Konuyu, mevzuat hükümleri ve Anayasa yönünden incelediğimizde, teröristlerin kendilerine hiç bir müdahale olmadan ülke dışına çıkmaları mümkün değildir. Konusu suç teşkil eden hiç bir emir yerine getirilemez!Getirenler de,emri verenlerde yasa önünde suç işlemiş olurlar.
KANUNSUZ EMİR SÖZLÜ DE OLSA YAZILI DA OLSA UYGULANAMAZ
PKK'lı teröristlerin sınırlarımız ötesine çekilmesi durumunda,herhangi bir operasyon yapılmaması,görmezden gelinmesi,hatta çekilirken lojistik destek verilmesi,silahlarını teslim etmeyip gömülmelerine müsaade edilmesi;kısaca emniyet güçlerine teslim olmadan ve yargı önüne çıkarılmadan,başka bir ülkeye de olsa gitmelerine izin verilmesi hukuken cevazı mümkün değildir.
Anayasanın, " Kanunsuz Emir" başlıklı 137.maddesinin 1.fıkrasında şöyle der: Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse,üstünden aldığı emri,yönetmelik, tüzük,kanun veya anayasa hükümlerine aykırı görürse,YERİNE GETİRMEZ ve bu AYKIRILIĞI O EMİR VERENE BİLDİRİR. Ancak üstü emrine ısrar eder ve emrini yazı ile yenilerse,emir yerine getirilir;bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz" denilmiştir.
Devlet Memurları Kan. 11.maddesinin 2.fıkrası gereği olarak;Devlet memurları amirinden aldığı emri; Anayasa,kanun,tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse,yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir.Ancak emrine ısrar eder ve bu emrini yazılı olarak yenilerse,memur bu emri yapmaya mecburdur.Ancak emrin yerine getirilmesinden doğan sorumluluk emri verene aittir.Burada amirin emrini yerine getirilmesinde ki ısrarına uymak ve bu emrin SUÇ OLUŞTURMAMASI halinde mümkün olmaktadır.
TCK'nun 24.maddesinin gerekçesinde de: Amirin emri hukuka aykırı olmasına rağmen,bu emir; emredilen açısından bağlayıcı olabilir.Gerek Anayasa'nın 137 mad,gerekse TCK.mad24 göre: Ancak,hiyerarşik yapı dolayısıyla emri yerine getiren sorumlu olmaz.Bu durumda sorumluluk EMRİ VERENE aittir.
Görüldüğü gibi yasalarımızda emir,hukuka aykırı olmanın yanı sıra,ayrıca SUÇ'DA teşkil edebilir.Anayasamız,KONUSU SUÇ TEŞKİL EDEN EMRİN YERİNE GETİRİLMESİNE HİÇ BİR SURETTE İZİN VERMEMEKTEDİR.(madde 137,fıkra 2) Bu durumda emriç yerine getiren kimse SORUMLULUKTAN KURTULAMAZ.
"Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun 2. maddesinde de emrin yerine getirilmesiyle ilgili yasal düzenleme bulunmaktadır.Kamu düzeni ve kamu güveninin sağlanmasından sorumlu olan polis; amirlerinden aldığı emri,kanun,tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse,yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir.Ancak emri veren,emrine ısrar ve bunu yazılı olarak yenilerse emir yerine getirilir.Bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz.Konusu suç teşkil eden emir ise hiç bir surette yerine getirilmez.
Şimdi bu mevzuat hükümlerini neden açıkladık?
Malesef PKK ile müzakere yürütülürken,işin yasal zemine dikkate alınmadan, "Sınır dışına çekilme " çağrısı yapan,Sayın Başbakan,çekilme sırasında hiç bir müdahale olmaması için,asker ve polise talimat verme çıkmazı içine girmiştir.İşte bu fırsatı çok iyi değerlendiren,terör örgtütü,sınırlar dışına çekilirken,TBMM'den yasal güvenlik istemiştir.
Bu yasal güvencenin verilmesi ise hiç bir şekilde kanunlarımıza göre mümkün değildir.
