İnsanda biraz hicap duygusu olur... İnsan biraz olsun kelâmın haysiyetine inanır ve kelâmının haysiyetinin kendi haysiyeti olduğunu bilir...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan bahsediyorum...
Kendisini dünyanın zembereğini kuran adam zanneden Davutoğlu’ndan... Orta Doğu’nun maymuncuğunu elinde tuttuğunu zanneden Davutoğlu’ndan... Bütün soruların cevabının, bütün krizlerin çözümünün kendi kafasında ve kendi mübârek dudaklarının arasında olduğunu zanneden Davutoğlu’ndan.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan bahsediyorum.
Göreve geldiği günden bu yana bütün öngörüleri, telâffuz ettiği bütün çözüm önerileri iflâs eden, kestiği bütün raconlar yerle bir olan Davutoğlu’ndan.
Müflis ‘stratejik derinlik’ten ürettiği konkordato repliği ‘stratejik yalnızlık’a tenzil eden Davutoğlu’ndan.
Çok değil daha bir yıl evvel Kamışlı’nın, PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin eline geçtiği günlerde CNN Türk’e yaptığı açıklamada, “Suriye’de Türkiye’nin dediği oluyor, yakında tüm dünyada Türkiye’nin dediği olacak” diyen Davutoğlu’ndan bahsediyorum.
‘Stratejik derinlik’in meşhur mottosu “komşularla sıfır sorun” politikasının sonucunda Türkiye’nin sınırlarını ‘İŞID, YPG, El-Kaide, PKK, PYD ve Peşmerge’den oluşan nezih komşularla kuşatan Davutoğlu’ndan.
Suriye diktatörü Esad’ın üç ay içinde devrileceğine önce kendisini inandıran sonra da bütün Türkiye’yi iknâ etmek için bu müthiş öngörüsünü aylarca tekrarlayan fakat Esad’ın devrilmeyeceğini anlayınca,
“Esad’ın problemi annesinin yaşıyor olması ve annesinin etkisinde kalıyor olması” diyen Davutoğlu’ndan.
11 Eylül 2011’de İsrail’in Türkiye’ye misilleme olarak PKK’ya askerî destek sağlayabileceği iddiaları ile ilgili olarak İsrail’i uyaran ve “Türkiye’ye kimsenin şantaj yapamayacağını, İsrail veya x ülke, kim olursa olsun teröre verilecek her türlü destekte muhakkak karşılık göreceğini, bunun herkes tarafından bilinmesi lâzım geldiğini ve hiç kimsenin Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkmaması gerektiğini” söyleyen Davutoğlu’ndan.
22 Haziran 2012’de askerî uçağımız Suriye tarafından düşürüldüğünde, “Daha önceki ihlâllerde gösterilmeyen tepki bugün silahsız tek başına uçan bir uçağa gösterilmişse tabii bunu sorgularız, kimse bu anlamda Türkiye’nin kapasitesini test etme cüretini gösteremez” diyen Davutoğlu’ndan.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan bahsediyorum.
Kendisini Orta Doğu’da ‘oyun kurucu’ zanneden fakat hiçbir oyunun yedek kulübesine bile oturamayan Davutoğlu’ndan... Orta Doğu’da oynanan ‘ortada sıçan’ oyununda oradan oraya top kapmak için koşturdukça ‘stratejik çaresizliğinin’ içine gömülen Davutoğlu’ndan.
Yazdığı ‘Stratejik Derinlik’ isimli kitabın içine dünyanın, özellikle Orta Doğu’nun sığmadığını gördükçe hırçınlaşan Davutoğlu “dan.
Daha bir yıl evvel, “Suriye’de Türkiye’nin dediği oluyor, yakında tüm dünyada Türkiye’nin dediği olacak” diyen Davutoğlu’na birkaç gün evvel Musul Konsolosluğumuzun yani vatan toprağımızın IŞİD tarafından basılarak içindeki Konsolosumuz dâhil 48 vatandaşımızın rehin alınarak daha sonra nasıl tutuklanabildiğini sormanın anlamsız olduğu Davutoğlu’ndan.
Musul Konsolosluğumuzun basılması sonrasında bile, “Bütün taraflar bilsinler ki vatandaşlarımıza herhangi bir şekilde halel gelirse bu karşılıksız kalmaz, Türkiye’nin gücünü ve kudretini kimse test etmeye kalkmasın” diyebilen Davutoğlu’ndan bahsediyorum.
Ve her şeye rağmen sormak istiyorum.
Çuval askerin başına geçirilir, gemimiz basılarak 9 vatandaşımız öldürülür, uçağımız düşürülür, bombalanan bir ilçemizde 52 vatandaşımız hayatını kaybeder, Hava Kuvvetlerinin bahçesindeki bayrağımız indirilir, Türkiye’nin gücü ve kudreti test olmaz...
Sn. Davutoğlu, Türkiye’nin gücü ve kudreti nasıl test olur?
Meselâ Bakanlar Kurulu toplantısı herhangi bir örgüt tarafından basılsa, Başbakan ve siz başta olmak üzere bütün Bakanlar rehin alınırsa Türkiye’nin gücü ve kudreti test olmuş test edilmiş olur mu?
İşte bunlar hep stratejik derinlik!