Devlete kafa tutmanın ve rezaletin son safhasını,21 Mart 2013 günü, Diyarbakır meydanında yapılan “Nevruz Kutlamaları” ile hep birlikte gördük ve yaşadık.
           Katil Öcalan kafa tutarak; “Bu bir isyandır ve bu isyanın lideri de benim” demiş; BDP Eş başkanı Demirtaş ise;  “...Direniş başarıya dönüştü” diyerek, katilin mesajını meydanda okumuşlardır.
         Geldiğimiz noktada, Türk Milli Kimliği aşındırılmış, Devlet resmen katil Apo ile pazarlık masasına oturtulmuş, 75 Milyon vatan evladının yüreği yaralanmış, terör örgütü vura vura kazanmış, kazandıkça vurmuş ve Koskoca Türk Devleti, 2 paralık örgüt karşısında madara edilir hale getirilmiştir.
           Bu noktadan sonra, devletimizin hükümranlığı ve hakimiyeti büyük yara almıştır. Güvenirliliği tartışmaya açılmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, terör örgütünü desteklemeyen vatandaşlarımız, güç karşısında tercih durumuna zorlanmıştır.Verilen tavizlerden sonra iyice küstahlaşan ve devlet ile pazarlık masasına oturan örgüt,karasız ve devletine bağlı vatandaşlarımızı kendi safına çekmesi zor olmayacaktır.
         21 Mart 2013 Nevruz kutlamalarında, aynen Kuzey Irak’takine benzer FEDERATİF DEVLET YAPILANMASININ temeli atılmıştır. Sürecin adı “ÇÖZÜM” değildir. Artık kimse kimseyi aldatmasın ve kandırmaya kalkmasın, Türk Milleti’nin zekâsıyla alay etmesin... Türkiye Cumhuriyeti’nin ÜNİTER Devlet yapısının ÇÖZÜLÜM SÜRECİ BAŞLATILMIŞTIR. Nevruz bahanesiyle PKK ZAFERİ KUTLANMIŞTIR.
        AKP’ye oy veren gönül veren mütedeyyin kardeşlerimizin uyanma vakti gelmiştir. Mesele particilik taassubu ile değerlendirilemeyecek kadar önem atfetmektedir. Devletimiz bölündüğünde, milletimiz parçalandığında, vatan toprakları bölücülere teslim edildiğinde,  ortada ne parti kalacaktır, ne de millet...
     40 bin kişinin katili Öcalan şunları demektedir: “...İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı,rüyalarını gerçekleştirdik.Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk...AKP iktidarı gökten inmiş sandı...AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim..”
        PKK neyin karşılığında, masaya oturmuştur? Türk Devleti’ne teslim mi olmuştur? Silahları mı bırakmıştır? Devlet çözüm adına hangi tavizleri vermiştir? Hükümet yetkililerinden verilen tavizlere karşılık neden hiçbir açıklama gelmemektedir?...Milletimiz bu süreçte,alıştırılmaya,ısındırılmaya,manipule edilmeye,kiralık kalemler tarafından da bilgi kirliliğine ve yoğun propoganda bombardımanına tabi tutularak,süreç tamamlanmaya çalışılmaktadır.
               Bir defa Devletler siyasetinde; barış muadil, eşit iki egemen güç arasında olur. Türkiye PKK terör örgütünü muhatap alarak barış masasına oturması, örgüte MEŞRUİYET kazandırmıştır.  Bundan sonra Türk Devleti’nin muhatabı PKK terör örgütü olacaktır. En büyük gaf ve hata burada yapılmıştır.
               “..Analar ağlamasın,göz yaşları dinsin,barış gelsin,silahlar sussun,savaş sona ersin...” hepsi çok güzel.Kimse itiraz edemez.Fakat Devletler siyasetinde,milletler arası ilişkilerde,kullanılan dil ve terminoloji çok önemlidir.
                  Savaş iki eşit güç arasında olur.Karşılıklı müsadere de aynıdır.”..Eşitler arasında güç,güçler arasında eşitler dengesi..” gözetilmeden kullanılan terminoloji,devletin hükümranlık haklarına halelder getirir.
