Bir ülkeyi yönetenler, o ülkenin tarihini bilhassa yakın tarihini, değer yargılarını bilmek zorundadırlar.
Ülkeyi idare edenler; “ ...ırkçılık, etnikçilik, etnisitecilik’ten” oluşan ayrımcılık ile; vatanını ve milletini her şeyden fazla severek, dünya devletleri arasında, sömürülmesini önlemek ve gelişmişlikte ön sırada olmasını istemekten ibaret olan milliyetçilik anlayışını karıştırmamayı öğrenmek zorundadırlar...
Kendi varlığını, yaşadığı milletin varlığı içinde bir bütün olarak görmeyenler, Türk Milleti aidiyetine mensup olma şuuruna erişemeyenler için MİLLİYETÇİLİK hesaplaşılması gereken bir değer olarak algılanması normaldir.
Milli değerler yerine, küresel güç odaklarının oluşturduğu değerlerin varlığını kabul görenler, ancak toplumun direncini kırarak bunu başarabileceklerdir.
Milliyetçilik ve milli değerlerle hesaplaşmak, küresel güçlerin bölge üzerindeki oluşturdukları siyaset tarzı ile de uyumludur.Ortadoğu coğrafyasına yeniden şekil vermek isteyen emperyalist ve küresel güçlerin önündeki tek engel milli güçlerin varlığıdır.Bu engel Türkiye’de de,Türk milliyetçileridir.
Toplumu etnik parçalara ayırmak, ayrıştırmak ve bir adım sonrası bütünden ayrılan etnisitelerin özerkliklerini ilan etmek için; MİLLİ DEVLETİN yıkılıp, milliyetçilerle hesaplaşmak gerekmekte olduğu açıktır.
Üniter devlet yapıları, küreselleşmeye uygun değildir.Önce küresel değerlerin,milli değerlerin yerine koyulmasıyla işe başlanacaktır...
Küreselleşme, GEVŞEK SINIRLAR istediği için,gevşek sınırlar içerisinde ki özerk yapılar bu sisteme uygunluk teşkil etmektedir.
Gevşek sınırlar içerisinde ki etnik ayrılmaya, federatif yapıya, mahalli otonom idarelerin kurulmasına karşı olan güçler , ülkenin milli birlik ve bütünlüğünden yana olan MİLLİYETÇİ GÜÇLERDİR. Sırf bu yüzden,bölücülerin,küreselcilerin,ikinci cumhuriyetçilerin ve sair odakların hedef tahtasına oturtulmuşlardır.
AB ya da ABD dayatmaları ile, küresel güçlerin çıkarlarını,kendi ülkesinin çıkarlarının önüne koymak makul bir davranış sayılamaz.
Türk milliyetçiliği hiçbir zaman IRKÇILIK değildir. Bu gün Orta Asya’dan,Adriyatik’e kadar,hatta Pasifik Okyanusundan,Atlas Okyanusuna kadar,uzanan devasa coğrafyada,Türklerin şu veya bu şekilde akrabaları vardır.Hatta Amerika’da bile akrabalarımız vardır.
Türkler dünyanın her yerine yayılmış ve kök salmış kavimlerin en başında gelenidir. Gittikleri çoğu yerde yerli halkın yaşayış tarzına,ibadetlerine saygı göstermişler ve müdahale etmemişlerdir.
Bunun tersi olsaydı,500 yıl kaldığı Balkan coğrafyasında, Ne Arnavut, ne Yunan, ne Bulgar, ne Sırp ne de şu veya bu milletten bir esame kalmazdı.
İşte Türklerin oluşturduğu bu imparatorluk kültürü içinde bulunduğu bünyede ki tüm halkları bir arada yaşatan anlayış kültür milliyetçiliğinden başka bir şey değildir..
Osmanlı Devleti bunun canlı örneğidir. TÜRK, etnik bir gurubun değil büyük bir milletin adıdır.
TÜRKÇÜLÜK, IRKÇILIK DEĞİLDİR
Türkçülüğü tam bir bilimsel gerçeklikle inceleyen, ZİYA GÖKALP, Türkçülüğün Esasları isimli eserinde ; “...Türkçülük, ırkçılık değil,Türk milletini yükseltmek demektir.Türkçülük,Türk milletini sevmek demektir. Türküm diyen herkesi Türk biliriz...” diye ifade etmiştir.
