Hergün AKP-PKK ortaklığının bir önceki günden daha acı, daha vahim bir sonucuyla karşılaşıyoruz. Şu rezilliğe bakınız ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti, İmralı'daki caninin, dağdaki karanlık yılanın insaf ve inisiyatifine mahkum edildi. Bu katillerin ağzına bakar oldu. Yüzlerce gazeteci Kandil yollarına düşmüş, buradaki katillerin ne söyleyeceğini duymaya, gazete ve televizyonlarına yetiştirmeye çalışıyor. Çekilme takvimi açıklayacaklarmış da, bu bir dönüm noktasıymış da, daha neler neler.
Meydan ihanet güruhuna kaldı
Kimin nereden çekildiğini anlamak hiç de zor değil. Televizyon ekranlarına bakmak yetiyor. Yollardaki askeri konvoylar ne olduğunu söylüyor. Çekilen ne acıdır ki Türk Silahlı Kuvvetleri olmuştur. Meydan tamamen bu ihanet güruhuna bırakılmıştır. Bu da yetmemiş Kandil canileri, insansız hava araçlarından başlayan ve hava sahasını da kapsayan bir teminat istemiş ve almışlardır. Yarın bir gün bu katiller yollarda yürürken tören yapıldığını, davul zurna çalındığını da görürsek hiç şaşırmayacağız.
Milli Güvenlik kime emanet?
Dikkatlerden kaçan bir başka vahamet de, Kandil katillerinin başrole çıktıkları bu tiyatronun oynadığı saatlerin Milli Güvenlik Kurulu toplantısıyla aynı saate denk gelmesidir. Bunun bir tesadüf olduğunu kimse söylemeye kalkışmasın. Zira, AKP'nin içinde olduğu hiçbir şey tesadüf değildir. Türkiye'nin milli güvenliğinin Ankara'daki toplantıya değil, Kandil'deki açıklamaya emanet edildiğini içimiz sızlayarak görüyoruz. Bunların kendi hedeflerine ulaşabilmek için feda edemeyecekleri, kullanamayacakları hiçbir değerin olmadığını bir defa daha görüyoruz. Milli Güvenlik Kurulu'nu da bu oyuna alet etmekte sakınca görmemişlerdir.
Çekilme bir oyundur
Türkiye bir felakete hızla yol alıyor. Kandil katillerinin ne dediklerinin hiçbir değeri ve önemi yoktur. İmralı canisinin BDP milletvekilleri ile yaptığı görüşmenin tutanakları her şeyi gösteriyor. Çekilme bir oyundur. AKP'yi daha fazla sıkıştırmak için bir kurgudur. Silah bırakacaklarını, terörden vazgeçeceklerini duyan gören olmamıştır. Sınırımızın hemen dibindeki kamplar olduğu gibi yerinde durmakta ve daha da önemlisi daha güvenli bir hal almaktadır. "Şimdilik" kaydıyla Türkiye'den çıkan teröristlerin Suriye ve İran'a yönelecekleri aşikardır. Bunun anlamı gayet açıktır. Bölgemizden terör eksik olmayacağı gibi, verilen sözler tutulmazsa derhal ve çok daha kanlı bir şekilde geri döneceklerdir. Bunu zaten İmralı'daki bebek katili de açık ve aleni şekilde ilan etmiştir.
Anadolu neresi, Mezopotamya neresi?
İmralı canisinin bütün açıklamalarında, PKK'nın bütün belgelerinde yer alan 4 parçalı yapının Türkiye ayağını AKP üzerinden tamamlamış olmanın hesapları yapılmaktadır. Bebek katilinin "Misakı milli" masalının altında yatan budur. Bu masalın Anadolu ve Mezopotamya değerlendirmelerine bağlandığı her ne hikmetse görmezden geliniyor. Aynı değerlendirme PKK'nın diğer sözcüleri tarafından da yapılıyor. Hani bölünme olmayacaktı? Hani Türkiye Cumhuriyeti ile bir mesele yoktu? Hani Türk bayrağı her yerde dalgalanacaktı? KCK'yı nereye koyuyorsunuz? KCK Anayasası ile kurumları ile, yürütme ve yargısıyla ayrı bir devlet yapılanması değil de nedir? Mezopotamya ve Anadolu olarak bölünen coğrafya neresidir? Aksini söyleyen, bu tespitlerimizin yanlış olduğunu ortaya koyan biri olmuş mudur?
Şehit anasına ne diyeceksiniz?
Biran için bu zokayı yuttuğumuzu ve bu ihaneti anlayamadığımızı düşünelim. Bu katiller ülkemizi terk edecek ve her şey bitecek kabul edelim. Peki, katledilen bebeklerin, yakılan köylerin, bombalanan karakolların hesabını kimden soracağız? Bu insanlar niye öldüler? Bütün bunlar yanlarına mı kalacak? Bir defa daha ve altını çizerek soralım: Bir şehit anası çıkar, "madem her istediklerini verecektiniz, benim evladım neden şehit oldu?" diye sorarca ne cevap vereceksiniz?
Tazminat da isterler
Neresinden tutsanız bu kirli oyun elinizde kalıyor. Bu katiller ellerindeki kanla birlikte yarın çıkar bir de tazminat talebinde bulunur, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendilerinden özür dilemesini isterlerse hiç şaşırmayacağız.Nitekim, 63 aklı karışığın içinde bunları söyleyen olmuştur. Kim bilir kapalı kapılar arkasındaki pazarlıklarda belki bunlar da konuşulmuş ve bir plana bağlanmıştır. İmralı canisini bir parti başkanı durumuna getirip, oradan örgüt yönetmesine, parti yönetmesine, gündem belirlemesine izin verenler, bunu da yapabilirler. Türk devletini Kandil'deki katillerinin insafına bırakanlar, bu sözü de vermiş olabilirler.
Vahim durum
Bir yıl önce Türkiye'nin AKP eliyle bir yol ayrımına getirildiğin yazıyor ve söylüyorduk. Bugün o ayrımda ne yapa sapılacağı çoktan belirlenmiş, hatta bir hayli de mesafe alınmıştır. Bu yol yıkım yoludur ve Türkiye'nin sonunu getirecektir. Bu BOP'lu gidişten, bu karanlık zihniyetten, bu sınırsız teslimiyetten hayırlı ve faydalı bir şey çıkmasını beklemek, güneşin akşamdan doğmasını beklemek gibi beyhude bir durumdur. Kandil katillerinin himmetine muhtaç duruma düşmek, çok acı, çok rezil, çok vahim bir durumdur ve ne yazık ki, gelinen nokta budur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını ve devamını isteyen, bu bayrak altında yaşamaktan şeref duyan herkes için MHP'den başka tutunacak dal, sığınacak liman kalmamıştır. Bu oyunu bozacak, bu ihaneti durduracak tek güç Türk milleti ve onun siyasi yapılanması olan Milliyetçi Hareket Partisi'dir.
ORHAN KARATAŞ