Anadolu Ajansı’nın geçtiği Bujumbura kaynaklı bir habere göre 13 yıllık bir iç savaş yaşayan Afrika ülkesi Burundi’de etnik gruplar arasındaki çatışmaları aydınlatmak üzere Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Komisyonun, mecliste 8 saatten fazla süren oturumdan sonra, sorumlulukların üstlenilmesi, af dilenmesi ve uzlaşma sağlanması amacıyla kurulduğu belirtildi.
4 yıl boyunca görev yapacak komisyonda 6 Hutu, 4 Tutsi ve 1 Twa grubundan olmak üzere 11 kişi yer alıyor.
***
Bilindiği gibi Abdullah Öcalan da Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kurulmasını istemiş ve bu talebini, AKP iktidarının görüşmecilerine bir mutabakatı imzalatarak kabul ettirmişti.  
Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu daha önce, Güney Afrika’da kurulmuştu. Fakat bu ülkede, beyazlar siyahları öldürüyordu. Burundi’de de iki kabile birbirini katlediliyordu.
Türkiye’de bir Türk-Kürt çatışmasından bahsedilemez. Sorun, 1984 yılında, yani Ermeni terörünün bastırılmasından hemen sonra GAP projesini de yavaşlatmak için bir istihbarat faaliyeti olarak başlatıldı. PKK 40 bin insanı katletti. Üstelik katlettiklerinin çoğunluğu, temsil ettiğini iddia ettiği etnik kökenden idi. Kürt Kürdü mü öldürdü? Bence hayır, burada başka bir sorun var. O da şu ki, asıl proje, PKK veya IŞİD gibi terör örgütleri ile bölgeyi karıştırdıktan sonra hâkimiyeti Türklerin elinden almak ve bölgede Kürt devleti kuruyormuş gibi Büyük Ermenistan’ı kurmaktır. Öldürülen PKK militanlarının birçoğunun sünnetsiz oluşu, bu yorumlarımızın delilidir.
***
Papa da bu projenin uygulanmasını yerinde görmek için gelmiştir. Proje, 1896 yılında alınan Amerikan Kongresi’nin gizli kararından doğmuştur ve şimdilerde “Büyük Orta Doğu Projesi” diye adlandırılmaktadır.
Türkiye’nin gündemine Ermeni soykırımı iddiaları ile birlikte, Pontus soykırımı, Yunan soykırımı ve Dersim katliamı gibi iddiaların sokulmasının sebebi, işte bu projedir. Asıl sorun şu ki söz konusu Amerikan projesini, İslami görünümlü AKP uygulamaktadır. Müslümanlardan oy alıyorlar ama Türkiye topraklarında Büyük Ermenistan kurmaya dayanan bir projenin eş başkanlığını yapıyorlar.
***
Yine sorun şu ki muhalif partiler, sadece bu konu üzerinde dursalar ve halkın nasıl aldatıldığını sergileseler iktidarı demokratik yollardan yıkabilecekleri halde, buna yanaşmıyorlar ve BOP’a hizmet eden AKP’ye meşruiyet kazandırıyorlar.. Samimi İslamcılar da AKP’yi Müslüman demokrat bir parti zannediyor.
Kendilerine soruyorum; Hıristiyan Demokrat bir parti yönetse Türkiye’nin birliğine bu kadar zarar verebilir miydi?
Ama başörtüsü, imam hatip diye yola çıkıp, Türkiye’nin haritasını değiştiriyorlar değil mi?