Türklerle Kürtleri biribirine düşürmek isteyenlere karşı da:
“..Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa,Türk değildir,
Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir..” diye ifade etmiştir.
Türk milliyetçiliğinin fikir muhteviyatı bu karakter üzerinde oturduğuna göre Türk milliyetçiliğini ırkçılık ithamı ile vasfetmek, bir iftiradır, Türk milliyetçilerine hakarettir,vicdanları kanatan bir anlayışın ürünüdür...
Irkçılık, biyolojik ve genetik özellikleri esas alırken, milliyetçilik tek başına soy unsuruna dayanmayıp,kültürel değerlere bağlı bir anlayış biçimidir.
Irkçılık, insanlarda ki doğuştan getirdikleri genetik özelliklere göre vasıflandırılan bir anlayışın ürünüdür. Gözü, kafatası, yüzünün rengi,yüz yapısı,saç şekli ve kana dayalı özellikler değerlendirmede esas teşkil eden unsurlardır.Yani biyolojik ve genetik değerlendirme esas unsurları teşkil eder.
Hatta, kendi kavimleri dışındaki milletlere yaşama hakkı tanımayan; veya kendi kavmi dışında ki tüm kavimleri, kendilerine hizmet etmek için yaratıldıklarına inanılan bir anlayışın ürünüdür.Bunun misalleri tarihte sayılamayacak kadar çoktur.
Başta SİYONİZM ırkçılığı olmak üzere; tüm kavimlerin, kendilerine hizmet etmek ve köle olmak için yaratıldıklarına inanılan sapık bir düşünce ürünüdür.
Bilahare, Alman ırkçılığı da ÜSTÜN IRK teorisi üzerinde inşa edilmiştir.Avrupa tarihinde ırkçılık geleneği tarihi kökenlere sahiptir.Germen ırkçılığı,Latin ırkçılığı’nın tarihten gelen gelenekleri bu gün de mevcuttur.
1789 Fransız İhtilali ile, Fransa medeniyetine özgü geliştirilen kültür ırkçılığı da devam ede gelen ırkçılık türüdür. Avrupa’da ve halen Güney Afrika’da ve ABD’de kafatası,kan , renk zenci beyaz ırkçılığı bilinen gerçeklerdir.
Buna karşı Türk tarihinin hiçbir sayfasında ırkçılık olduğunu kimse söyleyemez. Dünya kıtasında basmadık yer bırakmayan ve en büyük imparatorlukları kuran Türk gücü, eğer ırkçılık yapmış olsa idi, dünya gidişatı da ,dünya siyaset tarihi de bu günkünden bambaşka olurdu.
Dolayısıyla IRKÇILIK, toplumlarda ki doğuştan gelen genetik özellikleri korumaya özen gösterip; dünya siyaset tarihinde ki sosyal ilişkileri SEBEP SONUÇ ve biyolojik yapılanmaya bağlayan bir anlayıştır...
İsrail’in Siyonizm ırkçılığının sebebi, YENİ ARZI MEVUUD teorisi içinde şekillenmiştir. Kendilerine vaad edildiğine inanılan toprakları yeniden 2000 yıl sonra elde etmek ve tüm diğer kavimlerin yaratılış sebeplerini; kendilerine hizmet etmek ve köle yapmak amacına bağlayan bir sonuç ilişkisidir.
Zikredilin bu sebep- sonuç ilişkisinin tezahürü ırkçılığın bütün kökenlerinde mevcuttur...
O halde ırkçılık genetik statüye önem verirken, milliyetçilik ise yaşanılan ve sonradan kazanılıp kendisine mal edilen statüye önem verir.
Bu yönden de milliyetçilik ile ırkçılık arasında GECE ile GÜNDÜZ farkı mevcuttur. Birisi ak diğer karadır. Arasında diğer renkler ve tonajlar yoktur, olamaz da...
Bu manada MİLLİYETÇİLİK anlayışımız, ülkemizi ülke yapan, millet yapan, coğrafyamızı vatan yapan tüm milli değerlerin korunup güçlendirilmesi esasına dayanır.Ayrıştırıcı değil bütünleştiricidir.Ülkemizde insanlarımızın TÜRKÜM diyebilmesidir. Milliyetçilik, Türk Milleti’ne mensup olma şuuruna erişebilmek ve aidiyet duygusunu paylaşmaktır.