                   Hukukta da kaidedir. “ Usul kuralları esas kurallarından önce gelir.” Esasta haklı olsan bile, usulen haklı olamazsan, esası usule çiğnetmiş olursun. Bu açıdan PKK ile kullanılan terminoloji dili tamamen yanlıştır. Bu durum devletimizin başına büyük sıkıntılar açacaktır. Yanlış kullanılan dilin arkasında, örgüte haklılık ve meşruiyet sağlama avantajı olmamalıdır. Aksi taktirde Uluslar arası ilişkilerde, PKK bir örgüt değil, hak savaşçıları, Katil Apo ise Mandela konumuna sokulacaktır...
                    PKK, devlet midir ki? Türkiye Devleti ile eşit şartlar altında masaya oturabilmiştir.Sen Devlet’e kafa tutan eşkıya’ya; “Savaşan güç, ya da Gerilla..” dersen,terör örgütünü hem içte hem de dışta meşruiyet sağlamış olursun.Bu gün yapılan stratejik büyük hata ile,PKK Türk Devleti’nin muhatabı olarak alınmıştır...
 
                        PKK NEYİN KARŞILIĞINDA SİLAHLARI BIRAKACAK
                    “PKK ateşkes ilan edecek...” Tam bir garabet...Ateşkes Devletler ve ordular arasında olur.Ancak,terör örgütü hiçbir şart ileri sürmeden,TESLİM OLURSA adına ne denirse densin kabul edilir.
                     AKP hükümeti, sürecin devam etmesi adına, bu oldu bittilere karşı çıkan MİLLİYETÇİ GÜÇLERE: “...Siz barış istemiyorsunuz,akan kanın durmasını istemiyorsunuz,fitne çıkarmak istiyorsunuz...” gibi suçlamalarla haklı çıkabilmenin telaşını yaşamaktadır.
                     Şimdi tekrar soruyoruz: Öcalan hangi pazarlık ve tavizler sonucunda terörü durdurmayı, sınır dışına çekilmeyi kabul etti. Terörist başına hangi sözler verildi. Hiç bir söz verilmediyse,yapılan görüşmelerin dışarıya sızdırılmasına hükümet erkanı neden bu kadar şiddet gösterdi? Bu milletten halen neler saklanmaktadır?...
                   Habur’dan ve Oslo’dan sonra rezaletin son perdesi,21 Mart 2013 Nevruz’da sergilenmiştir. Teröristler dağ kıyafetleri ve omuzlarında kaleşleriyle meydana inmişlerdir. Güvenlik kuvvetlerine ise bunları sadece seyretmek düşmüştür. Devlete meydan okunmuş. Türk Ordusu’na diz çöktürüldüğünü açıklamışlardır. PKK paçavraları açılmış, meydanda bir tane TÜRK BAYRAĞI görülmemiştir. Ve bu zihniyetle barış yapılacak olduğu insanlarımıza yutturulmak istenmektedir.
                    “Türkiyeleliştirme” projesine hız verilmiştir.Dağlarda ki açıklanan 6000 teröriste mi Türk Devleti yenilmiştir!?..Biz ne zaman yenildik de,mağlup sıfatıyla masalara oturur olduk.Bunu herkesin sorma ve öğrenme hakkı vardır.
                    Milletimiz yenilseydi ve bu çatışmayı dağlarda kaybetseydi, o zaman kendimize bir izah tarzı bulmuş olurduk. Hâlbuki tam tersine Türk Ordusu dağlarda kazanmıştır.2002’den önce sıfırlanma aşamasına gelinmiştir. Vur kaç taktiği ile çatışan terör güçlerine, düzenli ordu ile dünya tarihinde ilk defa Türk Ordusu başarı sağlamıştır...
                     Kafamıza takılan şu sorular sormak hakkımız olacaktır.
                     Türk Milletinden gizli olarak yedi sekiz yıldır süren görüşmeler ifşa edildiğinde; “..... Terör örgütü ile görüşen şerefsizdir, bunu söyleyenler de alçaktır...” suçlamalarından sonra, gerçekler açığa çıkmıştır. Saklayacak bir şeyleri kalmayanlar görüşmeleri itiraf etmek zorunda kalmışlar ve nihayet 08.01.2013’te İMRALI MUTABAKATI ile noktalandı.
                    “Eli kanlı katil Esat ile konuşulamayacağını” söyleyen Sayın Başbakanımızın, ELİ TAMAMEN TÜRK MİLLETİ’NİN KANINA BULAMIŞ, Apo’nun mesajını meydanlarda okutmasını tarih bir gün yazacaktır.
