Suriye krizinde yaşanan gelişmeler hızlı olduğu kadar son derece ilginç bir hal almaya başlamış olsa da ortada duran ve ulaşılmak istenilen neticenin sürpriz olmadığını belirtmek gerekir.
Rusya'nın Lazkiye'de hava üssü kurmasının ardından Esad yönetimine destek olmak görüntüsü altında başlattığı hava saldırıları uzun yıllardır süre gelen meseleyi yeni bir boyuta taşımıştı.
Bu hamlenin ardından başlayan hava sahası ihlalleri, Türk ve Amerikan uçaklarının havada Rus uçaklarıyla karşı karşıya gelmesi, sorunu nereye götürecek sorusunu doğurmuşken, peşi sıra yaşanılan hadiseler durumu yeni bir noktaya ulaştırdı.
Suriye'nin geleceği ile ilgili konuşulan güncel haldeki mevcut senaryonun başında ise Esad'ın 6 aylık geçici bir süre için Suriye'nin başında yetkisinin olmadığı sembolik bir rol üstlenerek görevinin başında kalabileceği geliyor.
Bu planın 28 Eylül'de gerçekleşen BM toplantıları sırasında ABD Başkanı Obama tarafından, Rusya Devlet Başkanı Putin'e iletildiği bilgisi birkaç gün önce ismi açıklanmayan bir Türk yetkili tarafından duyuruldu.
30 Eylül'de ise Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalesi gerçekleşti.
Dolayısıyla son gelişmelere bakarak "Suriye'de gerçekte olan biten nedir?" sorusu herkesin merak ettiği bir konu haline geldi.
Bugünlerde herkes bu soru üzerinde kafa yorar olmuşken, son günlerde yaşanılanları üst üste koyduğunuzda ortaya üç aşağı beş yukarı belirgin bir sonuç çıkabiliyor.
Peki son bir haftada Suriye ile ilgili neler yaşandı?
* * *
IŞİD'in merkez üssü konumunda olan Rakka'ya yönelik kapsamlı bir harekat yapmayı planlayan ABD, her anlamda işbirliği yaptığını gizlemediği PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye 15 Ekim günü havadan 50 ton silah bıraktı. ABD bu bilgiyi yalanlayıp, silahların bazı Arap güçlere yapıldığını söylese de PYD lideri Salih Müslim silahların kendilerine geldiğini doğruladı ve arkasının da geleceğini söyledi.
Bu hadiseden hemen sonra Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Tümgeneral Dronov başkanlığındaki bir askeri heyet Ankara'ya gelerek hava sahası ihlalleri ile ilgili olarak Türk Genel Kurmayı ile bilgi paylaşımında bulundu. Gelişmenin akabinde yansıyan bilgilere göre ihlallerin tekrarlanılmaması konusundaki hassasiyetlerin paylaşıldığı bilgisi verildi.
PYD Eş Başkanı Asya Abdullah ve Kobani (Ayn El Arap) Eş Başbakanı Enver Müslim'in de aralarında bulunduğu heyet, Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın resmi daveti üzerine 19 Ekim'de Moskova'ya giderek çeşitli temaslarda bulundu. Bu temasın asıl sebebinin PKK'nın Suriye kolu olan PYD'nin Moskova'da temsilcilik yani bir diğer deyişle diplomatik misyon açması olduğu bilgisi Rusya'nın resmi haber ajansı Sputnik'te paylaşıldı.
21 Ekim günü ABD Savunma Bakanlığı Basın Sözcüsü Peter Cook ABD'nin, Rusya'yla Suriye hava sahasında IŞİD karşıtı koalisyon uçaklarının ve Rus uçaklarının tehlikeli yakınlaşmasını önlemek üzere anlaştıklarını duyurdu. Cook, anlaşmanın savaş uçakları dışında insansız hava araçlarını da kapsadığı bilgisini verilirken, Rusya hükümetinin anlaşmanın içeriğinin tamamının paylaşılmasını istemediğini söyledi. Ayrıca bunun ABD'nin Rusya'nın Suriye politikasını benimsediği anlamına gelmediğini söyleyen Cook, "Aksine Rusya'nın ters tepen Suriye projesi ve Esed rejimini desteklemesinin Suriye'de devam eden iç savaşı daha da kötü bir hale getireceğine inanmaya devam etmekteyiz" değerlendirmesini yaptı.