“Yurtseverlik” ya da “Ulusalcılık” gibi kavramlar, milliyetçilik kavramı ile bağdaştırılamaz. Bu kavramlar milliyetçiliğin içini de dolduramaz...Konumuz bu olmamakla birlikte ; ulusalcılık dünden gelen sağcılık- solculuk ya da sınıfçılık çatışmalarından sonra biraz daha milli duygularla bezenmiş bir MAHÇUP MİLLİYETÇİLİK gibi görülse de,kanaatimizce milliyetçiliği ulusalcılık tezi üzerinden mukayese etmek büyük yanlışlıktır.
Milliyetçilik, ne hamaset,ne kuru gürültü ne de sadece duygusallıktır.Milliyetçilik,milletin içe kapanması da değildir.Dünya siyasetinde en ön plana çıkma,devletler muvazenesinde söz sahibi olma,dışımızda oyun kurucuların,acaba buna TÜRKLER’DE ne der? diye düşündürebilmedir...
Ülkemizde bir kısım cenah, bilerek veya bilmeyerek milliyetçilikle ırkçılığı aynı kategoride göstermek ve görmek istedikleri açıktır.
Türk milliyetçiliğinin kökeni bilinen tarihle; HUNLAR dönemine kadar gitmektedir. ORHUN kitabelerinde vücut bulmuştur. Türk milliyetçiliği suni bir varlık değildir. Kökleri mazide olan bir atidir.
Bizi biz yapan değerler, Türk milliyetçiliğinin var olduğu değerlerdir. Her davanın bir inancı ve ülküsü vardır. Bu inanç değerlerini, maddeden manaya,düşünceden teoriye ve fiiliyata akabinde aksiyonerliğe taşıyan ülkü erleri vardır.Tüm toplumlarda ki bu ülkü erleri o toplumun MİLLİYETÇİ güçleridir.
İnsanlar, doğar,büyür ve ölürler,Ne kadar uzun yaşamak isteseler de yaşanan ömür 90-100 seneyi geçmez Bu insanların biyolojik hayatıdır ve her insan fanidir.
İnsanın yaşadığı hayatın dışında bir de fani olmayan, mensubiyetine bağlandığı ve gurur duyduğu, ezeli , “Milliyet” hayatı vardır. Dünya durdukça milli hayatta devam edecektir.Milli hayatın temsilcileri ise Milliyetçilerdir.
TÜRK MİLLİYETÇİĞİ ULVİ BİR DEĞERDİR
Milliyetçilik duygusu, tarihteki bütün topluluklarda bir mensubiyet duygusu olarak her zaman var olmuştur. Aynı coğrafyayı ve aynı tarihi paylaşmaktan tutun da; ortak inançlardan doğan bir mensubiyet , yakınlık ve paylaşma ve dayanışma duygusu olarak tezahür eder.
Bir toplumun kimliği aynı zamanda onun milliyetidir. Her toplumun, başkalarında olmayan bir hayat tarzı anlayışı onun farklı olma özelliğini teşkil etmektedir.
Bu farklı olma şuuru, bir KİMLİK duygusu olarak gelişir. Toplumların tarihi geçmişleri ne kadar çok eski, kökleri ne kadar çok derinlerde ise KİMLİK duygusu da o ölçüde yerleşmiş ve oturmuştur. İşte TÜRK KİMLİK ŞUURU ve bu şuurun vücut bulduğu MİLLİYETÇİLİK duygusu, tarihte ki bütün milletlerden çok daha eski bir karakteristik özellik taşır.
Bu gün görülen Göktürk Kitabeleri ve Bengü Taşlar; sekizinci yüzyılda yazılmış, Türk Milliyetçiliği’nin karakteristik özelliklerini yansıtan abidelerdir.Türk kimliğinin en muhteşem,en görkemli eserleri olan bu yazıtlar düşünceden yazıya dökülmüş abidelerdir...
Milliyetçilik duyguları bir toplumu harekete geçiren en büyük güçtür. Bu duygular toplumun dinamosudur.
Batı tarzı kavmiyetçi milliyetçilik anlayışına, Türk milliyetçileri itibar etmez.Türklerin milliyet anlayışı,ortak kültüre dayalı bir anlayıştır.Bu ortak kültürü oluşturan sayısız unsurlar içerisinde,belli soydan gelmiş olmak sadece tek bir unsurdur.Başlı başına yeterli değildir.