Bir genel af çıkarılmadan verilecek emir veya talimatların tümü kanunsuzdur.Yasaları ihlal anlamına gelir.İşte Anayasanın 137.maddesi açıktır.Başbakan nasıl cinayet işleyenleri bırakamazsa, " PKK'lılar yurt dışına çekilsin..." diyemez. Yasalarımıza göre suç teşkil ettiği ortadadır.
Hiç bir yetkili,bu manada herhangi bir görevliye,polis,jandarma,koruyucu ve her türlü kolluk görevlilerine, "Bu suçları görmezden gelin,suç işleyenler elini kolunu sallayarak çıksınlar..." diyemez.
Yukarıda açıkladığımız üzere bu durumda;KANUNSUZ EMRİ UYGULUYANLAR DA SUÇ İŞLEMİŞ sayılacaklardır. Silahlarını bırakanlar ve teslim olanlar için bir AF çıkarılabilir,bu hükümetin tasarrufundadır.Halkın vicdanında kabul görmese de,hukuken şekle uygunluk açısından yasal mevzuat eksikliği giderilmiş olması esastır.
Ancak AF'TA ŞARTLI olmalıdır.Silahlarını bırakanlar ve teslim olanlar hakkında hukuki mevzuatla gerçekleşebilir.Bunlar sözlü talimatlarla değil yasal düzenlemelerle vücut bulur..
Biz verilen geri çekilme emrinin yasal olup olmadığını tartıştığımız için AF konusunun hukuki ve vicdani boyutunu ve vatanın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne kast etmiş teröristlerin,af ile salıverilmelerinin uygunluğunu veya uygunsuzluğu bu yazımızın konusu içinde değerlendirilmemelidir...
Görüşümüz o dur ki; Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı suç işlemiş teröristler için tek yol mahkemeler önünde hesap vermeleridir.Oysa teröristlerin sınır dışına çekilmeleri konusunda yasal hiç bir süreç yoktur.Şu anda mümkün de değildir.Hukuk çiğnenmektedir ve YÜCE DİVANLIK SUÇLAR işlenmektedir.
Şu anda Türkiye'de yaşanan terör dahil,AÇILIM VE BARIŞ SÜRECİ dedikleri faliyetlerin içi hukuken doldurulmamıştır.Hukuksuzluk mevcuttur.Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı suç işlemiş kişiler,yurt dışına çıkarılması konuşulan kişilerdir.
Sayın Başbakan'ın; "...Silahlarını bıraksınlar,Silahlarını gömsünler gitsinler..." hukuken ciddi bir yaklaşım tarzı olarak değerlendirilemez.
Hukuki yapılanma ön görülmeden,yapılan tüm bu işler,hukuken geçersizdir.Gelecek yıllara ve tarihe not düşme açısından bu değerlendirmelerin yapılmasını zaruret olarak görüyoruz.
Halkın infialinden;ya da oy kaybı korkusu ile hukuki süreç tamamlanmadan,hukukun ardından dolanılarak yapılan uygulamaların geçerliliği ve meşruiyeti her zaman sorgulanacaktır.
Sayın Başbakan'ın hukuki olarak inşa etmeye çalıştığı yapının temelleri sağlam değildir.Hukuki gerekçelerden yoksundur.Bunlar ancak, teröristlerin silahlarını bırakıp yargı önüne çıkarılmaları ile olur.Bir genel afla olur.Şartlı tahliye yolu ile olabilir.Mesela 10 yıl boyunca silahlı bir eyleme katılmamak,teslim konusunda ise bir cinayet işlememek gibi şartlarla olur. Aksi mümkün olmaz...
Terörist başı Öcalan, sanki meclis kararıyla terör yaptırıyormuş gibi; "...Çekilme parlamento kararı ile olacak.TBMM bu kararı onaylayacak.Hakikat komisyonları kurulacak,köylere dönüş olacak.Akil adamlar heyeti oluşturulacak,bunlar yapılmazsa çekilme olmaz..."
