Efendim neymiş;
CHP ile beraber hareket etmek, onun eylemlerine destek olmak, söylemlerini doğru bulup, dile getirmek, takdir etmek bana yakışıyormuymuş.
Peki öyleyse; birilerinin paşa gönülleri istiyor diye ''Helvadan lider" yapıp, ona sadakat nikahı kıyıp; yetinmeyip iradelerini ipotek ettirip, azatlık kabul etmeyen iflah olmaz köleler olmak size yakışıyor mu. Allah Kuran-ı Kerim de adaletten bahsediyor; CHP de bahsediyor, sahip çıkıyor; ne diyeceğiz şimdi.
''Birisine'' inanmadığım, güvenmediğim halde yirmi yıllık kör sadakatımdan dolayı en azından müsebbibi olduğum günahlarımın kefareti için bugünkü ''Balgat yönetimli MHP'' ve AKP'nin kirli bir süreç ile dayattıkları yeni sistemi; tekrar ''Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem''e dönüştürene kadar bu manada mücadele eden, emek sarf eden kuvayi milliye ruhu ile hareket eden, buna CHP de dahil olmak üzere her duruşa saygı duyuyor, takdir ediyorum.
Ülkemizin bundan sonraki süreçte kaderini belirleyecek, dünyadan tecrit edilmişliğine son verecek, bunalımdan çıkarıp, demokrasiye kavuşturacak çözümün öncüleri; hayırcı Türk milliyetçileri ile marjinal sol gruplardan ayrışmış CHP öncülüğünde, algılarla yönlendirilen değil, samimi inanç sahibi dindarlar'' olacaktır. Bütün mesele hayır blokunu korumak ve gücünü artırmaktır.
Siyasi taassuplarımızdan vaz geçmemiz lazım. Geçmişte CHP ile o olmuş, bu olmuş. Evet çok şey oldu. Biz Türk milliyetçileri (Özellikle sağcılar demiyorum) ile solcular arasında geçmişte çok kavgalarımız oldu. Her iki tarafın karşılıklı haklı sebeplerimiz elbette vardır. Mesela, aynı safta namaz kılmanın referansına güvenen Tür milliyetçileri,ülkücüler bugünün siyasal İslamcılarını aralarında barındırmışlar, kendileri kavga ederlerken onlara yurtlardaki odalarının anahtarlarını vererek, beyefendilerin istirahat etmelerini temin etmişlerdir. Ya sol; o ise PKK'nın ilk yapılanması yıllarında ''Halkların özgürlüğü'' söyleminin şiirselliğine kapılarak ve yine mezhepler üzerinden ayrışma ve çatışma zemini için peydahlanan DHKP-C mensuplarına okudukları okullarda sahip çıkmışlar, mekanlarını paylaşmışlar, imkanlarını kullanmışlardır; ülkücülerden bir farkla, onlarla da zaman zaman eylem birliği yapmışlardır.
Bugün görüyoruz ki; o günlerde sadece kavgalarımızı izlemiş olan ''Sünepe görünümlü sinsi siyasal İslamcılar'' gün geldi muktedir oldular; Türk devletinin en iyi yetiştirdiği sivil,asker ve akademik değerlerine kumpaslar kurarak,itibarsız hale getirip, yok ettiler; sonra da dikensiz gül bahçesi yaratıp, sistemi değiştirdiler. Bunun müsebbibi olarak sadece Fetö'yü görmek mümkün değil. Şunu çok iyi bilelim ki; yetki kavgası olmasaydı, imam kim olacak kavgası olmasaydı içinde fetö'nün de olduğu siyasal İslamcıların kendi içlerindeki ahenk bozulmadan devam edecekti ve gene aynı şeyler olacaktı. Sanki askeri okulların ve askeri hastahanelerin kapatılması 15 Temmuz öncesinde siyasi iktidarın ajandasında yok muydu; vardı elbette.
Velhasıl kelam; Cumhuriyet tarihinin en dinamik iki siyasi fikir hareketinin kendi aralarındaki kavgası Ülkücü gençlik ve Sol gençliğin; nedenlerini tartışmadan doğurduğu sonuçlara bakarak varacağımız hüküm koskoca bir yazıktır. Bugün PKK ve Fötö denen yapılar maalesef Ülkücü ve sol gençliğin geçmişteki kavgalarının yarattığı boşluğun peydahladığı ürünlerdir. Ülkücü ve sol gençlik 12 Eylül cuntası tarafından hapislere tıkanırken; Siyasal İslamcılar okullarında kesintisiz okuyup, 15 senedir kesintisiz süregelen iktidarın bürokrat sınıfını oluşturdular. Çok ilginçtir ki; aynı cunta Suudi Arabistan menşeyli Rabıta örgütünden gönderilen paralarla diyanet mensuplarına, bana göre de siyasal İslamcılara maaşlar ödeniyordu. Rahmetli Uğur Mumcu bu konu ile çok uğraşmıştı.
Eğer hala ''Hayırcı Türk milliyetçileri'' ve CHP devam etmekte olan sürçte 2019 veya daha erken bir seçime işbirliği içinde hazırlanmazlarsa bu ucube yeni sistemin kalıcı hale geleceği kesindir. Bu tezlerime katkı anlamında paylaşımlarıma devam edeceğim.
Dolayısıyla Türk solu ve CHP'ye yaklaşımım üzerinden beni eleştirenlere diyorum ki; ''Git, yat uyu be kardeşim''
Mehmet Soral