Türk güvenlik kuvvetleri, dünyada eşine az rastlanır bir kahramanlıkla on binlerce şehit ve gazi vererek PKK terörünü bitirdi. Örgütün İran, Irak ve Suriye ayağı farklı isimlerle tehdit unsuru olmaya devam ediyor. DEM siyasi ayağı farklı isimlerle devam ettiği gibi PKK, farklı isimlerle Türkiye dahil dört ülkenin topraklarında büyük Kürdistan hedefinden vazgeçtiğine dair bir itiraf veya pişmanlık duyan olmadı. Irak ve Suriye ayağı oluşturuldu; İran ve Türkiye için zaman ve fırsat kollanıyor. Adeta şartların ve konjonktürün oluşması bekleniyor.
Bu uğurda altyapı süreçleri inşa ve ihya ediliyor. İşte tam burada, bu hedeften vazgeçilmedikçe terör örgütü ile müzakere, terörle mücadelede istismar fırsatı doğurur. Ellerinde, alınlarında masum asker, polis, hemşire, öğretmen ve binlerce insanımızın kanı bulunan katillere nasıl güvenilir? Zaten en büyük destekçileri ABD, AB, Rusya ve İsrail’dir.
İsrail "Vaad Edilmiş Topraklar Bakanlığı" kurdu, ardında ABD ve AB ile dolu düzgün ilerliyor. Türkiye'nin en küçük tavizi ve zaafı, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş paradigmalarından uzaklaşması; bölge insanını PKK ve DEM kucağına atar. İsrail, BOP aparatı bu yapı desteği karşılığında bölge insanını İsrail’e peşkeş çeker. Dün aynı misyonu yerine getiren İngiliz destekli dönemin isyancı taşeronları, Arabistan, Hicaz ve Filistin’i bu duruma düşürdü. Umarız aynı trajediyi, yeni kanlı taşeron PKK sayesinde bölge insanı kardeşlerimiz yaşamaz.
Sonradan ah vah pişmanlık fayda etmez; kurunun yanında yaş da yanar, ülke ve bölge ateşe atılır. Bugün bölge insanının Müslüman oluşu ve Türk milletinin parçası olması, ateist bölücü örgüte taban oluşturmuşsa bunun vebali kime aittir? Cumhuriyet değerleri ve kazanımlarının içselleştirilememesi, bu değerlere hazımsızlık, bu sonuca yol açan en büyük hatalardır.
Aslında Cumhuriyet, tüm ülke insanını eşit yurttaş yaptı. Burada yeni bir eşitlik söylemi, etnik kimlikten yeni millet talebidir. Buna Türk milleti izin vermez. O bölgede yaşayanlardan çok Türkiye’nin her tarafında Kürt kökenli insanımız vardır. Cumhuriyet bunu sağlamıştır; ülkenin her tarafı hepimizindir. Kimi kimden ayırıyorsunuz? Terör bitmişken, bayram değil seyran değil, nedir bu “Terörsüz Türkiye” söylemi? Bu, emsal olur ve yeni casusluk faaliyetleri ile başka etnisiteler harekete geçmez mi?
Türkiye Dingonun ahırı veya fitneci emperyalistlerin yol geçen hanı değildir. Okulları ikiye üçe bölüp siyah beyaz gibi öğrenci ayırıp Kürtçe bilen öğretmen atamak hangi aklın ürünüdür? Asıl etnik ırkçılık bu değil midir? Dünyada bunu hayata geçirecek başka örnek ülke var mıdır?
Böyle anadil fantezisi olur mu? Binlerce öğretmen atamayı beklerken bu nasıl bir hesaptır? Böyle bir ülke ayakta kalabilir mi? Bu maliyete katlanacak başka bir ülke var mıdır?
Bunu bize dayatan ABD ve AB, kendi resmi dillerinden başka dillerde eğitim veya etnik kimlikten yeni milli kimliğe izin verir mi? Bu neyin kafasıdır? Bu sonuç, Suriye, Irak veya Afganistan gibi olmak, karanlığa gömülmek değil midir? Cumhuriyet düşmanlığı ve Cumhuriyetin kazanımlarını inkâr ihmale yol açmamalı. İnsan biraz vefa, sağduyu ve vicdan sahibi olmalı. Doğunun feodal yapısını ıslah eden, kan davalarını bitiren Cumhuriyettir.
Toprak referandumuna Atatürk’ün ömrü vefa etmemiştir. Cumhuriyeti, Atatürk’ü ve büyük Türk inkılabını anlamadan Türkiye hiçbir problemini çözemez. Irak ve Suriye rol model olarak yeni Atatürk arıyor ama bulamıyor.
