Özden gelerek kağıda dökülen bir şiirdir “Çırpınırdın Karadeniz”. Türk’ün vicdanına kulak veren , ülküsüne ulaşmak için gönülleri hüzünleten ve bir o kadar umut veren bir şiirdir. Türk’ün engin ruh halini gözler önüne serper “Çırpınırdın Karadeniz”.

İlk sözünü duyar duymaz ezbere bildiğimizi dahi fark etmeden içimizde ki coşkuya bırakırız kendimizi. Coşarız belki ama gel görelim ki kim tarafından, ne zaman, niçin yazılmıştır bu şiir, bilmeyiz çoğumuz.

Odlar yurdu, Oğuzlar diyarı Azerbaycan’ın Gence iline bağlı Şemkir ilçesinin Seyfeli köyünde 5 Mayıs 1892’de Ahmed Cevad adlı bir çocuk gelir dünyaya. Tahsil hayatı sonrası öğretmenlik yapmaya başlayan Ahmed Cevad Azerbaycan’ın milli yapısının oluşması için mücadele veren bir neferdir.  

Öğrencilik yıllarında şiire merak saran Ahmed Cevad genç yaşına rağmen kendinden söz ettiren şiirler alır kaleme; Koşma (1916) ve Dalga (1919) hayatta iken çıkardığı şiir kitaplarıdır.

Balkan Savaşı patlak verdiğinde 20 yaşında olan Ahmed Cevad, öz kardeşlerine yardım etmek için “Kafkas Gönüllüler Birliği”ne katılır ve Mehmetçik ile Trakya’da düşmana karşı savaşır. Kars ve Erzurum halkının Rus ve Ermeniler tarafından katliama maruz bırakılması Ahmed Cevad’ı tekrar kardeşlerine yardım için bölgeye gidip Türk halkına  ve askerine yardım etme mecburiyeti hissetmesine sebep olur ve böylece onun adı “Bakü Müslüman Cemiyyeti Hayriye”nin çalışmalarında yerini alır. Burada etkilenen şair Kars’ta gördüklerini şu dizelerle dile getirir:

“Karları boyamış mazlumlar kanı,

Ölenler çok, fakat mezarı hanı?

Ayaklar altında şöhreti, şanı,

Kalanları görüp feryada geldim.”

 

Osmanlı Türk Devleti’nin Birinci Dünya Savaşına girmesini gören Ahmed Cevad işte o meşhur “Çırpınırdın Karadeniz” şiirini 1914’de Gence’de yazar. Onun istiklal, azadlık, Türklük ruhu ile dolu bu şiiri 1918 yılında Azerbaycanlı ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyli tarafından Türk Ordusu’nun Azerbaycan Türklerini soykırımdan kurtarmak için gönderilmesi üzerine bestelenmiştir. Bu şanlı Türk Ordusunun, Kafkas İslam Ordusu, başında Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa bulunmaktadır.

“Çırpınırdın Karadeniz,
Bakıp Türk'ün bayrağına!
Ah deyirdin, hiç ölmezdim
Düşebilsem ayağına!

Ayrı düşmüş dost elinden,
Yıllar var ki çarpar sinen!
Vefalıdır geldi, giden,
Yol ver Türk'ün bayrağına!

İnciler dök, gel yoluna,
Sırmalar düz sağ soluna!
Fırtınalar dursun yana,
Selam Türk'ün bayrağına!

Hamidiye o Türk kanı,
Hiç birinin bitmez şanı!
Kazbek olsun ilk kurbanı,
Selam Türk'ün bayrağına!

Dost elinden esen yeller,
Bana şiir selam söyler!
Olsun bizim bütün eller,
Kurban Türk'ün bayrağına!”

Türk Ordusunun Bakü’ye girişini “Bismillah” adlı şiirle dile getiren Ahmed Cevad, Bakü’de Türk askeri için yapılan şehitler abidesine “Şehitlere” adlı şiirinde şöyle sesleniyor:

“Kalk, kalk sarmaşıklı mezar altından,
Gelmiş ziyarete kızlar, gelinler!
Ey kafile geçidi, yollar üstünde,
Her gelen yolcuya yol soran asker!

Kovdukların senin yabancı hanlar,
Kurtardı ülkemi dökdüğün kanlar!
İşte nasıl öpmekte tozlar, dumanlar,
Garip mezarını, benle beraber!”

