Saray fetvacısı namıyla şöhreti yakalayan Hayrettin Karaman “Hoca(!)”,  “çözüm için akıl”  daveti yaptığı dünkü yazısında,  “AKP’den önceki uzunca yıllarda Doğu’daki Kürt halkına zulmedildiğini, onlara karşı ayrımcılık yapıldığını, suçlu suçsuz ayırmadan ceza uygulandığını, ya yok etmek veya asimile etmek için programlar uygulandığını” savunduktan sonra şunu demiş:
- Zulme karşı başka çare görmeyip silaha sarılanlar ve dağa çıkanların Ak Parti iktidarından sonra dağda kalmak ve silahı bırakmamak için bir bahaneleri yoktur.
Daha önce tezahürlerine  “ben de aklıma gelse dağa çıkardım”  biçiminde tanık olduğumuz  “kafa”nın tıpkı basımı!
Bu  “kafa”ya göre PKK, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeydoğusu, İran’ın kuzeybatısıyla birlikte Türkiye’nin de doğu ve güneydoğusunu kapsayan bir  “devlet”  kurmak; yani bu ülkeleri bölmek, parçalamak üzere kurulmuş “taşeron”  iş yapan bir terör örgütü değil de  “zulme karşı başka çare göremeyip silaha sarılan” bir mazlumlar topluluğu...
Kader kurbanı olmuşlar, “cumhuriyet zulmüne uğrayanların(!)” fıtratı hep böyle; ne yapsınlar!
Bu kafaya göre, ABD’den Rusya’ya, Çin’den İngiltere’ye “küresel oyun kurucular” da sırf  “çaresiz-muhtaç hallerine kahrolduklarından”, “insani yardım” niyetine tahsis ettiler PKK’ya binlerce kaleşnikofu, roketatarı, tonla mayını...
Bu durumda askeri, polisi, köy korucularını, öğretmenlerimizi, hemşirelerimizi, mühendislerimizi şehit etmenin, el kadar bebekleri katletmenin dışında; uyuşturucu ticaretini, insan, silah aklınıza ne gelirse her türlü kaçakçılığı,  “kendi halkından(!)” haraç toplamak dahil her türlü eşkıyalığı da, -baklava çalan aç çocuk gibi- mecburen yapıyor olmalı bu  “garibanlar”...
Kafam karıştı;
Bu kafaya göre PKK’lılar “bu devrin mazlumları”ndan sayılıyorsa katlettikleri evlatlarımız, canlarımız, bugünlerde Türk bayraklarıyla  “Peygamber Ocağı”na uğurladığımız 1995 doğumlu daha çocuk ya çocuklarımız, İslamiyet’teki yüksek makamları malum  “şehitlerimiz” ne oluyor?
 “Şehit” değil de PKK’lı mazlumlara ateş açan  “bu devrin zalimleri” mi onlar yoksa?
Ülkemizin hali hazırdaki en iktidarlı  “Hoca”sı; hadi her gün ay-yıldızlı tabutlara kapanmış ağıt yakarken gördüğümüz, cenneti ayaklarının altına almış o annelerden utanmıyor diyelim; ama bir ilahiyatçı olarak Allah’tan da mı korkmuyor bu katil, cani sürüsünün silahlanmasına  “meşru gerekçeler” yakıştırırken!
 
Kapanmayan hesap
Ekrandaki genç kadının  “Türkler’in özellikleri”ni sıraladığını görünce  “neymişiz bakalım”  deyip, “belki bilmediğim bir şey öğrenirim” ümidiyle Kanal A’da kaldım. İlk öğrendiğim; genetik kodlarıma dair hiçbir şey bilmediğim oldu! Meğer benim o  “kızlı-erkekli”  at üstünde bozkırlar arşınlayan, güneşin, ayın, yaylaların, derelerin izinde doğayı vatan yapıp göçen yani prangasız bir hayatı seçen milletim biat etmeden nefes bile alamayan tok esirler güruhuymuş...
Unvanı  “Uluslararası İlişkiler Uzmanı” olan genç kadının memnuniyetle sıraladığı;
- Türkler padişahlarına bağlıdır...
- Komutanlarına bağlıdır...
- Geleneklerine bağlıdır...
- Kanaatkardır...
Özelliklerinden anladığım bu...
Bilir-dişinin dediğine bakılırsa; ancak devleti yönetenlere duydukları bağlılık sarsılırsa yenmek mümkün olurmuş Türkleri! Şimdi devletin başında “saraylı” olduğuna göre; bertaraf olmamak için kayıtsız şartsız kenetlenmek zorundayız etrafında öyle mi?
Subliminal akıllara bak sen!
Durup, dururken vermiyor tabii hanım abla bu bilgileri; Bunlar İttihat ve Terakki’nin Osmanlı’yı çökertme teknikleri!!! Hele bir karşısındaki gençten ve yine uzman oğlanla beraber “Kanuni,  adaları alabilmek için 50 bin şehit verdi, İsmet İnönü nasıl Yunanistan’a teslim edebilir...” diye efelenmeleri vardı ki... Bir an şüphe ettim; Kurtuluş Savaşı’nda verdiklerimiz şehit değil de kelle miydi, onun için mi böyle vicdanları sızlamadan harcayabiliyorlar Kuvayı Milliye’yi?
Ha, “Halifeliğin kaldırılması da çok yanlış” mış bu arada!
Görseniz,  “IŞİD’lilerle sevişmek ibadettir”  diyen çarşaflı bacılarımızdan da değil; kılık-kıyafet inkılabını sonuna kadar tatbik etmiş gencecik kadın...
 “Biz”i, Cumhuriyet nesillerini de hedef aldı:  “Kendini kaybetmiş bir zihniyet” mişiz...  “Sığ düşünceli” ymişiz.
Nasıl hırs yaptıysa, sesi titreyerek veryansın etti bir ara:
- “Araplar haindir”  diye empoze ediyorlar! Köpeklerinin adını bile Arap koyuyorlar!
 “Sığ ben”, insanların can dostlarına koydukları adlardan hakaret üretmeye çalışan  “derinliği” anlamadım tabii;  “stratejik” olmalı!
RTÜK’e ihbarımdır; Türkiye Cumhuriyeti ile  “kapanmayan hesap” ların ekran yoluyla görüldüğü bu programın ya yayınına müsaade etmeyin, ya da  “Olumsuz Örnek Olacak Davranışlar”  logosuyla yayın şartı getirin!