ÜLKE GERÇEKLERİNDEN HABERSİZ
Sayın Davutoğlu, Profesör unvanı almış, belli bir yaşa gelmiş, siyasette ikinci dönemini yaşıyor, daha da önemlisi piyangodan da çıkmış olsa başbakanlık gibi bir makamda bulunuyor, ama belli ki ülke gerçeklerinden, milletin hassasiyetlerinden hala habersiz. Biraz memleket gerçeklerinden haberdar olsaydı, biraz milletin önceliklerini anlayabilseydi, MHP'yle, ülkücülerle oyun oynanmayacağını, özellikle de ülkenin varlığı ve birliği konusunda rest çekmenin altından kalkılamayacağını bilirdi.Bunu bilmeden siyaset yapılamayacağı ve başkanlık makamında oturulamayacağı için, öğretmek MHP'ye ve Genel Başkan sayın Devlet Bahçeli'ye düştü.
MHP'DE MANGAL GİBİ YÜREK VAR
Sayın başbakan siz siz olun bindirilmiş kıtalar önünde, fazla heyecana kapılıp, MHP hakkında ahkam kesmeye kalkışmayın. "Cesaretin varsa Ankara'da söylediklerini git Tunceli'de söyle" gibi, trajikomik efelenmelere yeltenmeyin. Sayın Bahçeli'nin şu sözlerini de hiç unutmayın: "Biz, Türk vatanının her yöresinde şeref ve namus mücadelesiyle ülkülerimizi anlatıyor, yolumuza devam ediyoruz. Sayın Davutoğlu bilmiyorsa, öğrenmediyse, öğrenemediyse buradan kendisine hatırlatıyorum. MHP'de mangal gibi yürek, demir dağları eritecek kadar devasa bir cesaret vardır.
Biz, ne insanımızdan cayarız ne vatanımızdan vazgeçeriz. Biz, ne devletimize yüz çeviririz, ne milletimizden koparız. Biz, ne ihanetten korkar ne de haram yiyenlerden çekiniriz." Duruma göre vaziyet almak, nabza göre şerbet vermek, Ankara'da başka, Diyarbakır'da başka, İzmir'de başka konuşmak, dün söylediğini bugün inkar etmek birilerinin sicili olabilir. Hatta bunun üzerinden yapılan siyasetle en büyük ihanetleri millete hazmettirip, iktidar da olabilirsiniz. Ancak herkesi kendiniz gibi zannetmeyin. Aksi halde, işte böyle söylediğinize de, söyleyeceğinize de bin pişman olur, altında kalırsınız.
İSYANA KARIŞAN TERÖRİSTTİR
Sayın Bahçeli'nin Tunceli meydanındaki şu sözleri başta sayın başbakan olmak üzere, MHP'yi hala anlamayanlara ve meydanın boş olduğunu zannedenlere bir derstir: "İşte Tunceli'deyim, işte Türk milletinin güzide evlatlarıyla bir aradayım. Devlet devletiyle, Devlet milletiyle Tunceli'dedir. Bizim vatan topraklarında gidemeyeceğimiz bir yer yoktur. Türkiye'nin her karışında anımız, hatıramız, iddiamız vardır çünkü biz Türkiye'yiz, çünkü hepimiz büyük Türk milletinin onurlu evlatlarıyız.
Herkes bilmelidir ki devleti yıkmaya çalışan hiçbir gayrimeşru girişime küsmemizi, darılmamızı, parçalanmamızı projelendiren hiçbir ahlaksız sürece müsaade ve müsamaha gösterilemez. Milleti bölmeye çalışan hiçbir kötü habis ve çevreye izin verilemez. Çeteler, terör örgütleri, ayrılıkçı eylemler, çıkar ve menfaat ağlarıyla feodal kalıntılar, devletin sürekliliğine ve milletin bütünlüğüne hazımsızlık çekiyorsa bu karşılıksız ve cevapsız bırakılmayacaktır.
