Antalya’da 2008 yılında geçirdiği trafik kazasının ardından komaya giren ve Gülsüm Kabadayı adlı bir kadın tarafından  “Umut”  adı verilerek bakımı üstlenilen genç, fizik tedavi için sedyeyle götürülebildiği Samsun’dan yolcu uçağıyla, kendisine ayrılan koltukta oturarak döndü. 
Rus olduğu sanılan gencin tedavi süreci hakkında bilgi veren Gülsüm Kabadayı, Samsun’daki tedaviye Umut’un olumlu cevap verdiğini söyledi. Umut’un Antalya’dan Samsun’a giderken başını tutamadığını, oturamadığını, omuz, dirsekler ve el bileğini hareket ettiremediğini ifade eden Kabadayı, Samsun’da Umut’a yoğun bir tedavi uygulandığını dile getirdi. Umut’un vücut hislerinin kuvvetlendiğini anlatan Kabadayı, “Tedavinin ardından sevindirici gelişmeler gördük. Umut artık oturabiliyor, gıdıklanıyor, başını dik tutabiliyor ve sağ kolunu kaldırabiliyor. Yaşadıklarımız adeta bir mucize. Tuvaletinin geldiğini haber verebiliyor. ‘Anne’ diye bana sesleniyor. Yedi ay gibi kısa bir zamanda büyük gelişmeler oldu” dedi. 
Kabadayı, Umut’un Samsun’daki tedavisi süresinde doktorların Rus müzikleri dinlettiğini ve bu müzikler sayesinde çevresindeki seslere tepki vermeye başladığını kaydetti. 
***
Türkiye’nin hatta Türk Milleti’nin durumu da Umut’a benziyor! Eski İçişleri Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Yeniçağ’dan Salim Yavaşoğlu’na yaptığı açıklamada son 10 yıldır sürdürülen operasyonlarla başlayan sürecin bir takım gerçekleri açığa çıkardığını belirterek, bir taraftan Okyanus Ötesi’nden yönetilen cemaatin güçlendirilirken diğer taraftan terör örgütü PKK’nın siyasallaştırıldığını hatırlattı ve “Devletin temel alt yapılarının da Türk milletine ait olmadığı artık nettir! Adalet, güvenlik, hak ve özgürlükler altyapısının Türkiye’nin milli kimliğine ve çıkarlarına, modern devlet anlayışına uygun bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor” dedi. 
Tantan, “Eğer bu altyapılar gerçekten olsaydı, bugün ne Tayyip Erdoğan Başbakan olabilirdi ne de cemaat denilen yapı ABD’den böyle yönetilirdi” diye konuştu. 
***
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel’i ziyaretinde, Türkiye’de, Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla başlayan modernleşme ve toplumsal değişim programının uygulandığını belirtti; Cumhurbaşkanı seçimiyle bir eşiğe gelindiğini vurgulayan Uysal, “Bu program, ya bu raydan çıkacak ya da yoluna devam edecek” dedi. 
Uysal’a göre “Temsili demokrasi modeli içinde son 12 yıldır, denetleyecek dengeleyecek mekanizmalar üretilemedi. Kademe kademe gücünü pekiştirdiği noktada, iktidarın asli düşünce ve yüzünü somut şekilde ortaya koyduğu süreç yaşandı. Gelinen noktada, iktidarda temsiliyetini hissetmeyen ülkenin yarısından fazlası, özellikle geçen yılki Gezi sürecinin ardından, kendini dışlanmış hissetti. Türkiye’nin bu şekilde sürdürülebilir olması mümkün değil.” 
Uysal, “İklim değişikliğine ihtiyaç duyduğumuz bu noktada, Cumhurbaşkanı seçiminin önemli bir manivelaya dönüşeceğine inanıyorum. Türkiye’deki tüm kimlikler mağduriyet çemberini geçti. Mutabakat zemininde herkesin hakkını ve hukukunu teminat altına alacak hukuki ve siyasi çerçeveyi kurabilirsek, Türkiye, tüm meselelerini halleder” görüşünde... 
***
Kendi suçlarını örtmek isteyen bir iktidarın, özel yetkili mahkemelerden sonra özel yetkili hakimler atayarak, hukuk mekanizmasını istediği gibi kullandığını, Kıbrıs, Ermeni meselesi, Kerkük gibi konularda ABD ve AB gibi güçlerin baskılarına boyun eğerek her türlü tavizi verdiğini ve Türkiye’yi de milli devlet rayından çıkardığını aklı olan herkes görüyor ama bütün mesele bunu halkın da görmesini ve sonuçta bu iktidarla kaybedenin kendisi olacağını anlamasını sağlamak... 
Türkiye’nin başını dik tutması için Tayyip Erdoğan’ı indirmesi şart.