Bütünün içinde ki tek bir soy farklılığını oluşturan unsur, tek başına bir değer ihtiva etmez.
İşte bu noktadan,Türk milliyetçiliğinin batı kavmiyetçilik tarzı milliyetçilik anlayışından farkı şudur:
Türk milliyetçiliği, herhangi bir millete karşı düşmanlık veya ona karşı olma duygusuna dayanmamıştır. Türk milliyetçiliği doğrudan doğruya kendi varlığına sahip çıkmak anlayışından doğmuştur. Tarih boyunca duygularında ki milliyetçilik anlayışını besleyen bir düşman objesi de olmamıştır.
Fakat, varlığını yok etmek isteyen, gerek iç gerekse dış düşmanlara karşı da her zaman bir öfke seli oluşturmuştur.Türk milliyetçileri tarih boyunca,milliyetçilik denilen toplumsal gücü,devletini ayakta tutabilmek için,milletini böldürmemek için,manevi değerlerine sahip çıkmak için,küresel ve emperyalist güçlere karşı bir kalkan olarak kullanmışlardır.
Vatanı ve milleti bölmek , parçalamak isteyenlere karşı bu güç her zaman koruyucu kalkan olmaya bundan sonra da devam edecektir.
Türk milliyetçiliği, İslam’ın özünde yoğrularak,yaratandan ötürü yaratılanları sevmiş;insanları,”Eşrefi mahlükat” kabul eden bir anlayışa itibar etmiştir.Türk milliyetçiliği, sadece Türkiye’nin değil,dünyanın bir gerçeğidir.Tarihten,Türk’ün adı silindiğinde,tarih yazılamayacağını bizzat batılı ilim adamları itiraf etmektedirler.
Bu büyük millet,Ötüken’de doğmuş, ERGENEKONDA demir dağları eritmiş,dünyanın siyasetine mühür vurmuştur.Batı Roma’ya kadar gelmiş,önce Batı sonra doğu ROMA’YI yıkmış,çağ açıp çağ kapatmış; ” İlay’ı kelimetullah” uğruna haçlı seferlerini göğsünde parçalamış, 1000 yıl,İslam’ın sancaktarlığını yapmış,hadimi olmakla şereflenmiş, İki Cihan Efendisi Resullah (SAV) Efendimizin övgülerine mazhar olmuş şerefli bir millettir Türk milleti. Ve bu davanın şerefli temsilcileri olmuştur Türk milliyetçileri...
Yaratılış gereği , sahip olduğu değerlere kutsallık izafe etmek,hem Allah’ın kanunlarına hem de insanlık değerlerine aykırıdır.Büyüklük ancak Allah’a (CC) mahsustur.İnsanın insana üstünlüğü ise TAKVAYA göredir...
Her insanın kendi etnitesiyle barışık olması ve ona saygı duyması doğaldır.Fakat kendi etnisitesine, dünyanın en üstün, en farklı,en akıllı,en haklı gibi ayırıcı özellikler yükleyerek,bu özellikler ile öğünmesi,IRKÇILIK;NAZİZİM;FAŞİZİM anlayışının değer yargılarından öte bir anlam taşımaz..
Bu anlayış içerisinde, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almak kimsenin hakkı değildir; haddi de değildir.
Birileri milliyetçiliğimizden rahatsız oldu diye,ne milliyetsiz milliyetçilik yaparız ne de TÜRK olan adımızın değiştirilmesine muvafakat ederiz
TÜRK MİLLETİ’NİN ADI DEĞİŞTİRİLİYOR
Türk milleti kavramı, kültürel bir kavramdır.Sırf terör sorununu çözmek için,Türkiye Cumhuriyeti Devletini,Türk milletinin elinden alarak, “TÜRKİYELİLİK” veya “Türkiyeliler Milleti” diye inşa edilecek bir kimliğin literatürde bir yeri yoktur.
Antropoloji, etnografya,etnoloji, tarih gibi tüm ilim dallarının ittifakıyla mevcuttur ki; Anadolu’yu fethederek bu günkü Türk Devleti’ni kuran
OĞUZ TÜRKLÜĞÜ, Türk ırkının bir devamıdır.Yaşanan kültür ve konuşulan dil de nüans değişiklikleri ile birlikte,Türk kültürü’nün devamından başka bir şey değildir..O halde,Türk milleti ve Anadolu coğrafyasında ki, Türk’lük kökü,maziden atiye devamı eden ulu çınarın kökleridir...