                      Mutabakat incelendiğinde ve terörist başının 21Mart 2013 Nevruz günü, Diyarbakır meydanında mesajı okunduğunda; terörün durdurulması karşılığında,PKK’nın şartlarını kabulü ve hayata geçirilmesi olduğu görüldü.
                     Dünyanın hiçbir ülkesi,kendisine karşı işlenen suçlardan mahkum olmuş birisine bu hakkı verdiği görülmemiştir!?..
                      Şimdi sorularımıza geçelim:
                      1)Bebek katili SERBEST kalacak mıdır? Çünkü Sayın başbakan, 3 Mart 2013 günü, “ Devlete karşı işlenen suçlar affedilebilir..” demiştir.Öcalan da, devlete karşı işlenmiş olan suçlardan mahkum olmuştur.Sürecin mimarlarından,Cengiz Çandar, Yeni Şafak’ta verdiği röportajda,Öcalan’ın çıkacağını söylemiştir.
                     2)Yine Cengiz Çandar röportajında; “..Öcalan ve Kandil kadrosu, BDP’nin yönetimini üstlenecek..” demektedir.O halde PKK yöneticileri serbest mi kalacaktır? (Mutabakatta var)
                     3)Şimdilik Türk Milleti’ni uyandırmamak için; adı “ÖZERK  KÜRDİSTAN” bir adım sonrası da “BÜYÜK KÜRDİSTAN” yapılanmasının hukuki ayağı, çıkarılan Büyük Şehir Belediyeler yasası ile mi kamufle edilmektedir?
                        Veya şimdilik adına federasyon denilmese de valilerin seçimle iş başına gelmesi kabul edilerek, Güneydoğu Anadolu vilayetleri fiilen federal bir yapıya kavuşmayacak mı? Anayasaya, “Özerk Kürdistan” yazılmasın ama, özerklik statüsünde “YEREL YÖNETİM” yetkisi verilsin kurnazlığını PKK işlemeye başlamıştır.
                    Yerel Yönetimler güçlendirilsin. Demokratik Özerklik kabul edilsin. (Mutabakatta var)
                     4)AKP’nin 4.Olağan Kongresinde; “ Kamu hizmetlerine Kürtçe erişim hakkı” nın tanınmış olması, Kürtçe’yi ikinci RESMİ DİL yapmayacak mıdır? Zaten “Ana dilde savunma hakkı” bahanesi ile,CMK.nun 202/1 maddesi değiştirilerek,”KÜRTÇE SAVUNMA” hakkı getirilmiş olması, Kürtçe’nin RESMİ DİL olması yönündeki engelleri kaldırmaktadır.Mutabakatta da; Kürtçe,eğitim dili olarak kabul edilsin,Anayasada yer alsın geçmektedir.
 
                    Türk Milletinin infialini önlemek için,Anayasada, “Ana dilde eğitim” yerine;  YEREL YÖNETİMLERDE ANA DİLDE EĞİTİM yapılsın....uygulaması getirilecek midir? (Mutabakatta mevcut)
 
                      5)Anayasadan Türk Kimliği ve Türk vatandaşlığı çıkarılacak mıdır? Yapılan açıklamalar bunu göstermektedir. Türk vatandaşlığı yerine ucube bir tarif olan,” Türkiye Vatandaşlığı” getirilmenin çalışmaları başlamıştır. (Mutabakatta var)
                       6)Ateşkes devam etsin. Koşulsuz bir genel af ilan edilsin.(Mutabakat metninde geçmektedir.)
 
                        Acaba kafese alınan Türk Ordusu’nun generalleri, Apo’ya özgürlük karşılığında mı içeride tutulmaktadır?...
 
                       7)Affedilen PKK’lar dahil herkes, siyaset yapma hakkına sahip olsun. Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsın.(Mutabakatta ve Apo’nun açıklamalarında mevcut)
                        Büyük Kürdistan’ı kuran adımlar atılmaktadır.PKK, silahı bırakıp çekilmeyecektir.Türkiye’de kazanacakları yeni coğrafi alanda hızla daha da güçlü bir yapılanma içine gireceklerdir.
                        Evet maalesef bu gün,Türk Devleti’ne kafa tutma cüretini gösteren terörist sıçanlardır...
 
                         HİÇ KİMSE TÜRK MİLLETİNİ HAFİFE ALMASIN
                    “Çözüm süreci “ adı altında terörist başı katille yürütülen görüşmelerin Türkiye’yi nereye sürükleyeceği açık beyan belli olmaktadır. Yaşananlar bir diğer ayağı da , “Başkanlık” sistemi uğruna, ”Özerk yapılanma” nın kabul edilmesidir.