* * *
Bu haber üzerinde henüz tartışmalar bitmemişken, bu kez bir başka önemli haber Rusya kanadından geldi. Hali hazırda Suriye devlet başkanı olan Beşar Esad'ın, 4,5 yıl sonra ilk kez ülkesinin dışına çıkarak Moskova'ya geldiği ve Putin ile görüştüğü haberi dünyanın konuştuğu öncelikli haber oldu. Bu ziyaretin tam da Suriye ile alakalı Esad'lı geçiş dönemi senaryolarının konuşulduğu bir zamana denk gelmesi dikkat çekti. Zirvede Putin'in "Suriye'de uzun vadeli gerçek çözüm istiyorsak bunun siyasi görüşmelerle sağlanması gerek. Biz sadece askeri açıdan değil, siyasi sürecin ilerlemesi için de diğer ilgili ülkelerle de görüşerek elimizden geleni yapmaya çalışacağız" dediği bilgisi paylaşıldı.
Esad'ın Rusya'dan ayrılmasının ardından Putin'in, Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak konu ile ilgili bir görüşme yaptığı bilgisi geldi.
Esad ziyaretini önemli kılan asıl mesele yazının başında vurguladığımız ismi açıklanmayan Türk yetkilinin Suriye ile ilgili bazı basın mensuplarına bilgi verirken "Esad İran için vazgeçilmez. İran da Rusya için. Ama Esad Rusya için vaz geçilmez değil." şeklinde söylediği sözlerinin hemen akabinde gerçekleşmiş olmasıdır.
Esad'ın Rusya temaslarının ardından PYD'nin yakın zaman öncesinde ABD desteği ile IŞİD'den aldığı Tel Abyad'ı kanton ilan ettiği haberi geldi. Ardından da PYD, temaslarını sürdürdüğü Rusya'dan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye lideri Esad'la görüşmesinde "Esad hükümeti ve Kürt milisler dışında IŞİD'le savaşan yok." şeklindeki açıklamasının kendileri nazarında büyük sevinç yarattığını belirtti. PYD meclis üyesi Sihanok Dibo, "Rusya ile teröre karşı birlikte hareket edebiliriz" dedi. Ayrıca PYD, Türkiye'nin güvenlikli bölge kurmak istediği ve kırmızı çizgi olarak nitelendirdiği alan içerisinde yer alan Cerablus'a karşı da operasyon hazırlığı içerisinde olduğunu söyledi.
* * *
İşte tüm bu gelişmeleri üst üste koyduğunuzda ortaya şu sonuçlar çıkıyor:
1-Suriye üzerinde büyük bir paylaşım senaryosu mevcut. Ülkenin geleceğinde Esad olacak mı yoksa olmayacak mı tartışmaları bir yana, kesin olan en belirgin mesele Rusya'nın, ülkenin Akdeniz şeridi boyunca uzanan alanı kontrolünde tutacağıdır. Muhtemeldir ki bu alanda daha çok Esad yanlısı ve bu zamana kadar rejimin yanında yer almış olan halk yaşayacaktır.
2-PKK-PYD Suriye'nin tüm kuzey şeridini kontrol altına almayı hedeflemektedir ve bu hedefine ulaşabilmek adına karşısında toprak alanı bakımından ufak bir alan kalmıştır. Belli olmayan durum bu alanın Akdeniz'e açılıp, açılmayacağıdır.
3-Ülkenin geri kalan orta ve doğu bölgeleri şimdiki muhaliflerin kontrolünde olacaktır. Burada nasıl bir yapılanmanın kurulacağı ise daha çok bölgedeki enerji ve siyasi denklemin sonucuna bağlı kalacaktır.
4-Suriye'nin geleceğine dair böylesi bir neticeye ABD'nin itirazı olmadığı gibi aslında gerçekleşmesini arzu ettiği sonuç da yaklaşık olarak böyledir.
Suriye'yi hali hazırda parçalanmış bir gelecek beklerken, işin sonucunu etkileyecek en önemli faktör Türkiye'nin tavrıdır. 
ABD ve Rusya, Türkiye sınırları boyunca uzanan ve Musul-Kerkük'ten yeni bir rota ile çizilerek Doğu Akdeniz'e açılacak olan yeni enerji nakil hatlarına "tampon bölge" olacak PKK devletini hayata geçirme konusunda hemfikirken, Türkiye buna engel mi olacak yoksa razı mı gelecek?
İşte asıl bu sorunun cevabı hem bölgenin, hem de Türkiye'nin kaderinin ne olacağıyla doğrudan alakalıdır.
Her ne olursa olsun Türkiye'nin öncelikli politikası Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve PKK-PYD devletçiğine kesinlikle müsade edilmemesi olmalıdır.
Ve elbette bu uğurda gözümüzün pek olduğu da tüm taraflara gösterilmeli, dahası mutlaka kabul ettirilmelidir.