Bu yazıyı, 31. Adalet ve Demokrasi Haftası’nın son gününde yazıyoruz. ADD kurucu genel başkanı Prof. Muammer Aksoy, 34 yıl önce bugün, arkadan vurularak öldürülmüştü. SSCB’nin dağılmasından sonra (26 Aralık 1991) Soğuk Savaş ve iki kutuplu dünya düzeni, yerini Amerikan yüzyılı-hegemonyasına bıraktı. Mumcu’ya kıyılan yıl 1993’te “çok ilginç”(!?) ardışık cinayetler işlendi. 10 Ocak 1993’te Mumcu, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile görüştü. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve Maliye Bakanı Adnan Kahveci de görüşmeye katıldı. 14 gün sonra 24 Ocak 1993’te Mumcu öldürüldü. 12 gün sonra 5 Şubat 1993’te Kahveci kuşkulu bir trafik kazasında öldü. 12 gün sonra 17 Şubat 1993’te Orgeneral Bitlis kuşkulu bir uçak kazasında öldü. 17 Nisan 1993’te Özal birden öldü. 36 gün sonra 24 Mayıs 1993’te PKK, silahsız 33 askerimizi Bingöl’de şehit etti!
Bu olaylar rastlantısal mıdır? Mumcu, ABD’yi çok rahatsız eden hangi kritik gizlere ulaşmıştı acaba?
ABD Başkanı F.D. Roosvelt’in ünlü sözüdür: “Siyasette hiçbir şey rastlantı değildir. Bir şey oluyorsa o şeyin önceden planlandığından emin olabilirsiniz.”
“Kürt Dosyası” ve “Tarikat, Ticaret, Siyaset” kitapları, Mumcu’nun en önemli ürünleridir. Son zamanlarda en güncel sorunlarımız, bu iki konu ile doğrudan ve çok yakın bağlantılı. PKK’nin ABD eliyle sahneye sürüldüğü 1984’ten bu yana çok yol alınmış, Irak’ın kuzeyinde istasyon Kürt federe devleti kurulmuştur. Suriye’nin kuzeyi, Fırat’ın doğusunda PKK türevi YPG’ye ikram edilmiştir. Fırat’ın batısına yayılmayı durdurmaya çabalıyoruz çok ağır bedellerle, çok sayıda şehit vererek. Tehdit “müttefik”ten(!)
Türkiye’nin, kuruluşunu izleyen 3. yılda NATO’ya alınmasıyla (1952), aydın cinayetleri ve toplumsal kışkırtıcı “olaylar” görülmeye başlandı. İlki 6-7 Eylül 1955 kışkırtması (provokasyonu). DP iktidarının ülkeyi moratoryuma (devlet iflası) sürüklemesi ve IMF’nin korkunç devalüasyon dayatması. 1948-51 Marshall Planı ile Tarım ve Eğitim Bakanlığı’nı ABD’ye bırakan ülkemiz, bu kez maliye-Hazine’sini verdi.
21 Ekim 1999’da öldürülen ADD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Ahmet Taner Kışlalı, Cumhuriyet’teki köşesinde CIA istasyon şeflerinden Paul Henze ve Graham Fuller’in Türkiye raporlarını (1993) yayımlamıştı (1996). Henze, “Atatürk ilkeleri Soğuk Savaş döneminde görevini yaptı ama ‘Yeni Dünya Düzeni’ ile birlikte gerekliliği kalmadı. Klasik Atatürkçülük ölmüştür. Aydınların imam hatip okulları konusunda endişeleri yersiz. İran ve Arap parası ile desteklenen köktendincilik (AS: Rabıta vd.), Türkiye için ciddi tehdit değil. Atatürk’e deccal diyen Said Nursi ve Nurcular ilericidir. Nakşibendiler geriye dönük değil. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile bağlantıyı sağlayabilir” buyurmuştu. Fuller ise “Irak’ın üniter yapısını koruması ABD çıkarlarına uygun değil. Türkiye Kürtlere özerklik verirse Kuzey Irak’taki Kürtlerle bütünleşme gerçekleşebilir. En kötü şey, Türkiye’nin Irak’la yakınlaşmasıdır.”
Kışlalı da fincancı katırlarını ürküttü Mumcu vb. yurtsever aydınlarımız gibi. Sen misin ulusu uyaran!?
ABD’nin 21. yüzyıl Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iki ana hedefi var:
1- 21. yüzyılda hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğunun stratejik güç olmasına izin verilmeyecektir.
2- Bu hedefin sağlanması için, önleyici (proaktif) güç kullanımı dahil her yola başvurulacaktır.
ABD’nin, Türkiye topraklarının da içinde bulunduğu bölge için üçü temel üçü olanaklı ise ulaşılabilir hedefleri var. Temel hedefler Büyük İsrail, Büyük Ermenistan ve Büyük Kürdistan’ın kurulması. Daha uzun erimli, olanaklı ise ulaşılabilir hedefler: İstanbul merkezli Ortodoks devleti, Pontus Rum ve Ege Yunan devletleri ve Konya merkezli hilafet devleti kurulması. Bir tür güncellenmiş Sevr, BOP!
Çare: Önceki köşe yazımızda BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)=Post modern Sevr tasarımını yazmıştık (18.01.24). Büyük fotoğraf bu! İşleyeni-işleteni bilinen, halktan gizlenen ve devletçe önlenemeyen aydın cinayetleri ve toplumsal kışkırtmalar (Çorum, Maraş, Madımak...) gladyo-kontrgerilla hüneridir. İnsanlığa karşı suç olan bu eylemler TSK-Özel Kuvvetler’e yıkılmak istenmiştir. Ancak Kozmik Oda, FETÖ-ABD eliyle didik didik edilmiş, hiçbir kanıt bulunamamıştır. Tersine, 800’ü aşkın yurtdışı görevlimiz şehit edilmiştir. Bu politika=gaflet, dalalet, ihanet daha fazla sürdürülemez ve kabul edilemez. Türkiye, işlevini yitiren savaş örgütü NATO’dan çekilmelidir.
Ahmet SALTIK - Cumhuriyet