Seçim öncesi meydana gelen ve Adliye’ye, Emniyet’e, avukatlara ve Fenerbahçe’ye yönelik; Türkiye’yi kaosa sürükleyebilecek nitelikteki seri saldırıların tesadüfen birbiri ardına yapıldığı ileri sürülebilir mi? Bunlara bir de hâlâ sebebi izah edilemeyen ülke çapındaki elektrik kesintisini ilave edelim ve sonra bu olayların kim tarafından hangi amaçla, kimin lehine kimin aleyhine kullanılmak istendiğini görelim! Bugüne kadar hiçbir eyleminin perde arkası aydınlatılmamış olan  “karanlık bir örgüt”  üzerinden Doğan Grubu’na yönelik iğrenç bir iftira kampanyasının da hemen sahneye konulması, iktidara yakın bir yazarın,  “Bu seçimin yan zayiatlarından biri, galiba Doğan medyasına mensup gazete ve kanallar olacak”  demesi, önemli bir delil değil mi? Üstelik Cumhurbaşkanı da konuyla ilgili olarak, 14 yaşında gaz fişeği ile vurulup komaya girdikten sonra 15 yaşında hayatını kaybeden Berkin Elvan hakkında,  “bakkala ekmek almaya gittiğinin belgesi var mı?”  diyerek suçlama getiriyor ve ardından sanal ortamda yoğun bir Alevi düşmanlığı kışkırtılarak CHP ile örgüt arasında da bağ kurulmaya çalışılıyor!
***
Bir viyadük üzerinde seyretmekte olan Fenerbahçe otobüsünün şoförüne nişan alınarak ateş ediliyor! Şoför vuruluyor ama yanındaki güvenlik görevlisi ile birlikte yaralı vaziyette otobüsü durdurabiliyor. İçinde Fenerbahçe takımı ve tabii ki dünyaca ünlü futbolcular var. Sadece Türkiye’yi değil dünyayı ayağa kaldıracak böyle bir saldırı, fanatik bir  “Trabzonsporlu taraftar” ın işi olabilir mi? Yoksa burada Fenerbahçe ve Trabzonspor yöneticilerinin sorumsuzca geliştirdiği düşmanlık mı kullanıldı?
Hrant Dink cinayeti ile başlatılan süreçte, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi tamamen kumpasa dayalı operasyonlarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin direnci nasıl kırılmışsa, son olaylardan da yeni siyasi sonuçlar elde edilmek istendiği açıkça görülüyor.Olaylar, yansımaları ile birlikte değerlendirilirse sis biraz dağılıyor! Nitekim yakın zamana kadar AKP’nin tam destekçisi olan Mümtaz’erTürköne şöyle diyor: “Kışkırtma, kör göze parmağı sokar gibi bu kadar bodoslama yapılınca bize de bu soruyu sormak düşüyor: -Alevî-Sünnî çatışması AK Parti’ye ne kadar oy getirir? Bu çatışma Erdoğan’ı başkanlık koltuğuna çıkartır mı?” Türköne, “Çağlayan terörü sonrası düğmeye basılmış gibi başlatılan ve ısrarla sürdürülen mezhep savaşı kışkırtması” nın akla başka soru getirmediğini de belirtiyor ki olayların medyada ve siyasette kullanılış biçimi, bu yaklaşımı da dikkate almayı gerektiriyor.
***
Hatırlatmam gereken bir gerçek daha var! Terör hareketlerinde milletin ve devletin sorumluluğunu taşıyanların ilk olarak göz önüne alması gereken konu, bu saldırılarla, halkın, nereye doğru yönlendirilmek istendiğidir. 
İstanbul’daki büyük terör eylemlerinden sonra Nevzat Erkeskin, müthiş bir benzetme yapmıştı: “İngiltere’de İskoçya’da koyun çiftliklerinde koyun köpekleri vardır, bu köpekler gerçekten yetenekli hayvanlardır, koyunları otlaklara götürür ve getirir, sürüden bir koyunun ayrılmasına müsaade etmez. Bu köpekler sürünün sağında solunda dolaşarak bir bütün olarak koyunların hareket etmesini ve ağıla girmesini sağlar! İşte bu terör olayları da tıpkı köpeklerin koyunları ağıla sokması gibi bütün insanlığın bir sürü psikolojisine kapılmasını ve istenilen ağıla girmesini sağlamak amacına dönüktür?”
Kısa bir süre önce vefat eden Mahir Kaynak’ın da terörle ilgili çok önemli sözleri vardı:
-Terörü devletler yapar! İstihbarat olmadan terör olmaz. Amaç toplumu belli bir yönde şartlandırmaksa, örgütün varlığının ya da yokluğunun, başlangıçtaki hedefinin anlamı yoktur. Operasyonu yapan güç, bu örgütün arkasına saklanarak istediği sonuçları elde eder.