Orta Asya merkezli olarak doğup oradan Anadolu ve Balkanlara yayılan Türk tasavvuf düşüncesinin erenleri sufi ve düşünsel üretimlerinin yanı sıra tarihin akışı içinde oynadıkları sosyolojik rol açısından da değerlendirilmelidirler.
İslam dininin insanlığa tebliğ edilmeye başladığı dönemlerde Türk dünyasını oluşturan çeşitli boylar Maveraünnehir bölgesine yerleşmişlerdi. Bölge iki nehir arasında verimli bir alan olması sebebiyle nüfus deposu haline gelmiş, ticaret yollarının üstünde olması sebebiyle de şehirleşmiştir.
İşte bu şehirleşme sürecinde toplumsal öncülük rolünü üslenmeye başlayan Kolonizatör Türk dervişleri tarihi ve sosyolojik misyonlarını uygulamışlardır. Bunları kronolojik sırayla verelim:
BiR: O dönem de Maveraünnehir de eski Türk dini olan Gök-Tanrı dininin yanı sıra Maniheizm, Budizm, Mecusilik, Hıristiyanlık ve nihayet İslam dini sahne almıştır. Dervişlerimiz söylem ve örnek yaşamları ile Türklerin İslam dinini seçmelerinde rol oynamışlardır.
İKİ: Hemen ardından gerek itikadi gerekse amali mezheplerin tartışması başlamış ve dervişlerimiz tercihlerini suni-hanefi mezhebi yönünde kullanmışlardır. Türk mutasavvıflarına güvenen Türk milletinin önemli bir yekünü de aynı mezhebi seçmişlerdir.
ÜÇ: Çoğunlukla Türkmen (Oğuz) boylarının yöneldiği Anadolu’ya göç sırasında kolonizatör Türk dervişleri hem göçün düzeni ve disiplinini sağlamakta rol almışlar hem de göç esnasında halen İslamlaşmayan bireylerin ihtida etmesine vesile olmuşlardır.
DÖRT: Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde ise dervişlerimiz çeşitli bölgelerde değişik şehirlere veya kurulmasına sebep oldukları yeni şehirlere yerleşip irşatlarına devam ederek bahsettiğimiz yeni sürecin en önemli sebebi haline gelmişlerdir.
BEŞ: Hıristiyanlık dininin yeşerdiği Anadolu’nun İslamlaşmasından ve Türkleşmesinden fevkalade rahatsız olan Avrupa haçlı seferlerine devam etmiş, bu süreçte bir coğrafyayı yeni yurt yapmaya çalışan Türk milletinin ayakta kalmasını sağlamışlardır.
ALTI:Ha çlı seferlerinin ardından başlayan Moğol istilası yeni vatanın yeniden talan edilmesine sebep olmuş ve yaraların sarılmasında en önemli unsur yine kolonizatör Türk dervişleri olmuştur.
YEDİ: Moğol istilası süreci ve sonrasında ortaya çıkan beyliklerin birleşerek bir Anadolu Türk birliğinin mücadelesini veren yine bu erenler olmuştur.
SEKİZ: Yine dervişlerimiz, erenlerimiz Osmanlı devlet ve toplumuna karşı sorumluklarını yerine getirmiş “Gaza ideolojisi”ni canlı tutarak devletin devam ve bekası açısından önemli bir rol oynamışlardır.
DOKUZ: Bize göre son ele aldığımız Anadolu Türk birliği fikri Turan adı verilen Türk birliğinin felsefi ve sosyolojik anlamda öncüsü olma erdemini ve ideolojisini de temsil etmektedir.
Anadolu’nun yine tarihi ve kritik bir süreçten geçmekte olduğunu düşünürsek;
Türk toplumunun İslam adı kullanılarak ve istismar edilerek milli, dini, ahlaki, sosyal ve ekonomik olarak bir yıkıma sürüklendiği yeni bir fetret dönemini yaşıyoruz ve devamını yaşayacağımız anlaşılıyor. Bu safhada yeni kolonizatör Türk dervişlerine ihtiyaç duymaktayız.
Bu görevi yüklenecek olanlar ise Türk tasavvuf ehlinin ideolojik temsilcisi Ülkücü hareket olacaktır.
Osmanlı önderliğinde Anadolu Türk birliğinin kurulmasıyla birlikte istiklal savaşına kadar Anadolu düşman tacizlerinden korunmuş, ilaveten Hazar denizinden Atlas okyanusuna, Ukrayna bozkırlarından Hint okyanusuna kadar Osmanlı-Türk egemenliği sağlanmıştır.
Ayrılık ve bölünüp parçalanma yurdumuza leş kargalarının uğramasına meydan verirken birlik dünya gücü olmamıza sebep olmuştur.
Benzeri durum günümüz içinde geçerlidir. Rusya, Çin, İran, Ermeni, Yunan yakın tehditlerine ve ABD, AB uzak tehditlerine karşı Türk birliğini sağlayacak olanda Ülkücü hareket olacaktır.
Ülkücü hareketin tarihi misyon içerisinde kendisine düşen bu görevi de hakkıyla yerine getireceğine ve 9 ışığın bir başka versiyonunu da uygulayacaklarına inanıyoruz.
Haydi, iş başına! Anadolu erenlerinin bıraktığı yerden yürüyelim!
Tanrı Türk’ü, Türk’e hizmet edenleri korusun ve muvaffak kılsın!