Farkında mısınız?  
Her siyasi partide kamuoyuna yansıyan muhaliflerin ortak şikayetlerine bakıldığında, hepsinin ortak özelliği; kendilerine verilmiş sözlerin yerine getirilmemesi veya yapılan siyasi tercihlerin ise yanlış kullanıldığı yönündedir. 

Bu tür şikayetlerin "üstünü kazırsanız" karşınıza çıkacak olan; hiç bir bir ilkesel ve sisteme dair bir kaygı ve itirazın bulunmadığıdır.
 
Kimse kendisine söz verilirken, muhatabına; "siz hangi yetki ve usule dayalı olarak veya hangi objektif kritere göre bana bu sözü veriyorsunuz" sorusunu sormuyorsa, daha sonraki yakınmalarının da haklı ve objektif bir gerekçesi olamaz. 

Siz, adı kim olursa olsun; verilmiş sözler veya yakınlığınıza güvenerek, iradenizi ve kaderinizi "tek seçiciye" bıraktıysanız, artık o tek seçici tercihinin sonuçlarından şikayet hakkınızı da kaybetmişsiniz demektir. 

Kurul ve kuralları işletmek yerine "tek seçiciye" meşrûiyet kazandıran ve "alacak-borç" ilişkisiyle bu teslimiyetçi tavrı gösterenler, bence sonrasında sadece sessiz kalmalıdırlar.

Aynı şekilde, siyasi kararlar tek başına alınırken ve sizin dışınızda başkalarına da benzer muamele edildiğinde sessiz kalmışsanız, yine haksızlığa uğradığınız yönündeki iddialar için itiraz hakkınızı kaybettiniz demektir.

Yine biliyorum ki, bugün de konuşmayanlar, yarın yine ortaya çıkıp, yakınmaya devam edecekler ve bu hep böyle devam edip gidecek.
 
Bu gün konuşmuyorsan, yarın da konuşmayacaksın. Çünkü tutarlı olmak ve ilkeli davranmak bunu gerektirir.

ÖNEMLİ OLAN, VARSA İNANDIĞINIZ İLKELER VE DEMOKRATİK USULLERİ BAŞINDAN İTİBAREN VE SONUNA KADAR SAVUNUP SAVUNMADIĞINIZDIR.2018


ZORUNLU BİR AÇIKLAMA !

Bazı arkadaşlarımın merak ve soruları üzerine açıklamak zorundayım ki, şahsen savunduğumuz "demokratik sivil siyaset" tezinin dayandığı fikri ve sosyolojik zemin, milliyet ve  millilik olduğu gibi, demokratik ve siyasi meşruiyetin yegâne kaynağını da tartışmasiz olarak millet irâdesi olarak kabul ederiz.

 "Milli" kavramını bile evrensel ilkelerin dışında saymak veya bu kavramları bile birbiriyle çelişiyor gibi göstermeye çalışmak; eğer bu düşünceler özel bir maksada hizmet etmiyorsa,  en masum izâh tarzı olarak her türlü aidiyetini kaybetmiş olanların duygusal savrulmaları olarak kabul edilmelidir.

Vaktiyle içinde yaşadığı "milliyete" dâhil olamayanların etnik milliyetçilik merakları ve toplumsal travmalarını saklamak için "siyasal islâmcılık" 
ideolojisine sarılmaları gibi, şimdi de "evrensel değerleri" savunuyorum adı altında, milliyeti ve "milliliği" reddetmelerini aynı sebep ve gerekçelerle izâh etmek bizim açımızdan zorunludur. 

Millilik, siyasetin temel referansları arasında bulunmamalıymış şeklindeki tezleriyle "yeni siyaset" diye ortaya çıkanlar, bilimsel gerçekliğe aykırı bu lakırdılarını açıklamak zorundadırlar. 

Yeşil Kuşak Projesinden, Büyük Orta Doğu Projesine! Yeşil Kuşak Projesinden, Büyük Orta Doğu Projesine!

Bu hususlar ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte, bu aşamada tekrar vurgulamak zorundayım ki, bizim savunduğumuz DEMOKRATİK SİVİL SİYASETİN, temel referansları arasında MİLLİ, SİVİL, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE DEMOKRATİK esaslarının bir bütün olarak kabul edildiği zorunlu unsurlar bulunmaktadır. 

Adını "sivil siyaset" diye koyan ve milli referansları bile tehlikeli gören gruplarla bu anlamda uzaktan yakından bir ilgimiz bulunmamaktadır.

R.GÖKDEMİR
Demokratik Değişim Hareketi 
Sözcüsü

(*) Temel ilke ve referanslarımız DEMOKRATİK DEĞİŞİM HAREKETİ adlı grup sayfamızda bulunmaktadır.2019

Editör: Kerim Öztürk