Yılmaz Özdil’in 2500 TL ye satılan ‘’Mustafa Kemal’’ kitabının özel basımı dün saat 9 u 5 geçe satışa çıktıktan sonra 4 saat içinde tamamı satıldı.
Bu bir yazar için büyük başarıdır kendisini tebrik ederim. Ancak bu büyük başarısından sonra kendisini eleştirenlere öyle bir cevap verdi ki deyim yerindeyse her şeyi tarumar etti.
Yılmaz Özdil, kitabının özel basımının fiyatını eleştirenlere şu cevabı verdi:
“Kırmızı Kedi Yayınevi’ne, bütün burada çalışan arkadaşlara ve her şeyden önemlisi Atatürkçülere, bizi yalnız bırakmayanlara, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en alçakça, en adice hem de planlı ve organize sosyal medya saldırısından bizi koruyan bizi savunan yurtseverlere çok teşekkür ederim.”
Açıklamayı okuduktan sonra açık konuşmak gerekirse hiç şaşırmadım. Çünkü bu bizim gerçeğimiz. Biz böyle bir milletiz.
Hangi siyasi görüşte olursa olsun fark etmez. İster sağcı ister solcu olsun biraz incitici şekilde eleştirildiğimiz zaman hemen bizi eleştirenleri adilikle, alçaklıkla hatta ihanetle suçluyoruz.
Yılmaz Özdil’in açıklamaları da eleştiriye ne kadar tahammülsüz bir millet olduğumuzun bir örneği…
Yılmaz Özdil’e sormak lazım. Kendisini eleştirenler adi, alçak, hain olacak ne yaptılar?
Bir insanın adi, alçak, hain olması için ya yetimin hakkını yemesi lazım, ya Türk devletine ve milletine düşman olması lazım.
Sizi eleştirenler bunların hiçbirini yapmadığı halde bu kadar ağır konuşacak ne var? Sanırım kitabın çok satmasının verdiği bir zafer sarhoşluğuyla bir anda ağzınıza geleni söylediniz.
Olmadı Sayın Özdil… Sizi eleştiren insanların çok büyük bir çoğunluğu sizin yazılarınızı takip eden, sizin çıktığınız TV programlarınızı izleyen, sizin kitaplarınızı okuyan insanlardı.
Bu kişilerden biri de benim. Yıllardır yazılarınızı okudum. TV de konuştuğunuz programları izledim ama Mustafa Kemal kitabınızı 2500 TL ye satmanızı eleştirdim.
Sebebi ne olursa olsun eğer ben bir kitap yazmış olsaydım yazdığım kitabın koleksiyon kitabı olacak seviyede olduğunu düşünmezdim bile… Çünkü Atatürk hakkında ilk kez bir koleksiyon kitabı çıkarılacaksa bu ülkede benim kitabımdan çok daha iyilerinin bunu hak ettiğini düşünürdüm.
Bana göre Atatürk hakkında çıkarılacak koleksiyon kitabının satış rakamına bakılmaz. İçeriğinin zenginliğine bakılması gerekir. Bu yüzden kitabımın satışı ne olursa olsun kendimde bu yeterliliği görmezdim.
Bakın kaç liraya satacağımı konuşmaya bile gerek duymuyorum. Çünkü böyle bir işe girmezdim.
Ben yapmazdım ama siz yaptınız. Tamam, olabilir kendi tercihinizdir kabul ediyorum. Ancak böyle bir şeye karar veriyorsanız en azından geçmişin hatırına sizi eleştirenler ne kadar ağır konuşurlarsa konuşsunlar en azından kibar bir cevap vermeniz gerekmez miydi? Gerekirdi.
Kitabın 2500 TL ye satılacağı duyulduğunda insanların tepki vereceğini adınızın Yılmaz olduğu kadar iyi biliyordunuz. Size Atatürk tüccarı diyeceklerini ve bu tepkiyi en çok Atatürkçülerin vereceğini iyi biliyordunuz. Çünkü Atatürkçü kesimde biat kültürü yoktur. Yeri geldiğinde en sevdiğini bile eleştirir.