Bu sözlerle,PKK terör örgütü kendisini suç örgütü olmaktan çıkarıp CENEVRE sözleşmesinde ki, "SAVAŞAN TARAF" pozisyonuna sokmak istemektedir.Yandaş medya,yerli işbirlikçiler,dış güdümlü destekçiler,PKK'ya "Gerilla" veya "Özgürlük savaşçıları.." diyerek kendilerine,Türk Devleti karşısında meşruiyet zemini sağlamaya çalışmaktadırlar ve başarılı da oldukları görülmektedir...
Şimdi şu sözler de Sayın Başbakan'a aittir:
"...Söz verdim,teröristler geri çekilirken herhangi bir müdahalemiz olmaz.Geri çekilme ve barış görüşmelerini izlemek,buna tepki koyanları ikna etmek,yön vermek için, 'akil adamlar komisyonu kuracağız'.PKK terör örgütüne ne verdiniz,neyin pazarlığını yaptınız diyorlar.Biz kimseye bir şey vaad etmedik,hiç bir pazarlık yapmadık.." diyor ve ardından da; " ..Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın,gömerse gömsün,bırakır gider...Silahı bıraktıktan sonra güvenlik güçlerimizin,eli silahsız insana silah sıkması söz konusu olamaz.."
Şimdi sormak gerekiyor:Bu emirler kanuna uygun mudur? Halbu ki kanunlarımızda ise; Kanunsuz emir sözlü de olsa yazılı da olsa uygulanmaz...Terör sorununu dünyada ki uygulanmasına bakalım.
İSPANYA TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞMEYİZ DİYOR
Terör sorunu ile yıllardır boğuşan İspanya hükümeti,BASK bölgesinin bağımsızlığı için mücadele veren ETA örgütünün operasyonlara son vermek için masaya oturma teklifini reddetti.Hükümet ETA'nın şartsız olarak kendini fesh etmesini istedi.Bask bölgesinin bağımsızlığı için 45 yıldır mücadele veren örgüt geçen sene silahlı mücadeleye SON VERDİĞİNİ açıklayarak,kendini fesh edip silahlarını teslim etmek üzere,İspanyol ve Fransız hükümetleriyle masaya oturmaya hazır olduğunu bildirmiştir.
ETA bildirisinde,fesh ve silahları bırakmak için bazı şartları olduğunu,hapiste bulunan ETA militanlarının kendi ülkelerine veya yakın şehirlere nakledilmesi olduğu belirtildi.Ancak,İspanya Hükümeti,ETA'nın bu şartlarını ret ederek müzakere masasına oturmadı.
Oysa ki İspanyada ki terörün sosyolojik,etnik,kültürel,.şartları ile Türkiyede ki terörün alt yapısı arasında siyasal farkların ayrılığı tüm açıklığı ile ortadadır.
İspanya'da etnik kopuşun , ayrı siyasallaşmanın ve kültürel bağların ayrılığı,ülkemizde ki Türk-Kürt bütünleşmesine ise benzememektedir.
Türkiye'de ki PKK terörünün dış destekçileri,kaynakları,uluslar arası ilişkisi bu güne kadar tüm çabalara rağmen ayrılığı başaramamışken,son 10 yılda ki yanlış uygulamalarla bu ayrılığa çanak tutulduğu gözlemlenmektedir.
Bu senaryo,dünya petrol kaynaklarının %73'ünü kontrol altına alma,Kuzey Afrika'dan Basra Körfezi'ne kadar olan Müslüman coğrafyasında,Batı çıkarlarına uygun yeni bir düzen kurma ve bu amaçla Türkiye'yi bölme senaryosudur.BOP çerçevesinde yürütülmektedir.
Ortadoğu'da İsrali'in yanında Batı çıkarlarını bekçiliğini ve jandarmalığını yapacak yeni bir KÜRDİSTAN Devleti kurma senaryosudur.
22.04.2013
TÜRK OCAKLARI
ÜMRANİYE ŞUBESİ BAŞKANI
AV.Faruk ÜLKER