Türk Milleti, artık gerçekleri görmelidir. Millet olma duygusunun gereklerini de yerine getirmek için,üzerinde oluşturulan sis perdesinin kaldırılması gerekmektedir.Uyuşturulma derecesinde tepki vermeyen milletlerin geleceği de olamaz.Türk Milleti artık uyanmalıdır.Uyanmıyorsa uyundırılmalıdır.
Türk Milliyetçiliğine karşı olanlara; peki sen hangi millettensin? diye sorulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi Türk Milliyetçiliğidir. Türk ve Türklük kavramları anayasadan çıkarılınca bunların yerine hangi kavramlar koyulacaktır?
Türkiyelilik bir milletin adı olamaz. Aslında bu düşünce tarzına sahip olanlar için içinde “Türk” olduğu için,”Türkiyelilik” kavramı da içlerine sindiği söylenemez.
Coğrafyamızın ismi olan vatan topraklarına,”TÜRKİYE” dahi denilmesini istemedikleri, bunun yerine “AVRASYA” denilebileceğini söyleyenler mevcuttur...
Bunu dile getirenler şunu asla unutmamalıdırlar.Bu vatanı vatan yapan Türklerin kanı ve canı olmasaydı,kendilerini Türk’ten başka unsur görenler,bu topraklarda yaşamaları asla mümkün olmazdı..
“Türkiye” yok edilmek istenilmektedir. Türk yok edilince sıra Türkiye’ye gelecektir.Bu ülkenin adı haçlı seferlerinden itibaren 1000 yıldır Türkiye’dir. Türkiye halkının adı ise TÜRK’TÜR.
Türk’ün adı yok olmasın, kimliği değişmesin,diye direnen milliyetçi güçler ırkçı olarak addedilmektedir.Peki en az 1000 yıllık ortak bir tarih var.Bu tarihte ki milletin adı da var.Bu milletin adını değiştirip yerine neyi koyacaksınız?..
Şimdi ise kendimize yeni bir ad arıyoruz. Anayasa’dan Türk adı çıkarılmak istenmektedir.Neden? Çünkü terör örgütü PKK öyle istemektedir de ondan!..
“Tek millet” olmadan bahsedenler, bu milletin adını; “ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve kardeşlik” diye tarif edenlere şunu soruyoruz.
“Vatandaşlık ve kardeşlik” tanımı üzerine dünyanın neresinde böyle bir millet ismi vardır? Tüm unsurların içinde birleştiği bir millet vardır o da TÜRK MİLLETİ’DİR. Kimliksiz vatandaşlık olmayacağı gibi, isimsiz millet de olmayacaktır.
Adı; Ayşe,Fatma, Hasan, Salih,Yasin, KürŞat,.. olanlara; sen kimliğini değiştir, senin adın beni rahatsız ediyor deseler değiştirecek miyiz?..
Bu gün milli hassasiyet sahibi olan Türk Milliyetçileri ırkçılıkla, kafatasçılıkla ve faşistlikle suçlanmaktadır. Türk Milleti’ne karşı demokratik değerler bahane edilerek IRKÇILIK yapılmaktadır.
Türk Milliyetçileri ırkçılıkla itham edildikleri için, TÜRKLÜKTEN DE BİRİLERİ GİBİ İSTİFA ETMEYECEKLERDİR.
Tarihten bilineceği gibi SEVR anlaşması imzalanırken, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Sevr’in imzalanmasını isteyerek,Türklükten istifa etmiştir.Basında Necati Doğru’nun yazdığı ifadeyle,Şeyhülislam istifa mektubunu şöyle açıklamıştır.
“Yalnız Müslüman ve insan olarak kalmak üzere, Türklükten şeref ve izzetimle istifa ediyorum. Allah’ın huzurunda...Tövbe Yarabbi, tövbe Türklüğüme,Beni Türk milletinden addetme...”
Azınlık ırkçılarının ve Mustafa Sabri gibilerinin utandığı ve istifa ettiği TÜRKLÜK; TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN, medarı iftiharı olmaya devam edecek ve başlarında şeref tacı olarak dalgalanacaktır. 22.02.2013
TÜRK OCAKLARI
ÜMRANİYE ŞUBESİ BAŞKANI
AV.Faruk ÜLKER