                    Amerika’nın Sesi  Radyosu, “Başbakan Erdoğan’ın başkanlık hırsı,PKK’ya koz oldu.Türkiye’yi başkanlık sistemine geçirme isteği,terör örgütü için pazarlık kozu oluşturdu..”^yorumunu yapmaktadır.
                      PKK’nın silahlı  mücadeleyi kazandığını ilan eden APO, artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmen muhatabı olmuştur. İmralı’da ayrıcalıklı yaşayan cani ÜLKEYİ YÖNETİR hale getirilmiştir...   Müzakerelerin bundan sonra ki aşamalarında, silahların bırakılması, Güneydoğu’ya Özerklik verilmesi,PKK’nın bölgede kendi güvenlik gücünü oluşturması,1924 Anayasasına benzer yeni anayasanın yazılıp referanduma sunulması,Sayın Başbakana Başkanlık, Apo’ya da özgürlük yolunun açılması ve yeni “Mandela” yapılması  yolu açılacaktır.
                      Kandildekilerin deyimi ile; “ Al başkanlığı ver Özerkliği...”
                      Sürecin mimarlarından, Çandar şöyle açıklamaktadır: ”...Sonuçta adını ne koyansanız koyun,Türkiye ademi merkeziyetçi bir ülke olacak.Federasyon ,özerklik, ya da Osmanlı dönemindeki gibi bir yapılanma.Osmanlı’da Kürtler iç işlerinde serbesttiler.Bölgenin adı Kürdistan’dı..Türkiye PKK’yı  ortadan kaldıracaksa onu Türkiye’nin sistemine yerleştirmek zorunda...Türkiye en sonunda Öcalan’ı hapisten çıkaracak ve siyasi  aktör haline gelmesini kabul edecek...”
                    Çandar kendisince, Türk tarihini çarpıtmak istemektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu tarihte çok kısa bir süre olan 1848-1867 yılları hariç hiçbir zaman “Kürdistan Eyaleti” olarak anılmamıştır.Bu bölgede ki  eyalet ya da vilayetler Diyarbakır ve Van gibi adlar almıştır.
                   Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya Kürtler,Türk yönetimleri esnasında girmişlerdir.Tarihte hiçbir zaman bu yöreler Kürt topluluğunun ana yurdu olmamıştır.1965 Nüfus sayımında ana dili Kürtçe olanların oranı %7 dir..
                    Şimdi bu söylemlerin bile Türkiye’yi nereye götüreceği ortadadır. Öcalan,İmralı’da terör sürecini sona erdirmeyi değil,fiilen Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısını ve varlığını değiştirmeyi amaçlıyor.İktidardan bulduğu yüzle iyice şımaran bebek katili adeta Türkiye Cumhuriyeti’nin genleriyle oynayıp DNA’sını değiştirmek cüretini kendinde bulmaktadır.
                   Türkiye’nin götürülmek istendiği yer bellidir. Yörüngesi egemen güçler tarafından çizilmiştir...İlk planda İKİ MİLLETLİ,İKİ DİLLİ VE ÖZERK YAPILI bir anayasal sistemle hukuki alt yapısı hazırlanmaktadır.Türkiye hızla çözülme ve çökme sürecine sokulmuştur.
                  “...Tek vatan, tek bayrak,tek millet...” diyenlere şunu soruyoruz.Tek Millet dediğiniz BU MİLLETİN ADI NEDİR.? Bu milletin adı yok mudur? Neden bu tek milletin adını saklıyorsunuz?
                   Eğer “İslam Milleti” demek istiyorsanız;tarihte böyle bir millet yoktur.Ümmet vardır.Bu da milletin karşılığı değildir.(Bu konu İslam’a göre Milliyetçilik konulu yazımızda incelenmiştir...)
                    Sizler hangi millete mensupsunuz? Bu soruları Türk Milleti’nin öğrenme hakkı vardır.Yaşanan süreçte neden Türk Bayrağını dalgalandırmak provakasyon vasıtası olarak kabul edilmiştir.Vatanın ve milletin değerlerini savunan MİLLİYETÇİLER; neden provakatör olarak ilan edilmektedir?
