Kavga gürültü derken geçici sulh ilan edildi. En azından öyle görünüyor. İktidar geri adım atmadan, dershanelerin kapatılmasını ileri tarihe yayarak yaptı bunu. Ne tuhaf değil mi? Dershaneciliğin %22'sinde pay sahibi olan cemaatin sesi, %80'i bastırdı. Nerde hak, hukuk, adalet. Diğerlerini kale alan bile yok.

İktidara kim bastırırsa o kazanıyor. PKK için de öyle, cemaat içinde. Zaten tam olarak ne olup bittiğini kimse anlayamadı. Eğer ki mevzu dershane değil, AKP'nin sıkıştırılması ise önümüzdeki günlerde farklı bir noktadan yine patlar kavga. Bekleyip görelim.

ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi adı altında görünürde 22 bölge ülkesine demokrasi getirmek, arka planda ise 1. Dünya Savaşı sonrasında çizilen sömürü sınırlarını yeni baştan çizme operasyonu Suriye'de tıkandı.İşin vebali Erdoğan'a, Mursi'ye yüklendi.

Demek istediğim Amerika bölgesel hesabını yaparken, Irak'ta olduğu gibi Haçlı saldırısı şeklinde algılanacak davranış yerine, Müslüman figürleri yanına aldı. Libya bombardıman edilirken NATO İzmir'e karargâh kurdu.

ABD'nin son dönem popüler olan 'ülkenin kendi halkının muhalif olarak yönetime saldırısı' stratejisi Libya'da start aldığında, Dış İşleri Bakanı Davutoğlu isyancılara bavulla 100 milyon dolar götürdü. 'Libya Libyalılara aittir' gibi muallakta sözlerin söylendiği ikili toplantıda, Türkiye'nin toplamda 300 milyon dolarla Kaddafi'ye karşı savaşan gruba yardım yaptığı öğrenildi.

Bavulla dolar götüren başka dış işleri bakanı var mıdır bilmem fakat bu tuhaf metoda kendileri şöyle bir isim koymuş 'Türk örneği.' Türkler ne zamandan beri işgalci yedi düvelin yanında çatışmak için ayarlanan kimliklere yardım etmeyi, Türk'ün şanından gösterme edepsizliğine giriyor?

Türkiye Libya'nın ardından aynısını Suriye'de yaptı. ABD, Suriye'yi işgal edip hem Kürt bölgesi açmak hem de sınırlarını yeniden çizmek için devletin içinde yine muhalif denilen paralı gurkalar oluşturdu. Suriye'nin düşürülmesi, Esad'ın gitmesinde ihale Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan'a verildi. Elbette bir de Mısır'ın Müslüman kardeşlerine.

Bu konuda son bilgi ise jandarma gözetiminde Türkiye'de üretilen silahların, Suriye'ye sokulduğu. (1) Ne kadar vahim değil mi?

Libya, Suriye yetmezmiş gibi Mısır'ın da iç işlerine karışan AKP iktidarının bu davranışların sebebi ne? Bu stratejileri devletin hangi kademesinde, kimlerle oluşturdular? Muhalefete bilgi verdiler mi? Başka bir devletin sınırları içinde, savaş sebebi sayılacak bu adımlar niye atıldı?

İşte Mısır'da Büyükelçimizi kapı dışarı eden vukuat: "Türk elçisi Ankara'nın kesin emriyle Mısır'da yasaklanan Müslüman Kardeşler hareketine destek verdi… Türkiye, Müslüman Kardeşler'in finansmanının yanı sıra örgüt üyelerinin Gazze'deki Han Yunus kampında eğitilmesi ve Sinai bölgesinden silahlandırılmasını da koordine etti." (2)

"Kaynaklar, Mısır istihbarat kurumlarının Botsalı'nın ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya büyükelçileriyle olan telefon görüşmelerini dinleyerek bu sonuca ulaştığını da ifade etti." (3)

"Tavşana kaç, tazıya tut" siyaseti güden ABD'nin pençesindeki Müslüman ülkelerin perişan halini okudunuz.

Bir de utanmadan 'darbecilere karşı olmaya devam edeceğim' diyor muhterem.

Katar'da, Suudi Arabistan'da demokrasi varmış gibi.

Hazırladıkları MGK kararı yaptırımı üzerinden kendi ordusunun yargılanmasını seyreden Başbakan Erdoğan mutlaka mahkemede ifadeye çağırılmalı. Bahsi geçen MGK kararına imza atıp, şu an hür dolaşan herkes için geçerli söylediğim.

***

Şırnak Belediyesi PKK'ya sıcak yemek taşıyor, AKP seyrediyor

AKP iktidarında Türkiye'nin geldiği vahim nokta burası işte. Şimdi bu haberin neresinden tutacağız? Hani PKK'lılar sınır dışına çıkmıştı mı demek lazım, yoksa Türkiye Cumhuriyetinde görevi kanunlarla sabit belediyeler nasıl olup da ayrılıkçı kanlı terör örgütü ile böylesine bağlar kurdu mu?

Hangi haber o?

"Gazeteport'tan İhsan Demir'in haberine göre, Şırnak Belediyesine ait araç, belediye yemekhanesinden PKK'ya sıcak karavana götürürken uçurumdan yuvarlandı. İki belediye çalışanı ile kılavuzluk için araçta bulunan iki PKK'lı toplam dört kişi öldü. Ölen PKK'lıların cesetlerini PKK'lılar aldı. İki belediye çalışanının cesetleri de jandarma tarafından kaza yerinden alınıp skandalın üzeri örtüldü.

İddialara göre PKK'nın Cudi kamplarına belediyeden hemen hemen her gün sıcak karavana taşınıyor. Özellikle etli yemek ve bazı günler yarım tona yaklaşan muz ve meyve gönderilmesine dikkat ediliyor." (4)

Ne güzel kardeş kardeş cenazeleri paylaşmışlar. Bu iddia doğru mudur?

Sonra ne oldu? Şırnak Belediyesi aleyhine bir soruşturma, açılmış dava var mı?

Öcalan açılımına PKK'yı yedirmek içirmek, semirtmek de mi dahil?