Ahmed Cevad Türk Milletine derin sevgi ve Türkiye’ye ayrı bir sevda ile yaklaşmıştır. Sadece Türkiye Türkleri değil, o Türkistan Türkleri için gereken sözleri de kağıda dökmüş ve bütün Türklerin dertlerini kendi derdi olarak görmüştür. Bu sebepten ona “ TURAN Şairi “ demek çok isabetli ve yerinde olur. “Aslım, köküm Türk oğlu” diyerek Türklüğe bağlılığını defalarca dile getirmiştir. Azerbaycan milli marşının da yazarı olan şair aynı zamanda Azerbaycan’ın İstiklal Şairidir. O her zaman Türk milletinin haykırışına öncü olmuştur:

“Soranlara ben bu yurdun,

Anlatayım nesiyim;

Ben, çiğnenen bir ülkenin,

“HAK” diye bağıran sesiyim!”

Rus askerleri tarafından işgal edilen Azerbaycan’da Ahmed Cevad’ın da isminin ölüm defterine yazılması gerekiyordu. Nitekim onun adı da “Kırmızı Siyah” adlı deftere alınmıştı. Ahmed Cevad tutuklanır ve işkence sonrası serbest bırakılır. Fakat insanlık düşmanı Stalin’in isteği elbette yerine getirilmeliydi. Halk düşmanı olarak suçlanan şair Azerbaycan Yazarlar Birliğinden uzaklaştırılır. Şair “Azerbaycan’ı sahipsiz bırakamam” diyerek Türkiye’ye kaçmayı kabul etmez  ve nihayet 4 Haziran 1937’de evinden kızıl askerler tarafından alınır. Eşi Şükriye  hanımın ondan ayrılmasını isterler. Fakat baba ocağından aşkı için kaçan Şükriye Hanım bunu kabul etmez ve hayvan vagonuna bindirilerek Kazakistan’a ceza kampına sürgün edilir ve sekiz yıl tutuklu kalır. Şairin üç oğlu da hapse atılır ve en küçük oğlu yetimhaneye yerleştirilir.

Nihayet 15 dakikalık mahkeme karar verir ve Ahmed Cevad Ekim 1937’de 45 yaşındayken kurşuna dizilerek idam edilir. Turan Şairi, İstiklal Şairi böyle bir ünvana daha kavuşmuş olur: “Şehit Şair”…

“Çırpınırdın Karadeniz” hep severek söylediğimiz, okuduğumuz bir eser. Heyecan verir, umut verir ve her okumamızda hayallere kapılır kendimizden geçeriz. Ve bu şiir ruhunu okşar bizlerin. “Ruhlara hükmeden şair” diye boşuna dememiş meğer Mehmet Emin Resulzade. Ta 1914’lerde yazılan bir şiir halen ruhları okşamakta ve gelecek nesiller için de aynı görevi görecektir.

Türk Bayrağı’nda vefayı arayan Ahmed Cevad, bu yazıyla ona gösterilen vefayı çoktan hak etmiştir. Umarım bu yazı bu şiiri gönülden okuyanlar için bir ışık olur ve başta Ahmed Cevad olmak üzere tarihte çile çekenlere vefayı bir borç bilirler. Ve elbette bu şiirin ardında yatan ruh’a. Ruhu kaplerinde hisseder ve onu anlamak için çaba harcarlar.

Büyük şairin “SUSMARAM” adlı şiirinin Türk gençliğine özgüven vermesi dileğiyle:

S U S M A R A M[i]

“Men bir gulam, yük altında ezilmişem, gardaşım,

Sevinç bilmez bir mahkumam, ahu-zardır sırdaşım.

Damga vurub, zencirleyib tullamışlar zindana,

Karlı-buzlu cehennemler mesken olmuşdur bana.

 

Mene dinme, sus deyirsen, ne vahtacan susacam,

Buhranların, hicranların, mahbesinde galacam?

Niye susum, konuşmayım, insanlıkda payım var,

Menim ana vatanımdır talan olan bu diyar.

 

Niye susum, konuşmayım, Türk yurdudur bu toprak,

Oğuzların, elhanların vatanında kimdir, bak!

Bu dünyada azadlığı şan şöhretten üstün tut,

Alçaklığı, yaltaklığı rezilliyi sen unut!

 

Nece susum, konuşmayım, men eyleyim heyanet?

Hanı sevgi, hanı vatan, de harda galdı millet?

Men bir gulam, yerim altun, suyum gümüş, özüm aç,

Atam mahkum, anam sail, elim her şeye möhtaç.

Men Türk evladıyam, derin aklım, zekam var,

Ne vahtacan çiynimizde gezecekdir yağılar?

Ne kadar ki, hakimlik var, mahkumluk var, ben varam,

Zülme garşı isyankaram, ezilsem de susmaram!”

 

Murat Gedik, 06 Ekim 2013

 E-posta: [email protected]