Bu itibarla 1937-1938'de Tunceli'de baş gösteren hadiseler bir isyandır, bu isyana karışanlar da devrin bölücü teröristleridir. Ve hiçbir teröristin dini, milliyeti, mezhebi, kimliği, etnik kökeni önemli olmayacak, önemli sayılamayacaktır. Zira elinde silahla dağda, bayırda, ovada gezen topraklarımızdan pay kapmak isteyen masum vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerine kast eden hiçbir bedbaht mazlum görülemeyecektir. Hele ki bunların özürler dilenerek, hürmet ve hayranlıkla yad ettiğimiz evladı Kerbela'dan addedilmesi zillet olduğu kadar da hakarettir."
ANLADINIZ MI?
Gördünüz mü sayın Bahçeli'nin cesaretini? Anladınız mı, milliyetçi ve ülkücülerin duruma göre vaziyet almayı nasıl reddettiklerini? Duydunuz mu, her zaman, her şartta, her yerde aynı şeyi söylediklerini ve savunduklarından asla taviz vermediklerini.
MHP'nin ve MHP'lilerin bu ülkenin birliği ve varlığı için hiçbir şeyden korkamayacaklarını, hiçbir tehditten yılmayacaklarını anlamış olmanızı dilerim. Bu durum aynı zamanda bu ihanet yolunda ortaklık kurduklarınız için de bir ders olmalıdır. Hani şeref masalarında yaptığınız pazarlıklarla hainleri ümitlendirip, azdırıyorsunuz ya; hani terör elebaşlarından özür dileyip, onlara cesaret veriyorsunuz ya, zannetmesinler ki, bu ülke sizin zihniyetinizden ibarettir. Sayın Devlet Bahçeli'nin sık sık tekrarladığı uyarıların ne anlama geldiğini şimdi çok daha iyi anlamış ve sindirmişsinizdir.
DERSİM OLAYLARI İHANETTİR
Dersim olayları dün de, bir ihanetti, bugün de bir ihanettir. Bu ihanetin başı olan Rıza dün de teröristti, bugün de teröristtir. Eksik olan, yanlış olan devletin varlığı ve bekası için dün gösterilen kararlılığın bugün iktidarı elinde bulunduranlar tarafından gösterilmemesidir.
Daha da acı olanı bu hainlerden özür dilenmesi ve yüceltilmesidir. Onların bugünkü uzantılarıyla şeref masaları kurulması ve pazarlık yapılmasıdır. Onun içindir ki, Türkiye tarihinin en zor ve karanlık dönemini yaşıyor. Onun içindir ki, azılı bir terörist başı şeref masalarında ağırlanıyor. Onun içindir ki, dağdaki eşkıya şehirlere yayılıp yol kesiyor, mahkeme kuruyor, kontrol yapıyor, özerklik ilan ediyor. Kendilerinden olmayanı şehirlere sokmamaya kalkışıyor ve bütün bu yaptıkları yanlarına kalıyor. Onun içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ciddi bir tehdit altındadır.
BAŞBAKAN İSTİFA EDECEK Mİ?
Sayın Bahçeli Tunceli'ye gitti ve Ankara'da söylediklerini daha fazlasıyla orada da söyledi. Şimdi sayın Bahçeli'nin şu soruları cevap arıyor: "Şimdi ben Tunceli'de olduğuma göre devlet devletinin her yerinde ve milletinin her değerinde sapasağlam durduğuma göre Başbakan ne yapacaktır?
Mahcup olmuş, mağlup düşmüş Tuncelilinin hassasiyetleriyle oynayarak siyasal rant devşirme hevesinde olan bu şahsiyet bundan sonra nasıl başbakanlık yapacaktır? İsyankarlardan özür dilemenin erdem olduğunu zırvalayan Davutoğlu, gerçekten de erdemli davranıp istifa ederek kalan haysiyet ve itibarını kurtarabilecek midir?"