ASLA BULAMAZSINIZ
Şeref masalarında ülkenin varlığı ve birliği üzerinden pazarlıkların ne Türk tarihinde, ne de dünya tarihinde bir örneği daha yoktur. En ilkel kabilelerden imparatorluklara kadar araştırın, "PKK bizim için neyse PYD'de odur. İkisi de terör örgütüdür" sözünün üzerinden saatler geçmeden, bu örgütlere silah, mühimmat ve eleman yardımı yapan bir örnek asla bulamazsınız. Evinden milyar dolarlar fışkıran ve kamyonlarla taşındığı halde sıfırlanamayan bir siyasetçi örneğine de dünya tarihinde rastlayamazsınız. Ayakkabı kutularına istiflenen milyonlara takipsizlik kararı verilmiş bir ülke asla gösteremezsiniz.
SALTANAT DÜZENİ
Böyle bir zihniyetin sadece dünyanın en büyük ihanetlerine, en büyük talanlarına imza atmakla yetinmemesi, çok da şaşılacak bir durum değildir. Doğal olarak en büyük israflar, en büyük yalanlar, en büyük ifratlar, en büyük saltanatlar da bu düzenin eseri olarak tarihe geçiyor. Atatürk Orman Çiftliği'ne yaptırılan sarayın yer seçiminden ruhsatına, ihalesinden yapımına, şeklinden büyüklüğüne kadar dünyada bir örneği daha var mıdır? Böyle bir iradenin gayriyasal, kaçak, haram, israf, kaba bir iş yapması, kendi siciline de tabiatına da uygundur. Tam tersi olsaydı, yasal, legal, helal, sanat ve estetik değeri olan, günün ihtiyaçlarına cevap veren bir eser ortaya çıkarılsaydı, şaşırır ve yanıldığımızı söylerdik. Nitekim yapılan bina zihniyetin bir yansıması olarak kalmamış, bir saltanat hevesinin trajikomik örneği olarak, bütün dünyanın ilgisini ve dikkatini çekmiş ve daha şimdiden tarihe geçmiştir.
SOMA VE ERMENEK
AKP'nin yeni Türkiye'sinin bir yansımasını da yine dünyada eşi-benzeri olmayan bir şekilde; sebepleriyle ve sonuçlarıyla Soma'da ve Ermenek'de sembolleşmiştir. Bu ülkede birileri yetimin hakkı üzerinden milyar dolarlık saraylarda saltanat düzeni kurarken, milyonlarca insan geçim mücadelesiyle kıvranmaktadır. Soma ve Ermenek'ten yansıyan manzaralar ve ortaya çıkan insan hikayeleri, duyan herkesin yüreğini sızlatmıştır, ama nasırlaşmış vicdanlarda tekme ve hakaret dışında bir etki oluşturmamıştır. Bir defa daha taşeronluk sistemiyle emeğin nasıl istismar edildiği, musluğundan havuza bir pay akıtan iş adamlarının nasıl kayırıldığı ibretle görülmüştür. Böyle bir ortamda gençlerin gelecek kaygısıyla çırpınması, çocukların sokak ortasında bonzai kriziyle kıvranarak ölmesi, çok da şaşırtıcı değildir. Cinnet geçirip karısını ve çocuklarını katleden babalar, kredi kartı borcunu ödeme gücü olmadığı ve itibarından olma endişesiyle intihar eden insanlar bu dönemin sembolleri olarak tarihteki yerini şimdiden almıştır.
MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLER
Çürüme tepeden başlayınca her yeri sarıyor. Milli ve manevi değerler bu talan düzeninin malzemesi olmaktan ileri gidemiyor. Bu sebepledir ki, belli bir kesim için sözde muhafazakârlık yükselmiştir, ama samimi dindarlık, ahlâk, erdem, doğruluk, dürüstlük rafa kaldırılmıştır. Bunun bağlı olarak gayrimüslim vakıflarına ait mülkler kendilerine verilirken, İslam vakıf mülkleri üzerinden birilerine rant sağlanmasında hiçbir sakınca görülmemiştir. Bir yerde tıkanma olması durumunda anında meclis çoğunluğu devreye sokulmuş, henüz birkaç ay önce çıkarılmış kanunun bu defa tam tersine çevrilmesinde en küçük bir tereddüt yaşanmamıştır.
TÜRK OLMAK SUÇ
Almanya'da Alman, İspanya'da İspanyol, İngiltere de İngiliz olmak gurur duyulacak bir durumdur, ama Türkiye'de Türk olmak, Türk Milleti'den söz etmek, neredeyse suç sayılmaktadır. Bayrağın tahrik unsuru olarak görüldüğü, dağlardaki, okullardaki, meydanlardaki, Atatürk büstleri ve "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" sözlerinin bölücülük olarak değerlendirildiği ve her türlü saldırıya uğradığı tarihi bir dönemden geçiyoruz. Yargının hali bir başka tarihi vakadır. Hak ve hukuk arayanlara her türlü engelleme yapılırken, yalanlar, talanlar, ihanetler, hukuk kapsamı dışına çıkarılmıştır.
ÇÖZÜLME
Son üç yılda 18 yaşını doldurmadan evlendirilen çocuk sayısının 130 bini aştığı, komşularla sıfır sorundan sorunsuz komşunun kalmadığı, 2 milyon Suriyeli mültecinin ülkemizde her an patlamaya hazır bomba gibi kontrolsüz dolaştığı, sınırlarımızdan her türlü tehdit ve tehlikenin kolayca geçtiği bir tabloyu milletçe yaşıyoruz. Hemen herkesin takibe alındığı, ülkenin en mahrem bilgilerinin yabancı devletlerce dinlendiği ama sözünün dinlenmediği bir acı tabloyu hep birlikte izliyoruz. Afrika'da, ismi bilinmeyen ülkelerde büyükelçilikler açarken, en yakın komşularında en kritik bir dönemde büyükelçiliklerin olmayan bir ülkeyiz. Toprağına PKK paçavralarının asıldığı, eli kanlı katillerin heykellerinin dikildiği, Türk bayraklarının indirildiği bir düzeni bize, "çözüm" diye yutturmaya çalışıyorlar.
Bu yeni Türkiye'den birileri memnun olabilir, ama bizim anlamamız da, memnun olmamız da hiçbir şartta mümkün değildir.