İletişimi güçlü ve empati yeteneği yüksek kişiler bilirler ki birisinden yardım almak, utanılacak, çekinilecek bir iş değil; sosyal hayatın yadsınamaz bir gerçeği ve hatta tam tersine gurur duyulacak bir şeydir. Birisinden yardım alabiliyorsak ya da destek görebiliyorsak, bu durum çevremizde iyi insanların ve güzelliklerin olduğuna işarettir ve güzelliğe güzellikle cevap vermek büyük bir erdemdir. Bize yapılan bir iyilik, bir yardım ya da bir destek karşısında bir teşekkürü çok görmek kibrin ve iletişim eksikliğinin bir göstergesidir. Gün gelir o teşekkür etmediğimiz kişiler yanımızda olmaz ve belki de işimizi parayla dahi yaptıracak kişiler kalmaz hayatımızda. İşte bu durumda her şey için çok geçtir ve yapılacak pek bir şey kalmamıştır.
Bazen bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu sihirli kelimeleri es geçeriz ve ne acıdır ki bu kelimeleri hep en yakınlarımıza karşı kullanmayız. Nasılsa o beni biliyor, o yabancı değil dediğimiz ailemiz, arkadaşlarımız, dostlarımız aslında bu sihirli sözcükleri en çok hak edenlerdir de biz bazen üşengeçlikten, bazen vurdumduymazlıktan bazen de nasılsa o beni affeder düşüncesinden bu sihirli sözcükleri kullanmayız. Oysa bu sözcüklere en çok en yakınlarımızın ihtiyacı vardır. Annemiz yemek yaptığında “teşekkürler anneciğim, ellerine sağlık!” dediğimizde annemizin yüzündeki tebessümü düşünün; bir de yemekten kalkıp hiçbir şey olmamış gibi işimize devam ettiğimizi düşünün. Annemiz veya - beyler sözüm size- eşiniz sözlü olarak ifade etmese de içten içe kırılacaktır. Çünkü bu durum onun hazırladığı yemek için verdiği emeğin göz ardı edilmesi ve görmezden gelinmesidir. Farkında olmasak da bunun psikoloji ve sosyolojideki karşılığı emeğin değersizleştirilmesidir. Her teşekkür etmediğimizde bizim için harcanan bir emeği değersizleştirdiğimizi unutmayalım.
Bir teşekkür bu kadar da önemli miymiş bunca sorun arasında diyebilirsiniz. Oysa tam da bunca sorun arasında bir teşekkür gerekir bizlere. “Çünkü teşekkür etmek, ücretsizdir, basit ve zahmetsizdir ancak etkisi çok çok büyüktür.” İş hayatını düşünün. Çalışanlarınız var, sizler onlara çalışmaları karşılığında bir maaş ödüyorsunuz. Bu durumda teşekkür etmeye gerek olmadığını zaten onların maaşını ödediğinizi düşünebilirsiniz. Oysa yanılıyorsunuz, bugün sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayıp manevi olarak teşekkür etmediğiniz personeliniz, yarın işler çıkmaza girdiğinde sizden ilk vazgeçen kişiler olacaktır. Çünkü size karşı bir bağlılıkları yoktur ve bilinçaltlarına emeklerine karşı bir teşekkürü dahi çok gördüğünüzü kodlamışlardır. Bu nedenle güçlü ve başarılı şirketler teşekkürün gücüne inanır ve “teşekkür formülü”nü çok iyi kullanır. Çünkü teşekkür etmek, her zaman sözlü, kuru ve resmi birkaç söz olarak çıkmaz karşımıza, bazen kısa bir maille, bazen ufak bir notla, bazen personeli ödüllendirmeyle de teşekkür edilebilir. Yeter ki bizim derdimiz, niyetimiz teşekkür etmek olsun!
Bazen hiç karşılık beklemeden yaptığımız işler veya sağladığımız katkılar vardır. Bu destek veya katkının sonunda içten içe bir teşekkür bekleriz ve fazlasıyla da hak ederiz. Bu teşekkürü göremezsek de hayal kırıklığına uğrarız ve bir daha aynı katkıyı sunacak enerjiyi kendimizde bulamayız. Çünkü bir şeyler yapmak içimizden gelmez, gönüllü olmayız ve tıpkı atalarımızın dediği gibi “gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş!” Oysa bize teşekkür edilse, yaptıklarımızın hakkı teslim edilse, hem daha çok şey yapmak isteriz hem de manevi tatmine ulaşırız.
Bugün kendimiz ve insanlar için bir güzellik yapalım, en son ne zaman teşekkür ettiğimizi düşünelim ve bol bol teşekkür edelim. İnanın hiç zor değil, ekmek alırken ekmeği poşetleyen görevliye teşekkür etmek, birlikte çalıştığımız iş arkadaşımıza yardımları için teşekkür etmek, bize proje fikri sunan arkadaşımıza teşekkür etmek, market poşetlerimizi taşıyan komşu çocuğuna teşekkür etmek, yemek yapan annemize, eşimize teşekkür etmek ya da en önemlisi bize bu güzel yaşamı sunan Tanrı’ya teşekkür etmek/şükretmek.
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmiş olamaz.
Hz. Muhammed (sav.)
Hayatımdan çıkanlara teşekkür etmek istiyorum. O boşluklar olmasa doğru insanları nereye alacaktım…