Bu Cumhuriyet milli temeller üzerine kurulmuştur. Bu millilik sadece lafta kalmamış, değişmez ve dönüşmez bir şekilde hayata da geçirilmiştir. Nitekim, Cumhuriyetle hesabı olanlar da ilk iş olarak milliğe saldırmış, milliyetçiliği yok etmek için planlar kurmuşlardır. Bunu yaparken Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün hayatını ve yaptıklarını bir kenara bırakıp, sadece birinci mecliste söylediklerini öne çıkarıyorlar. Bu asla iyi niyetli değildir. Birinci meclis bir savaş meclisiydi. Osmanlı can çekişiyordu. Ülkenin her tarafı işgal altındaydı ve kurtuluş mücadelesi veriliyordu. Yani var olmak her şeyin önüne geçmişti ve önemli ve öncelikli olan bu mücadeleyi başarıyla tamamlamaktı.
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti "en büyük eserim" diye, anlatmıştır. Dolayısı ile bu büyük ve yıkılmaz eserin temeli olan milliyetçiliğin iyi anlaşılması gerekiyor. Bunu anlamanın yolu da Atatürk'ün hepsi kayda girmekle kalmamış, hayata da geçirilmiş olan sözleridir. Ülkemizin içinde bulunduğu hazin durum ve Cumhuriyet'in karşı karşıya kaldığı ağır tehdit, bu tespitlerin önemini ve anlamını çok daha arttırmıştır. Dolayısı ile arada bir de olsa hatırlatmak bir görev haline gelmiştir.
TÜRK VE ATATÜRK
"Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek."
-Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avı olacaklardır.
-Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır; o sadece özleşecektir.
-Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.
-Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır."
-Taş kırılır, tunç erir; ama Türklük ebedidir.
-Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.
-Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür, ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
-Türk, öğün, çalış, güven.
-Bir Türk dünyaya bedeldir.
-Ne mutlu Türküm diyene.
-Milletimizin, güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması lazımdır. Milli siyaset dediğim zaman kastettiğim mana ve anlam şudur; Milli sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak... Genel olarak erişilmeyecek hayali emeller peşinde milleti uğraştırmamak ve zarara sokmamak... Medeni dünyadan, medeni ve insani davranış ve karşılıklı dostluk beklemektir.
-Milletimizin temel yararı ile ilgili konularda yabancıların bizce hiçbir önemi yoktur. Biz gidişimizi, yabancıların görüşlerine uydurma güçsüzlüğünü kötü görenlerdeniz.
-Bir takım özel ve saklı amaçları gizleyerek, kalbinde, vicdanında tutarak, sebep diye olur olmaz şeyler söylemek doğru değildir.
-Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.
-Bizi ekonomik yaşamımızı geliştirmekten, böylece bolluğa ulaşmaktan alıkoyan iki güç vardır; Bizi sömürge haline koymak için ilerlememizi istemeyenlerdir. Fakat bizim için bunlardan daha zararlı, daha öldürücü bir sınıf daha vardır. O da içimizden çıkması olası hainlerdir.
-Asya için, Avrupa için bizim konumumuz aynıdır. Tam bağımsızlığımızı korumak. Herşeyi Türk cephesinden değerlendirmek. Bu gerçekçi görüştür.
-Türk milletinin kuruluşunda etkili olduğu görülen tabii gerçekler şunlardır; Siyasi varlıkta birlik. Dil birliği. Yurt birliği. Irk ve menşe birliği. Tarihi karabet. Ahlaki karabet. Türk milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartlar diğer milletlerde hepsi birden yok gibidir.
-Milletin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
-Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatları ile, yabancıların planlarıyla yükselsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.