir vahim hadisedir.
Bu açıdan böylesi menfur bir saldırıyı kim yada kimlerin, hangi terör örgütlerinin yaptığından öte buna yol açan nedenlerin de değerlendirilmesi gerekir.
Zira saldırıyı gerçekleştirenler, uygun zemin ve koşullar bulmamış olsa, şüphesiz ki bu derecede kanlı bir eylem yapamaz ve ülke olarak böylesi acıyı yaşamazdık.
Şam'a gitmekten bahsedip, Emevi Cami'nde Cuma namazı kılmaktan dem vurarak, Suriye meselesinin tam göbeğine Türkiye'yi koyanların, yanı başımızdaki ateşin bizlere de sıçrayabileceğini hesap etmeleri gerekirdi.
Orada iktidarı devirmek için her yolu mubah görenlerin, yarın kendi ülkesinin hiçbir insani değeri bulunmayan yaklaşımlarla hedef seçilebileceğini düşünmeleri icap ederdi.
Ama olmadı...
* * *
Reyhanlı, Gaziantep, Diyarbakır, İstanbul, Suruç derken birileri kalkıp bu kez ülkenin kalbi olarak değerlendirilen başkentimizi, Ankara'yı hedef seçti.
Terör örgütlerinin sadece devletle değil, aynı zamanda birbirleri ile mücadele ettiği ve yine karşı taraftakine yönelik eylemlerini artırdığı bir döneme tanıklık etmeye başladık.
Kamu düzeni ve güvenliğin sağlanamadığı, iç savaş senaryolarının daha sık söylenmeye başladığı bu döneme bakarak günden güne Suriye'ye benzemeye başladığımız meselesi neredeyse herkesin aklındaki ilk soru haline geldi.
Belki biz AKP'nin iddia ettiği haliyle Suriye'ye giremedik, ama neticede Suriye'deki vahşet ve terör dalgası bize girmeyi başardı.
Dolayısıyla saldırıya yol açan en önemli nedenlerin başında AKP'nin izlediği baştan aşağı yanlış olan Ortadoğu politikası geliyor desek yanlış söylemiş olmayız.
Diğer yandan üzerinde düşünülmesi gereken bir başka neden ise her hali ile ortada bulunan "güvenlik zafiyeti" meselesidir.
Yapılan bu saldırı daha önce görüldüğü üzere sınırımızda yada sınır illerimizde değil, Ankara'da gerçekleştirilebilmişse, ihmalin her halinin var olduğu gerçeği ile yüzleşilmesi gerekir.
Eylemi yapan teröristler ellerini kollarını sallayarak hedef alanına ulaşabilmişlerse, planladıkları haliyle bu eylemi gerçekleştirebilmişlerse, burada başta istihbarat birimleri olmak üzere konuyla alakalı sorumlu olan diğer güvenlik kurumlarının ne yaptığı sorusu ciddiyet kazanmaktadır.
Mesele bu derece ciddiyken İç İşleri Bakanı olan zatın, saldırılar sonrasında kameraların karşısına geçerek yaptığı ciddiyetsiz değerlendirmeler, zaten terör örgütlerinin istediği koşullara tabi haliyle sahip olduğunun görülmesine yetmiştir.
* * *
"Herhangi bir güvenli açığı olduğunu düşünmüyorum. Sıhhiye meydanında gerekli önlemler alınmıştı" diyen İç İşleri Bakanı Selami Altınok, terör saldırısının Ankara'daki Sıhhiye Meydanı'ndan çok uzakta gerçekleşmiş olmasını ne hikmetse dikkate değer bulmamıştır.
Bu sözlerle beraber özellikle PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'da saldırılarını artırması paralellinde ilan edilen güvenli bölgeler meselesi düşünüldüğünde insan sormadan edemiyor: Madem öyle gerçekte nereler güvenlidir?
Türkiye iyiye değil, günden güne daha da kötüye gidiyor.
Bir sonraki bombanın nerede patlayacağı, kimleri hedef alacağı sorusu artık kesin değildir.
Yıllardır bir yandan dış politikada, diğer yandan terörle mücadelede yanlış üzerine yanlış yapanlar, örneğin PKK şehir merkezlerine bomba ve silah yığarken sessiz kalıp, görmezden gelirlerken, öyle anlaşılıyor ki bu ihmal ve ihaneti diğer terör şebekeleri için de sürdürmüştür.
Terörizmle mücadelenin son derece önem kazandığı böylesi bir küresel atmosferde, bu anlamda kendisini ispatlamış bir siyasi iradeyle Türkiye yol almadıkça, daha başka nerede bombaların patlayıp, kaç kişinin hayatını kaybedeceği sorusu tümüyle cevapsız kalır.
AKP terörle mücadele anlamında sabıklıdır, suçludur, vatandaşlarının güvenliğini sağlayamama konusunda her halini gözler önüne sermiştir.
Bu nedenle Türkiye'deki toplumsal uzlaşmayı tesis edecek, kamu düzeni ve güvenliğini sağlayacak, dış politikada saptırılan rotayı yeniden Türkiye'ye kazandıracak bir istikamete koyacak, terörün belini kıracak ve teröriste nefes dahi aldırmayacak bir iktidara herşeyden çok ihtiyacımız vardır.
Zira böyle giderse elimizden çıkan her şeyimiz olacaktır.