Erdoğan Bayraktar, “Soruşturma dosyasındaki imar planları Başbakan’ın onayı ile yapılmıştır. Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum... ‘Başbakan’ın istifa etmesi gerekir”  demişti. Bu açıklamanın sonrasındaki gelişmeleri de kamuoyu biliyor.

Anadolu’da ‘ölmeyi bayılma sanmak’ diye bir söz vardır. AKP, yolsuzluklara yapılan operasyonu  “darbe”  olarak niteleyerek tam da bunu yapmaktadır. Eğer AKP, ayakkabı kutuları, yedi yüz bin dolarlık saatler, odalar dolusu kasalar ve sıfırlama söylemleriyle ilgili olarak gereğini yapmış olsaydı, o zaman bu yolsuzlukları kullanarak iktidara  dayatmada bulunanlarla ilgili olarak söyledikleri ciddiye alınabilirdi.

Ancak iktidar bize  “darbe” yapıyorlar diyerek ve yargıyı bu anlamda hallaç pamuğu gibi atarak kendi istediği tarzda yargı kararları çıkartarak zevahiri kurtarmaya çalışmıştır.

AKP’ye göre  “Gezi olayları”  bir darbe girişimidir. Faili  “faiz lobisidir.” 17 Aralık bir “darbe girişimidir.”  Faili  “vaiz lobisidir.” Çarşı Grubu darbecidir. HES yapımına karşı çıkanlar darbecidir. Zeytinlerin kesilmesine itiraz eden Yırcalı köylüleri darbecidir.

AKP’nin istediği tarzda karar vermeyen Anayasa Mahkemesi darbecidir.
Buna karşın; ayakkabı kutularındaki dolarların sahipleri, Türkiye’nin cari açığının önemli bir kısmını kapatan hayırsever iş adamlarıdır.

AKP yargıya müdahale ederek, 17/25 Aralık’ta ortaya saçılmış olan ve her yanı sarmış bulunan yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını takipsiz bırakmıştır. Ardından soruşturma komisyonunun çalışmalarını engellemiş ve sonuçta da gereğini istediği gibi yapmıştır.

Yolsuzluk ve rüşveti soruşturma komisyonunun 5 Ocak tarihinde ilgili bakanları Yüce Divan’la ilgili karar vermeden bir gün önce yandaş basında yer alanlar her şeyi gözler önüne serer niteliktedir.

Sabah gazetesi, Pazar günü “Yüce Divan Darbenin Son Halkası” manşetiyle çıkmıştır. Paralel yapı, Yüce Divan kapanıyla siyasallaşmış AYM üzerinden mega projeleri ve Halkbank’ı tartışmalı hale getirmeyi hedefliyor.  

Haberin ayrıntılarında ise; Paralel, eğitimde rakip gördüğü TÜRGEV gibi vakıfları da itibarsızlaştırma peşinde. AKP’li Metiner, “Bakanları, paralele destek çıkan Kılıç’ın yönettiği Anayasa Mahkemesi’ne yollamak tam bir siyasi kapan olur”  diyor.

Akşam gazetesi manşeti,  “Yüce Divanla Darbe Girişimi” olarak atmıştır. Manşetin altında da şunlar yazılı:  “Gezi olaylarında başarılı olamayan, 17-25 Aralık darbe girişimlerinden sonuç alamayan üst akıl yine devrede. AK Parti’ye yönelik son tuzak,

Yüce Divan aracılığıyla Anayasa Mahkemesi  üzerinden vesayet kurmak” . Akşam’ın bütün haber ve yorumları Yüce Divan’la ilgili olarak verilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:  “Arkasında Tuzak Var”, “Temel Hak İhlali Olur” ,  “Zorlama Yorumlar”, 
“AYM Ana Muhalefet.”  

Güneş gazetesi, “Yüce Divan Kumpası”  manşetini atmıştır. Bu başlığın altında da şunlar yazılıdır: “Gezi’den, 17/25 Aralık’tan istediği sonucu alamayan ” üst akıl “ ve maşası paralel yapı, yeni darbe girişimine malzemeyi buldu. Kılıç başkanlığında

Yüce Divan yargılanması!”

Star gazetesi, “Darbeye biat, Millete Boykot”  manşetiyle çıkmıştır. AYM değil sanki vesayet merkezi alt başlığı altında Yüce Divan konusunda AYM’ye ve başkanı Kılıç’a güvenilmeyeceğini yazmıştır.

Yeni Şafak ise “Yüce Divan Darbeye Destek Olur” vurgusuyla çıkmıştır. Devamında da “Meclis soruşturma komisyonunun 4 bakanla ilgili Yüce Divan oylaması yarın yapılacak. Sivil Dayanışma Platformu Başkanı, davaların yolsuzluk davası değil darbe olduğunu söyledi”  diye olayı haberleştirmiştir.

Yandaş basın, en üst aklın ürünü olarak canhıraş bir biçimde bakanların Yüce Divan’a gönderilmemesi için feveran eden kampanyaları yürütmesinin amacı bellidir. Bu basının kendisi de yolsuzluklardan beslenen havuz sistemi tarafından inşa edilmiştir. Bu konuda yalnızca Deniz Feneri Davas’ının hatırlanması yeterlidir. Yüce Divan, iktidarı da yandaşını da korkutmuştur. Nedeni ise Erdoğan Bayraktar’ın sözlerinde saklıdır.