Tayyip Erdoğan, İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği’nin İstanbul’da verdiği iftarda da halkı, birbirini şikâyet etmeye davet etti. Bunu söylerken, hukuktan ne anladığını ve bilgi seviyesini de ortaya koydu.
Günlerdir bıkmadan usanmadan tencere tavayı birbirine vurarak ses çıkarmanın suç olduğunu iddia eden Erdoğan son olarak “Yasal olarak bu suç, karşımda anayasacı var, suç. Suç olduğuna göre, niçin hakkını savunmuyorsun kardeşim?” diye söze başladı!
Anayasa’yı ceza yasası zannediyor galiba!
***
Şimdi bu suçtur-değildir tartışmasına gerek yok. Çünkü abesle iştigal edilmez. Fakat bugüne kadar dünyada hiç kimsenin aklına gelmeyen “tencere tava çalmak suçtur” nitelendirmesinin bir sebebi var. Erdoğan bunu söyleye söyleye, robotlarına uygulatmaya başlayacak ve halkı birbirine düşürecek.. Gerçi, Ahmet Hakan, “AK Partililer muhbirlik yapmaz” diyor ama Tayyip Erdoğan ısrar ediyor:
“Senin apartmanında tencere tava çalan mı var. Hemen yargıya taşı bunu. Yargıda onlar mücadele etsin, yıllarca biz mücadele ettik, şimdi onlar mücadele etsin. Yargıda hakkımızı arayacağız. Hakkınızı, hakkımızı aramadığımız sürece daha ensemizde çok boza pişirirler. Arabayı durduruyor öyle mi? Çal diyor, tekmeliyor, vuruyor icabında arabadan çıkıp bakıyorsunuz ki orada başörtülü bayanları yerlerde sürütüyor. Bunlar oldu mu? Oldu. Hâlâ oluyor mu? Hâlâ oluyor. Bunları görmemezlikten mi geleceğiz?”
Böylece ne yapmak istediğini de ortaya koyuyor. Halk birbiriyle mahkemelerde çekişirken, Tayyip Erdoğan, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” dediği, Türkiye’yi federasyona çevirme projesini uygulayacak!
***
“Kendin için istediğini komşun için istemedikçe gerçekten Müslüman olmuş sayılmazsın” dedikten iki dakika sonra “komşunu şikâyet et” diye akıl veriyor.
Nasıl bir taktik uygulayacakları belli! İşte “yerlerde süründürdüler, üzerime işediler” diyen kişinin yalan söylediği ortaya çıktı. Ardından Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun telefon konuşmasına müdahale eden, fırçayı yiyince de “beni de linç etmeye kalktılar” diyen kişinin zihniyetinden de bu taktik ortaya çıkıyor. Bu olayı da “başörtülüye hakaret” diye gösterenler var! Taktik bu kadar basit ve iğrenç...
Burada maksat, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Bağcı kendisini korumaya çalışırken, milli birlik ve kardeşlik projesi “kalleşlik projesi” ne dönüşüyor ama kimse müdahale edemiyor. Niçin? Asker kendi paçasını kurtarma derdinde, polis ve yargı ele geçirilmiş... Ses çıkaran kim kaldı? Avukatlar, doktorlar, mühendisler ve üniversite öğrencileri... Yani bağımsızlar! O halde onları de kendi dertleriyle meşgul hale getirmek lâzım! Yaptıkları da işte budur. Yeter ki Irak ve Suriye’den sonra Türkiye’nin parçalanması projesine kimse karşı çıkamasın!
***
Tayyip Erdoğan, hâlâ ses çıkarabilen özgür basına da gözdağı veriyor ve “Şu anda Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Meclis Başkanına, Genelkurmay Başkanına hepsine fütursuzca saldıranlar, yazı yazanlar, daha ileri gidiyorum, küfür edenler acaba on yıl önce Türkiye’de böyle bir köşe yazısı yazabilirler miydi” diye soruyor.
Hakaret eden, küfreden varsa elbette cezası verilsin. Ancak Tayyip Erdoğan eleştiriyi hakaret olarak gösteriyor. Mesela “Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanı” sıfatının gündeme getirilmesini hakaret zannediyor. Oysa, “Eş başkanım” diyen kendisi. Yine, “ABD ile gizli anlaşma imzaladı” denilen Abdullah Gül de bunu kendisi itiraf etti.
Ama hedef, basını da meşgul etmek zaten...
Kim ne yaparsa yapsın, Türkiye kalleşlik projesine boyun eğmeyecektir.