Kırım'ın ve Kırım Türklerinin tarihi; zulüm, kan ve göz yaşı ile yazılmış acılı bir tarihtir. 1770 yılında Rusların Baltık donanması,İngilizlerin de yardımı ile Akdeniz'e girerek Çeşme limanında bulunan, Osmanlı  donanmasını yakması, olayların başlangıcında bir milat sayılmaktadır.Aynı yılda Osmanlı,Romanya topraklarında 50.000 şehit vererek ağır bir hezimete uğramıştır.Bunu da fırsat bilen Ruslar,1771 yılında Kırım'ı işgal etmişlerdir.

 

                    Asırlardır Almanya,Avusturya,Sırbistan ve daha bir çok düşman devletlerle boğuşan Osmanlı, artık Rusya ve İngiltere'nin güçlü ordularıyla çarpışmak zorunda kalmıştır.Öyle ki tarihte Osmanlı'ya her 6 yılda bir savaş düşmüştür.

 

                    Şu da tarihi bir gerçektir ki,Osmanlı eski haşmetini ve kudretini kaybetmeye başlamıştır.Çürümeye başlayan müesseselerini ıslah ederek,çağın gerektirdiği teknolojiyi yakalayamamıştır. 1757-1774 yılları arasında iş başında ki padişah,aynı zamanda şair olan  III.Mustafa'dır. Osmanlı tahtına 41 yaşında iken çıkmış ve 16 sene padişahlık yapmıştır.Vezir'i azam Koca Ragıp Paşa bile ıslahatlarda ve orduyu intizamda çok geç kalmıştır.1768 yıllarında başlayan Rus harpleri ile artık  elimizde ki topraklar bir bir kaybedilmeye başlanılmıştır.

 

                     Ehliyetsiz ve dirayetsiz padişah ve vezirlerin elinde Devlet'i  Ali, Rus çariçesi II. Katherina'nın önünde baş eğecek hale düşmüş, devletin itibarı zedelenmiştir. Katherina,korkusuz ve pervasız biçimde,Osmanlı topraklarına girip, binlerce müslüman Türk'ü kılıçtan geçirme cüretini göstermiştir...

 

                      Osmanlı'nın  artık bırakın Kırım'ı  savunmaktan,kendini bile savunmaktan  aciz hale geldiğini, devleti idare edecek kudretli ellerin bulunmadığını  şair padişah kendi mısralarıyla şu şekilde anlatmıştır.

 

                       ''Yıkılupdur bu cihan sanma ki bizde düzele

                         Devleti çarh-i deni verdi kamu müptezele

                         Şimdi ebvab-ı sadette gezen hep hezele

                         İşimüz kaldı hemen merhamet-i lem yezele..''

 

 

                            TÜRK YURDU KIRIM YARIM ADASININ TARİHİ SEYRİ

 

                               Kırım, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı'dan koparılmış ve sözde müstakil yapılmıştır. Aradan geçen 9 yıl sonra,Rusya'nın işgaline uğrayarak,Türk Yurdu Kırım,Osmanlı'dan ayrılmıştır.

 

                         Kırım yarım adası,daima Türk'ün aşkı ve sevdası olmuştur.Padişah I.Abdülhamit zamanında,Ruslar tarafından Özi Kalesi'nin alınarak 25.000 vatan evladının kılıçtan geçirilmesi üzerine,haberi duyan I.Abdülhamit üzüntüsünden felç geçirerek 1789 da ölmüştür.

 

                         Kırım'da yaşanan hadiseler milliyetçilik ve tarih şuuruna sahip tüm vatanseverleri büyük bir endişeye sevk etmektedir.Kırım Özerk Cumhuriyetinin, bir oldu bittiye getirilerek, Rusya'ya bağlanması ve Ukrayna'dan koparılması,ister istemez tarih tekerrür mü ediyor sorusunu gündeme getirmektedir.Karadeniz'in jeopolitik olarak en önemli üssü olan Kırım Özerk Cumhuriyetinin Rusya'nın eline geçmesi,Türkiye'nin güvenliği açısından da son derece tehlike arz etmektedir.

                         

                          Maalesef tarihi Türk Yurdu olan Kırım hakkında, kamuoyunun bırakın derin; yüzeysel bile bilgisi bulunmadığından,Türk Milliyetçilerinin endişelerini anlamakta güçlük çektiklerinin farkındayız.Bugün Ukrayna ile Rusya arasında büyük çekişmeye sahip olan Kırım öz be öz Türk vatanıdır.Ne Rusya'ya aittir.Ne de Ukrayna'ya..Ama Türkiye'nin çıkarları ve son çeyrek yüzyıl'ın siyasi konjöktörü açısından,Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunması; gerek Kırım yarım adası gerekse Türkiye'nin menfaatleri açısından ön planda gelmektedir.

