Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın ’Düşük faiz ile büyüme arasında bir bağ yok’açıklamasına;  “Durmuş Bey kendi işine baksın... ABD’ye bir baksın, faiz oranı nedir, enflasyon oranı nedir? Bunu bir öğrensin. Batı’ya bir baksın. Japonya’ya bir baksın. Bu konuda fazla konuşmaya da gerek yok”  diye karşılık verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan işi bununla da bitirmedi. Sözlerinin devamında, faiz düşünce enflasyonun da düşeceğini, ancak bunu hâlâ anlayamayanların olduğu açıklamasında bulundu. Merkez Bankası’na yönelik eleştirilerini de sürdüren Erdoğan, ’İşte adı bağımsız kurul, bağımsız olunca gelinen nokta bu maalesef’dedi. Bu sözlerin arkasından 2,39 liradan güne başlayan dolar 2,44’ü gördü.

Bu söz ve değerlendirmeler üzerine Durmuş Yılmaz da  “Benim işim bu ve en iyi bildiğim konuda konuşuyorum. ’Faizin sebep, enflasyonun sonuç’olduğu yönündeki ilişkiye inanıyorsanız ABD’de, AB’de ve Japonya’da faizlerin düşük olmasıyla enflasyonun düşmüş olduğuna kanaat getirirsiniz. Düşük faiz tek başına yeterli olsaydı, bu ülkeler durgunluk sorununu çözmüş olurlardı. 350-400 yıllık bir ekonomi politik, bilimsel literatür var. Bu doğru değilse Smith’in, Keynes’in ve diğerlerinin kitaplarını bir alana yığalım ve yakalım. Sonra da, Merkez Bankası yasasını değiştirip faizleri sıfırlayalım!”  diye açıklama yaptı.

Şu haddini bilmez (!) Durmuş Yılmaz da halkın oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanına karşı nasıl böyle konuşur? Anlaşılır gibi değildir! Keynes kimmiş? Smith’in adı mı olurmuş? Ekonomi bilimi de neymiş? Hangi bedbaht, onca oy almış

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha fazlasını, daha doğrusunu ve daha gerçeğini bilebilir ki?

Aynı zamanda  “bağımsız kurul” dediğiniz yapının durumu da budur. Cumhurbaşkanı’na göre kurul dediğin bağımlı olmalıdır. Herkes bir başa bağlanmalı o baş da baştan bağlı olmalıdır!

Başkanın formülüne göre indireceksiniz faizi, enflasyon dibe vuracak! Faiz yüksek olduğundan enflasyon da yüksektir. Bu da faiz lobisini beslemek anlamına gelir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre sebep faiz, sonuç enflasyondur. Formül bu kadar basittir. Batı’nın ya da bilimin makro ekonomisi, mikro ekonomisi, Smith’i ve Keynes’i varsa Türkiye’nin de Erdoğan’ı vardır!

Mesele budur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre ’faiz lobisi ile kaos lobisi’vermiş el ele, inadına yüksek faiz diye tutturuyor. Bunu belki de faizin haram olduğunu bilmeden yapıyorlar!

’Bilim icabıdır, ekonominin gereğidir, piyasanın talebidir’diyerek faizin yüksek tutulması, makul bir tavır değildir. Faizin yüksek tutulması, faiz lobisinin kaos lobisiyle el ele vererek, AKP iktidarına karşı yürüttüğü bir komplodur.

Cahil muhalefet böyle bir âlim Cumhurbaşkanı’nın kıymetini de bilmiyor. Cumhurbaşkanı miting düzenliyor. Başkanlık sisteminin gelmesi ve anayasanın değişmesi için ’dört yüz milletvekili lazım’ diyerek oy istiyor. Aynı konuşmada muhalefet partilerini eleştirmenin de ötesinde yerden yere vuruyor. Bu durumu muhalefet Cumhurbaşkanı’nın siyaset yapması olarak değerlendiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan buna karşın siyaset değil, konuşma yaptığını söylüyor. Konuşmasında parti adı zikretmediğinden bahsediyor. Asla siyaset yapmadığını, kendisinin zaten halkın içinde olduğunu bu nedenle miting meydanlarında bulunduğunu anlatıyor.

Son derece açıklayıcı ve ikna edici (!) bir gerekçe ileri sürüyor: Gerçekten de Cumhurbaşkanı Erdoğan dört yüz milletvekilini belki de başkanlık sistemine ve anayasanın değişmesine karşı olan muhalefet (!) için istiyordur. Kim nereden biliyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hukuki, anayasal, insani ve ahlaki boyut bir yana milletin zekâsıyla alay ediyor! İnsanlarla adeta dalga geçiyor. Vicdanını kiralamamış olan herkes, olan biten karşısında ’ya sabır’çekiyor. Milletin zekâsıyla dalga geçenlere milletin vereceği bir cevap olmalıdır!