Tepki alacağınızı bilerek bir işe giriyorsanız tepkileri de olgunlukla karşılamak zorundasınız. İyi yazar olmak sadece iyi yazmak değildir. Ayrıca en ağır eleştirileri olgunlukla karşılamaktır.
Atatürk tüccarlığıyla suçlanmak kabul ediyorum ağır bir ithamdır ama eleştiridir.
Size Atatürk tüccarı diyen birine hakaret davası açsanız kazanamazsınız. Neden biliyor musunuz?
Çünkü toplumun tanıdığı kişiler örneğin sanatçılar, yazarlar, siyasiler için ağır, kırıcı, incitici hatta hafif hakaret içeren ifadeler eleştiri kapsamında kabul edilir. Nedeni ise bu kişilerin topluma karşı sorumluluğu olmasıdır.
Topluma karşı sorumluluğu olan insanlar kendileri hakkında yapılan ağır eleştirilere karşı olgun davranmalıdırlar. Çünkü sizi ağır eleştirenler Milletin ferdidir. Onlar varsa sizler varsınız.
Ancak görüyorum ki sizde bu olgunluk yok ama yazının başında da söylediğim gibi şaşırmadım. Yılmaz Özdil de olsanız bu milletin bir ferdisiniz. Eleştiriye tahammül edememek, hakaretle karşılık vermek karakterimizde var.
O zaman şunu sormak istiyorum.
Sizin ‘’adi, alçak, hain’’ ifadelerinizin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi üslubundan ne farkı var? O da tıpkı sizin gibi kendisini eleştirenlere aynı kelimeleri kullanmıyor mu?
Madem öyle biz niye Sayın Erdoğan’ı eleştiriyoruz? Biraz canımız yanınca hemen hakaret edeceksek neden bu ülkede düşünce özgürlüğü olmadığından yakınıyoruz?
Bu ülkede bir şeyleri değiştirmek istiyorsak önce kendimizdeki yanlışları düzeltmek zorundayız. Kendimizi düzeltmeden başkasının hatalarını konuşmak iki yüzlülüktür.
Türkiye’de bir gerçek vardır. Muhalefetteyken herkes kedi gibi uysaldır. Demokrasiden, eşitlikten, fikir özgürlüğünden bahseder. Çünkü gücü yoktur. Ne zaman gücü eline geçirir bir anda kaplan olup muhalefetteyken söylediği her şeyi unutur ve söylediklerinin tam tersini yapar.
Şu an iktidarda olanlar da bir zamanlar mağdur değiller miydi? Kendilerinin haksızlığa uğradığını söylüyorlardı. Şimdi ise aynısının daha fazlasını kendileri yapıyorlar.
Sizin kitabınızı eleştirenlere verdiğiniz cevap bana bu gerçeği hatırlattı. Eleştirdiğimiz kesimden farkımız olmayacaksa neden eleştiriyoruz?
Atatürk’ün yolundan gittiğini söyleyen birisi farklı olmalıdır.Kâğıda sardığı sigara tutuşunca kendisine küfreden vatandaş tutuklandığında " adamı tutuklayacağınıza insan gibi sigara içmesini sağlayın" diyen Atatürk’teki olgunluğa sahip olması gerekir.
Bu olgunluğa sahip olursak bu ülkede hoşgörüyü, fikir özgürlüğünü, demokrasiyi hâkim kılabiliriz.
Biz farklı olmazsak bizden olmayanlar neden bize yaklaşsın?
Bizden olmayanı kazanmayı geçtim şu açıklamanızla sizi takip eden insanları kaybettiniz.
Kaybetmek kolaydır. İki ağır hakaret söyleyip bir insanı kaybedersiniz ama bir insanın kalbine girmek, yüreğini kazanmak zordur.
Keşke kitap satışındaki başarınızı bu açıklamanızla gölgelemeseydiniz. Son köşe yazınızda cevap verdiniz zaten. Ne gerek vardı?
Atatürkçülük, eleştirilere hoşgörü göstermektir. Canımızı yaksa bile olgunlukla karşılamaktır. Eleştiriye ‘’adi, alçak, hain’’ diye karşılık vermek başkalarının üslubudur. Atatürk’ün yolundan gidenlerin bu şekilde konuşmaya hakkı yoktur