 

                       18 MAYIS 1944 KIRIM TÜRKLERİNİN SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ

 

                       Kırım tarihin hiç bir döneminde,Rus vatanı ve Rus kimliğine sahip olmamıştır.Kırım'ın jepolitik durumu,geniş ve çok verimli tarım arazileri ve güzelliği ile her zaman Rusların yayılmacı politikaları ile iştahlarını kabarmıştır.

 

                        1800'lü yılların başından itibaren,Kırım yarım adasının Türkler'den arındırılması için Ruslar tarafından, baskının ve mezalimin, göçe zorlamanın her çeşidi yaşanmıştır.Bir kısmı Anadolu'ya göç etmek zorunda kaldı.Zaman içinde Kırım'da Türk nüfusu azalarak,Rus nüfusu artış göstermesine rağmen Kırım hala Türk Yurdu olarak kalmaya devam etti.Türklerin büyük direnç göstermeleri karşısında Ruslar hala amaçlarına ulaşamadılar..

 

                          Bu zulüm 1917 Komünist Rus ihtilaline kadar aralıksız uygulandı.Ama Türkler her seferinde direndi.Seslerini dünya'ya ve Türkiye'ye duyurmaya çalıştılar. Büyük Türk düşünürü GASPIRALI İSMAİL BEY bu topraklarda yaşamıştır. '' DİLDE,FİKİRDE,İŞTE BİRLİK'' diyerek Kırım'ın en  zor günlerinde sesini Türk dünyasına duyurmayı başarmıştır.

 

                          18.Mayıs 1944 Sovyet Rusya'sı,Çarlık Rusyası'nın yarım bıraktığı işi kökten temizlemeye karar verdi.Dünyanın en zalim ve despot lideri  Gürcü asıllı STALİN tarafından bir gecede Kırım Türkler'i Sibirya ve Orta Asya'nın çöllerine sürgüne gönderildi.

 

                           Yüzbinlerce insan,bir gecede aniden yanlarına ekmek ve su alınmasına bile müsaade edilmeden,hayvan vagonlarına tıka basa  doldurularak, tarihin en acı trajedisini yaşadılar. Binlerce insan açlık,susuzluk, yorgunluk ve hastalıktan, önce çocuklar ve ardından yaşlılar öldüler...Gidenlerin çoğu da  Sibirya iklimine alışamadıklarından öldüler.Nihayet 19.Mayıs 1944 sabahında artık Kırım'da tek bir Türk kalmamıştı.Böylece asırlık Rus rüyası gerçek oldu...

 

                           Bu zulüm karşısında dünya ayağa kalkmadı.İnsanlık trajedisi duyulmadı.Sözde  Ermeni soykırımı için ayağa kalkanlar,gerçek soy kırım Türk'e yapıldığında, tüyleri kıpırdamadı.

 

                            Vatanlarından koparılarak zorla sürülen Türkler'e geri dönüş yoktu.Sibirya çöllerinde en ağır şartlarda ve maden ocaklarında bir parya gibi çalıştılar. Aç kaldılar,kimliksiz yaşadılar ama direndiler.Bir gün ana vatanlarına dönebilmenin umudunu hep korudular ve biribirlerine sımsıkı kilitlenerek dayanışamanın en güçlü örneğini gösterdiler.Baş kaldıranlar çok acımasızca insanlık dışı cezalara çarptırıldılar.

 

                           Bu mücadelede Kırım Türk lideri MUSTAFA ABDÜLCEMİL KIRIMOĞLU, Sovyet zindanlarında işkencenin her türlüsünü yaşadı.Ama bu cesur insan mücadelesini asla bırakmadı,yılmadı.Nihayet 1990 'lı yılların başında verilen mücadele hedefine ulaştı.300.000 den fazla Kırım Türk'ü ana vatanları Kırım'a dönmeyi başardı.Fakat bu defa tarlaları,evleri ellerinden alınmış olan,Türkler binbir zorluklar ve yoksulluklarla ve barakalarda yaşayarak mücadelelerine devam etmektedirler.

 

                           Durum bu iken,Kırım'ın yeniden bir oldu bittiye getirilerek Rusya'ya bağlanmasını Türk Milliyetçileri olarak asla kabul etmeyeceğimiz ortadadır.

                           Hatırlatma: Rusların Türkler'i bölmek ve Türk kimliğinden kopartmak için kullandıkları;Kazak,Özbek,Azeri,Kırgız ve Tatar sıfatlarını,... kullanmak Türk birliğini bölmek amacına yöneliktir.Hepsi de öz be öz Türk asıllıdır.Kırım Tatarları değil Kırk Türkleri tabiri geçerlidir.... 21.05.2014

 

                                                                                         Türk Ocakları

                                                                                  Ümraniye Şube Başkanı

                                                                                         AV.Faruk Ülker