1978'de Kars Kalesine kızıl bayrak çekildiğini duyunca önce o tarafa doğru şöyle bir yekinmiş; sonra Kadifekale'ye Sovyet bayrağı çekilince gözlerimizi İzmir'e çevirmiştik.
Özellikle İGD, DİSK, TKP-ML, Dev-yol, Dev-sol gibi Moskovacı örgütler, enternasyonal semboller olan "orak ve çekiç"i duvarlara çizmekten çekinmez hale gelmişlerdi.
Rusya, tarihte en çok savaştığımız ülkeydi. Türkleri esir almış ve hem çarlık Rusya'sında hem de Komünizm döneminde milyonlarcasını Sibirya'ya sürmüş, yollarda telef etmişti.
İşte şimdi de karşımıza "orak çekiçle" gelmiş, kardeşlerimizi bize düşman etmişti. Başka bir bayrağı, Ay yıldızlı bayrağa tercih edenleri affetmemiz mümkün değildi.
O günden bugüne ben hep, Türkiyeli Komünistlerdeki bu kızıl kavgacılığın ve Türk düşmanlığının tarihi derinliğini sorguladım.
Zamanla, Tarih tahsil ettikçe ve biraz da tesadüfen gördüm ki; Anadolu'nun bazı kesimlerinde, özellikle de Osmanlı'yla kavgalı olan gruplarda "Moskof" yakınlaşması daha derinlerden gelmekteydi.
Rusya'nın Kars'ı geçip, Erzurum'a, Aziziye tabyalarına kadar ilerlediği 200 yıllık Kafkasya savaşları boyunca Rusya, güneyindeki Müslümanlar arasındaki mezhep farkını doğru çözümlemiş ve bundan yararlanmaya bir hayli erken başlamıştı.
O yüzden de ben Putin'in Duma'da dün yaptığı konuşmayı, diğer gazetecilerden biraz daha farklı dinledim:
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin: "Türkiye'de Rusya'nın çok eski ve güvenilir dostları vardır." Derken bazılarına göre "1970'lerin komünistlerini" kastediyordu. Bazıları Putin'in sözlerini, 1920'lerdeki stratejik "Atatürk-Lenin dostluğu"nu hatırlatan cümleler olarak algıladılar.
Oysa bana göre Putin, tam da beklediğim gibi "mezhebe" oynuyordu!..
Rusya'nın, "Şii" İran'ın etkisiyle, "Nusayri" Suriye rejimini koruma konusunda gösterdiği hassasiyetin onda birini, "Sünni" Saddam ve Kaddafi için göstermemiş olması da bu "tarihi dostlukların ve düşmanlıkların" bir tezahürüydü.
Russia 24 Televizyonundaki Bozkurtlar belgeselinde "Turan" haritası, Rusya için bir tehdit olarak resmedilirken "Caferi" Azerbaycan'ın haritanın dışında tutulması, Rusya'nın bugünlerde ne düşündüğünü anlamamız için bir ipucu olabilir miydi?
Elimde Karslı Bedreddinzade Mirliva Ali Bey tarafından 1705-1723 yılları arasında "Kaa'ime" adıyla kitaplaştırılmış Osmanlı istihbarat raporları var. (Yayına Hazırlayan Prof. Fahrettin Kırzıoğlu)
17 bölüm halinde yayınlanan raporlardan sadece üçünün başlığına bakarak bile dönemin değer yargıları ve strateji hamleleri hakkında malumat edinmemiz mümkündür:
1- Aciz kalan Safavi şahı Hüseyin'in Osmanlılar dururken Hıristiyan Moskoflardan yardım dilemeğe karar vermesi.
2- Safavi Şahı Hüseyin'in Dağıstan, Şirvan ve Karadeniz'e kadar olan bütün Gürcistan'ı Moskoflara vermeyi vadederek; Çar I. Petro'dan yardım dilemesi…
3- Moskofların Hazar denizinden faydalanarak nereleri istila edebilecekleri, bundan başka Kafkasya'yı aşmaları halinde Kars, Çıldır ve Tırabuzan'un bile tehlikeye düşeceği...
Mirliva Ali Bey'in 1700'lerin başındaki endişelerinde ne kadar haklı olduğu, 1878'de Kars'ın 1916'da Trabzon'un işgaliyle kesinleşti.
Ruslar, güneye inerken 300 yıl boyunca Müslümanlar arasındaki mezhep çatışmalarından yararlanmışlardı.
Türkiye'nin Suriye politikasının, Erdoğan'ın iç politika kaygılarıyla giderek "mezhep eksenine oturması" Rusya'yla yaşanan uçak krizini, tarihi derinlikliyle yeniden sorgulamamızı zorunlu kılmaktadır.
Rusya'nın muhtemel stratejisi, Şii İran, Irak ve Suriye rejimleriyle birlikte Kafkasya Caferilerini, Anadolu Alevilerini ve Sünni çizginin karşısında yer alan Marksist Kürtleri yanına almaktır.
Rusların, Azerbaycan'ı zor durumda bırakacak, PKK terörünü azdıracak ve Türk birliğini yüz yıl öteleyecek olan bu hamlesini boşa çıkarmanın yolu, Türk Milliyetçilerinin özellikle bugünlerde Alevi'siyle Sünni'siyle "rasyonel bir milli duruş" ulusal bir bütünlük sergilemesinden geçmektedir.
Bu bilinçle, Rusya krizinin tarihi fay hatlarından beslenerek büyümesini önleyecek olan en kuvvetli hamle, Suriye-Irak-İran-Azerbaycan hattında MHP, CHP, SP ve BBP'nin ortak bir diplomatik söylemde buluşmasıdır.
Putin'in "uçak krizini" bu çapta büyütmesinin "Müslümanları yararak sıcak denizlere inme" stratejisinin bir parçası olup olmadığı, Rusya'nın Türkiye'nin "milli" muhalefetine vereceği tepkiye göre netleşecektir.
Böylece içerde geniş tabanlı bir ulusal bloğun oluştuğunu gören Putin'in "Türkiyeli eski dostlar" balonu da sönecektir.