                 AKP yönetiminde ki Türkiye’de; Devlet Bahçeli’nin deyimiyle; “...TÜRKLÜK SUÇ,Milliyetçilik suçlu,millet kusurlu,bayrak tahrik,Türkçe ayıp,vatan pay edilecek sahipsiz arazi....” olarak telakki edilmeye başlanmıştır..
                           TÜRK  MİLLETİ’Nİ  YOK  EDECEK BİR  GÜÇ
                                        DAHA DOĞMAMIŞTIR
                   Anayasa değişikliği ile, terörü önlemek mümkün değildir.Türk Milleti’nin adının anayasadan çıkarılmasıyla da barış sağlanamaz.Aksine bu durum “TÜRK SORUNU’NU” gündeme taşıyacaktır.Dünyanın hiçbir ülkesinde elinde silah bulunan terör örgütüyle devlet pazarlığa girmez.
                Türk Milleti’ni anayasadan kaldırmaya kalktığınızda asıl sıkıntı o zaman başlayacaktır. Hiç bir güç bu milletin sıfatını ortadan kaldıramaz.Türk Milleti hasta denildiği zaman ayağa kakmış,öldü denildiği zaman da dirilmiştir.
                 Sadece yakın tarihimiz buna şahittir. Çanakkale, Dumlupınar, Sakarya, İstiklal Savaşı bunun son örnekleridir.En az 5000 yıldır ayakta duran Türk Devleti’ni hiçbir güç yıkamayacaktır.Gücü de yetmeyecektir...
                              MONDROS  MÜTAREKESİ’NDEN
                       21 MART 2013 NEVRUZ MÜTAREKESİNE
             Gelinen noktada, terör örgütüne verilen tavizlerin neler olduğunu açıklayamayanlar; bunun adına “barış süreci” demektedirler. Tarihte,Mondros mütarekesi ve devamında gelen SEVR anlaşması da barış getirmiştir.Neyin karşılığında olmuştur bu barış herkes tarafından bilinmektedir.
             15 Mayıs 1919’da İzmir işgal altındadır.Zamanın hükümeti tarafından,İzmir’i işgal eden Yunan sürülerine karşı,orduların başında bulunan Ali Nadir Paşa ve Vali Ahmet İzzet Paşa üçlüsü Türk Ordusu’na silahlarını teslim etmeleri ve direnmemeleri çağrısını yaptıkları bilinmektedir.Vahim durumu içine sindiremeyen gazeteci HASAN TAHSİN,Yunan’a ilk kurşunu sıkarak kıvılcım ateşini yakmıştır..
              Acaba bu gün tarih tekerrür mü etmektedir? Nevruzda yaşananlar,PKK’nın zafer sarhoşluğu içinde, Türk Devleti’ne meydan okumaları, Türk Ordusu’nu yendik diyenler,  75 milyon Türk’e DİZ ÇÖKTÜRDÜK diyen Kandilde ki elebaşıların fütursuzca söylemleri,bize bu soruyu sordurmaktadır!..
              1908’de II.Meşrutiyet’te de günümüzde ki benzer şeyler yaşanmıştır.Ülke içerisinde ne kadar,azınlık,bölücü ve devleti yıkmak isteyenler varsa günler boyu bayram yapmışlardır.İsyan ettikleri ve katliam yaptıkları için yurt dışına çıkarılan bazı Ermeniler’de geri dönmüşlerdir...
             Bu gün ise hükümetimizin bir bakanı; “..tarihte yapılan yanlışlıklarla,yurt dışına çıkarılan Rum ve Ermenilere geri dönme” çağrısını yapmıştır.
             Türk tarihinden intikam alınmaya çalışılmaktadır.
              Medyanın büyük bir kısmının, adeta PKK sözcüleri gibi davranmaları, tarihteki “İngiliz Muhipler Cemiyeti” üyelerinden hiçbir farkları olmadığını göstermektedir.
             O zaman da, İstanbul’da barış geliyor diye geceler boyu fener alayları düzenlendiği halen hafızalardadır.
             Türkiye Cumhuriyeti hiç kimsenin ve teröristlerin oyuncağı değildir.Türk Milleti mutlaka uyanacaktır.Sabah yazarı, Hasan Celal Güzel bile; “...şu kepazeliğe bakın,Türkiye’nin anayasasından,Türk ve  Türk Milleti kelimeleri çıkarılmak isteniyor..” demek zorunda kalmıştır.  26.Mart 2013
TÜRK OCAKLARI
ÜMRANİYE ŞUBESİ BAŞKANI
AV.Faruk ÜLKER