KÜLTÜREL TÜRKÇÜLÜK VE KÜLTÜREL MİLLİYETÇİLİK

 

                                              (Birinci bölüm)

           Genellikle batılı bilim adamlarının  ve batılı Türkologlarının yaptıkları akademik araştırmalar, Türkçülük hareketlerinin ivme kazanmasında önemli rolü olduğu inkar edilemez. Fakat batılı Türkologlarının yaptıkları araştırmalar,Türklerin tarihsel rolünün genellikle; İslam öncesi devirlere vurgu yapması,Türklerin İslamiyetle şereflenme döneminin bu süreç dışında tutularak devre dışı bırakılması ve yabancı akademisyenlerin,Osmanlı  Türklüğü dışında Türklük ve tarih bilinci  oluşturma çabaları,Türkçülüğün erken dönemlerine bir müddet damgasını vurmuştur ama devamlılık arz etmemiştir.

 

            Hem Osmanlı, hem de Orta Asya kökenli aydınları kısa bir müddet etkisi altına aldığı bir vakıa olsa da,Türkoloji alanında ki akademik çalışmaların geniş yelpazede ve bilhassa; Türklerin tarihteki rolünün,İslam'la özdeşleşme sürecinde dünya siyasetinde zirveye taşıması gerçeği,Türklük ve tarih bilincinin oluşmasında yeni bir sayfa başlatmıştır...

 

              Bu anlamda Osmanlı Türkçülüğünün en önemli temsilcisi ZİYA GÖKALP olurken, Orta Asya Türkçülüğünün önde gelen ismi ise  YUSUF AKÇURA olmuştur.Türkçülük akımının gelişmesinde şüphesiz dış etkenler ve PANİSLAVİZM etkisinin de önemli rolü olmuştur. Türklük tanımlamasına yeni öğelerin kazandırılması,Orta Asya ve Osmanlı Türkçülük anlayışının şekillenmesinde etkili  olmuştur.Kültürel öğeleri ağır basan Türk unsurunu tanımlayan ve İslamiyet'le özdeşleşen Türkçülük anlayışı; Panislavizm'e tepki olarak kendi koruma kalkanını geliştirmiş ve Türkçülüğün şekillenmesinde önemli bakış açısı olmuştur.

              

             Türklük tanımının,kültürel öğelerle desteklenmesi,kültürel Türkçülüğe yeni boyut kazandıran önemli unsurdur.Bilhassa 1908 İkinci Meşrutiyetle İttihat ve Terakki Fırkasının izlediği Türkçülük politikaları, Türkçülük akımına yeni imkanlar ve yeni sahalar açmıştır.Bu dönemde imparatorluk içerisinde ki azınlıkların Devlet'i Ali'den, ayrılmak maksadıyla isyan etmeleri,Balkanlarda ki hakimiyetin kaybedilmesi,yüzyıllarca bir arada yaşayan azınlıkların kendi milli devletlerini kurmak istemeleri, Türkçülük hareketlerinin ivme kazanmasında önemli ve belirgin vasıftır.

 

              Balkan yenilgisinden sonra, Devlet'i Ali'de Türk unsurunun çoğunlukta kalması, imparatorluk içerisindeki, müslüman  etnik unsurları bir arada tutma  endişesiyle; İSLAMCILIK siyaseti geliştirilmiş ve ''Osmanlıcığın'' resmiyette devam etmesini zaruri kılmışsa da geliştirilen siyasetler dağılmayı önlemede yetersiz kalmıştır.Osmanlıcılık resmi politika olarak devam etmiş,fakat Türkçülük batı politikaları karşısında yeni bir siyaset aracı olarak ağırlık kazanmıştır.

               Bu dönemde aydınlar arasında gelişen ve imparatorluğun dağılmasını önlemeye çalışan; ''Osmanlıcılık-İslamcılık'' düşüncelerinin etkili olamaması; Türkçülük fikir hareketinin gelişmesinde önemli bir ivmedir.

 

               Türkçülük hareketi bu dönemden sonra; Türk halkına ve Türk dünyasına önem vermeye başlamış, Türklerin tarih sahnesinde ki rolü vurgulanarak, halkın dağılmışlık ve yenilmişlik psikolojisinin menfi etkilerinin azaltılması hedef alınmıştır.

 

                Başarılıda olunmuştur.1912-1913 Balkan savaşlarının yenilgi şoku hızla atlatılmış, aynı ordu ve aynı halkla üç sene sonra, ÇANAKKALE GEÇİLEMEMİŞ ,Sakarya'da düşman durdurulmuş, ricat son bulmuş yeni bir taarruzla İstiklal mücadelesi verilmiştir... 29.04.2014

                                                                                     Türk Ocakları

                                                                              Ümraniye Şube Başkanı

                                                                                     AV.Faruk Ülker