Batılılar, Atatürk’ün Türk milletine Tanrı’nın lütfu olduğunu itiraflarını okuyoruz. Ortadoğu’nun ve mazlumların kurtuluşu bu modeldedir. Kurtuluş Savaşı, İslam Dünyası ve mazlum milletlere örnek olmuş; bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. İngiliz’in, ABD’nin ve İsrail’in kuyruk acısı bundandır. Bunun için Atatürk ve onun eseri küresel Siyonist tasfiyenin hedefidir. Cumhuriyet değerlerinin alternatifi etnikçi, dinci bölücülük olamaz. Şayet olursa, işte bölgenin hali ortadadır: oluk oluk akan kan ve gözyaşı.
Kazananı ABD, İsrail ve küresel çetelerdir. Zaten bölgede devletin yanında olan insanlar da o kanlı, alçak yapıya teslim olur. Türk devletine sadakatin ve vefanın mükâfatı bu olmamalıdır. Bölgenin insanı bunu hak etmedi; canıyla ve malıyla çok acı ve ağır bedel ödedi. Örgütle güvenlik kuvvetlerinin mücadelesinin yanında siyasi, kültürel ve psikolojik mücadelede maalesef hatalar yapılmış ve yetersiz kalınmıştır.
Türk milletinin varlık ve bekası için bu uğurda şehit olan asil millet evlatlarını saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz. Onların uğruna şehit olduğu değerler Türk milletine emanettir. Bu konuda en küçük geri adım atmak yoktur. Bunun kararını emanet görevde olanlar değil, milletin kendi inisiyatifindedir.
Bir kişinin ya da kişilerin iki dudağı arasından seçilen milletvekilleri ile Türk milletinin kaderi ile oynanamaz. Akla geldikçe birçok konuda referandum yapanlar, asıl bu konuda referandum yapmalıdır. Referanduma gerek kalmadan, anket ve kamuoyu yoklaması ile bu neticeyi almak mümkündür. Anayasa’nın ilk dört maddesi, 42. ve 66. maddeleri asla değiştirilemez.
Herkes Anayasa Uzmanı veya hukukçu değildir. Bu değişiklikle neyi murad ettikleri, PKK, DEM ve bebek katili ile ne görüştüklerini bu kadar süre geçmesine rağmen millete anlatmayanlar, birinci açılımda anaların ağlamasını, barış ve kardeşlik mottosu ile servis ettiler ama anaların gözyaşları pınar oldu aktı. 800’ü aşkın şehit, yüzlerce gazi verdik. İşgal edilmiş hendekler kazılmış ilçeleri geri aldık; yine şehitler, fakir garibanların sıvasız çatısı, bacası delik deşik evlerine geldi.
Şimdi yine “Terörsüz Türkiye” gizemli sloganı ile açılım yeniden servis ediliyor. Terörsüz Türkiye barışı ve kardeşliği istemeyen alçaktır. Türk Devleti, Türk Milleti, Türk Vatanı, Türk Bayrağı, Türk İstiklal Marşı vb. bunun için vardır. Türk milletinin bütün vatandaşları etnik kökenine bakılmaksızın eşittir. Şayet burada hedef, etnik kimliklerden yeni millet kimliği türetmekse bunun sonu gelmez. Etnik kimliki için herkes gurur ve onur duymalı ama bu milletin tek milli kimliği vardır, o da Türk milletidir.
Türkiye’yi etnik temelde bölmek, Irak, Suriye vb. CIA, Mossad, AB, Rusya vb. emperyalistlerin Sevr’in devamı olan projesidir. Devlet olmanın gereği, zaten terörsüz ülkeyi hâkim kılmaktır. Bunu ekstra bir buluş olarak takdim etmek, tribünlere oynamak; etnik popülizm ve etnik halk yalakalığıdır. Bunun üzerinden koltuk koruma arama, milletin birliğine, devletin tekliğine ve vatanın bütünlüğüne ihanet; birliğin bütünlüğün altına dinamit koymak ve kilometre taşlarını döşemektir. Bu yol, etnik dilde eğitim, federasyon, özerklik; ayrı bir devlete, ayrı bir paçavraya ve bölünmüş vatana gider. Her insanın aidiyet hissi geliştirilmeli; altın kalpli her insanımız, dinci, dinsiz, bölücü alçak teröristin ağına veya kucağına atılmamalıdır.
Türk devletinin siyasi ve kamu yöneticileri, güvenlik güçlerinin zaferini uluslararası hukuk, diplomasi, psikolojik, kültürel ve aidiyet zaferi ile taçlandırmalıdır. Dünyaya haklı davamız anlatılmalı, her insanımızı birinci sınıf yapan gönül köprüleri kurulmalıdır. Türkiye, başarılı yöneticiler sayesinde 150 milyona hatta daha fazla insanımıza huzur ve mutluluk içinde bir arada yaşamaya yeter. Ama bölünüp ayrışırsa, etnik ve mezhepçi kör dövüşü tuzağına düşer; fitne fitili ateşlenirse hiç kimseye yetmez.
Sabri Şenel – 21.04.2025 / İstanbul