“Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan çok enteresan bir adet vardır. Güçlendirilmiş çelikten yapılan bir kapsülün içine zamanın kültürünü, teknolojik gelişimini sembolize eden çeşitli objelerle birlikte küçük çocukların yazdığı duygu dolu mektuplar konularak şehrin ünlü bir parkının veya önemli bir binasının önündeki betona, yüz sene sonra açılmak üzere gömülür. Bu uygulamaya ‘zaman kapsülü’ denir. Hazırlandığı zamanın ruhunu yakalayıp hapsederek gelecek nesillere yazılan mektuplar gibi yüz sene sonraya gönderilir. Burada amaç, nesiller arasında zaman aşırı bir bağlantı kurularak bir milli hafızanın oluşmasını sağlamak ve böylelikle Amerika’da son derece zayıf olan milli kimliği inşa etmektir.”  
***
Peki Türklerin güçlü bir milli kimliği olduğuna göre, milli hafızalarını oluşturan zaman kapsülleri nedir, nerelerdedir? Yahut yüz yıl, bin yıl veya otuz bin yıl öncesinden yazılmış zaman kapsüllerini okumak gerekmez mi? 
Elbette milli Türk destanları, Orhun anıtlarında Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Tonyukuk yazıtları, Kutadgu Bilig ve Divan-ı Lugatit Türk gibi eserler, Türk Milleti’nin en değerli zaman kapsüllerindendir. Tıpkı Atatürk’ün gençliğe hitabesi gibi... Tıpkı Çanakkale’de savaşan Mehmetçiklerin yakınlarına yazdığı mektuplar gibi... Fakat bütün bu zaman kapsüllerinin hem tarih, hem psikoloji bilimi açısından incelenerek, sarsılmak istenen ortak milli hafızanın yeniden ortaya çıkarılması gerekir...
Bu alanda uğraş vermek bir ömre sığmayacağı için zordur. Ayrıca çalışma veya özel ilgi alanı olarak tarihi, coğrafyayı, arkeolojiyi, antropolojiyi seçmişseniz, zaman kapsüllerini açıp okumak imkânını elde edebilirsiniz. 
Zamanın ruhunu okumak için zamanın psikolojisini de araştırmanız gerekir. Büyük Türk tarihçisi Zeki Velidi Togan’ın bu yöndeki tavsiyesine uyan Dr. Gözde Sazak, psikoloji formasyonunu tarihle birleştirerek, Ermitage Müzesi’nden Altaylar, Moğolistan, Kazakistan ve Çin’deki kurganlara kadar, Hun dönemi Türk motif ve sembollerinin sanata ve hayata yansımasını, “Türk Sembolleri” adıyla inceledi. Bu serüvenin bir bölümünü, zaman kapsülü ile birlikte şöyle anlatıyor: 
“Tezimiz için yaptığımız araştırmalar 2012 Haziran ayında bizi Rusya’nın ünlü müzesi Ermitage’nin uzun koridorlarına götürdü. Türkistan coğrafyasından çıkarılan birçok arkeolojik buluntunun müzenin bodrum katlarında, sanki çıkarıldığı kurganlardaki gibi derinlerde sergilendiğini keşfettik. Uzun bir yürüyüşten sonra birçok harikulade Türk eserinin arasından geçerek Pazırık Kurganı için özel olarak ayrılmış bölüme vardık. Görülen güzelliklerle adeta sarhoş olmuş bir halde bu salona girmek, bizde sanki büyük bir toy veren bir Hun hakanının huzuruna çıkıyormuşuz hislerini uyandırdı. Kurganın sahibi Ulu Hakan, özel olarak seçip bezediği sanat eserleri ile bize hayatını anlatmaktaydı. Bu kurgan, içindeki buluntular, sanat eserleri 2600 yıl öteden bize yazılmış bir mektup idi. Sanki bir zaman kapsülünün içindeydik.” 
***
“Ortak Milli Hafıza” ortadan kaldırılabilir mi? Evet bu mümkündür. Tıpkı 4000 yıl önce bir Sümer tabletinde “Bizler, kökenimizi, tarihimizi, soyağacımızı, yaşadıklarımızı, yaptıklarımızı evlerimizin duvarlarına yazardık. İstila için gelenler, sağ kalanlarımızı esir alırken evlerimizi mutlaka yıkar, tabletlerimizi kırardı. Böylece, hayatta kalanların belleği ile sınırlı geçmişimiz de zamanla unutulur; birkaç nesil sonra, tarihi, uygarlığı ve kültürü ile bağları kopmuş, kim ve ne olduğunu hatırlamayan bir topluluk olarak kalırdık” diye anlatıldığı gibi.
Türklerin tabletleri, bütün yağmalamalara rağmen yok edilememiştir. Çünkü dünyanın her köşesinde Türklere ait bir zaman kapsülü mutlaka vardır. 
Bugün Anayasa’dan Türk adını çıkarmaya veya Türk tarihinin hakkından gelmeye çalışanların nasıl bir tarihe meydan okuduklarından haberi var mı acaba?