Bunu kesinlikle diğer fikir ve görüşler değersizdir anlamında söylemiyorum…1946 çok partili hayata geçişimizden bu güne maalesef Türkiye ve Türk insanı kendisini iki kutuplu bir dünyanın içinde buldu..
Dış politikadan ,eğitime,ekonomiye , güvenlik politikalarına kadar , ideolojilerin aslı köklerinden ziyade dünya konjektürüne göre konumlanmasını beraberinde getirmiştir. sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı işte bu iki kutuplu dünyaya göre konumlanmıştı..Solcuysanız Varşova paktından, Sağcı, milliyetçi, muhafazakar, liberal iseniz batı ve ABD ye göre konumlanmalısınız…
Buradan şu anlaşılmamalıdır önceki liderlerimiz Milli değil miydi? öncelikle rahmeti rahmana kavuşan bu liderlerimize Gani gani rahmet diliyorum, Bilakis İsmet İnönü, Menderes, Demirel,Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit elbette hepsi bu milletin içinden çıkmış Milli iradenin getirdiği , her biri çok kıymetli işler basarmış liderlerdi…Türkiye’nin içinde bulunduğu durum 2. Cihan harbi sonrası Rus, İran, Çin tehdidi ve komünizm tehlikesi Türkiye’yi mecburen hem içerde hem de dışarıda bir taraf haline getirmişti.
Ancak Doğu bloğunun çökmesi, Berlin duvarının yıkılması ile aslında,yıkılan sadece fiili bir duvar değil milletler arası bütün sosyal, ekonomik ve siyasal duvarlarda yıkılmıştı..Elbette bunun fikirlere ideolojilere ve toplumsal hayata da yansıması beklenen bir durumdu..
Türkiye her meseleyi ve gelişmeyi maalesef otuz yıl geç takip eder.. 1980 darbesi ve Doğu bloğunun çökmesi ile dünya değişmesine rağmen bizde sağ, sol, Milliyetçi ,muhafazakar kavramları zorunlu girdiği soğuk savaş dönemi konumlanmasından maalesef bir türlü çıkamadı..
Partilerin tüzükleri, lider odaklı yapıları, anti demokratik uygulamalar, insan ve toplumsal yapıya sundukları dikey hiyerarşi içeren örgütlenme yapıları hala soğuk savaş dönemi kavram, davranış ve bakış açılarında takılı kaldı..
En son 2001 krizi ile Milli Görüş içinden çıkan yenilikçi bir grubun Recep Tayyip Erdoğan,Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener liderliğinde iyi bir reklam algısı ile bu konuda bir adım attı ve AKP ismi ile bir parti kuruldu.2001 krizinin sosyal , ekonomik ve toplumsal alanda yarattığı travmatik bir ortamda kuruldu..İlk bakışta klişe isimlerden ve amblemlerden farklı gelen ama yine merkez sağ olarak konumlanan bir çıkış yaptı ve ilk seçimde yaşanan ekonomik krizi de iyi değerlendirip iktidar oldu ve 16 senedir iktidarda..
İlk zamanlarında demokratik bir görüntü veren Ak parti ,zamanla iktidar ve güç zehirlenmesi ile kamudan, parti teşkilatlarına, ticarete ve sosyal hayata kadar tüm alanlarda; Biz ve ötekiler konumlanmasında sadece Ak partili olanların nefes alabildiği hakimiyet ve etki alanına dönüştü..
Bu gün sosyal, siyasal ve bürokratik hayata bu kadar hakim bir iktidar ve eleştirenin, konuşanın herhangi bir iddia veya iftira ile dahi içeri atılacağı yada işinden olacağı bir siyasal zeminde insanların içten içe bir birini gırtlaklayacak kadar bir birinden uzaklaştığını görmemek siyasal bir körlükten başka bir şey değildir..
Kısacası kopanın yerine eklersin, kırılanı tamir edersin , eskiyeni yenilersin ancak hem doğada,hem eşyada hem de insanda çürüyenin ve çürümenin çaresi yoktur…Boyayarak, kapatarak, örterek bunu asla durdurmazsınız.. 15 Temmuza hain darbe girişimine Ülkemizi getiren süreç “sebep sonuç “ilişkisinde incelediğinde bu çürüme görülecektir..Yine devamında ülkedeki eğitim, kültür, dış politikada ki açmazlar, iç güvenlik, terör , ekonomi ve diğer alanlarda ki çürüme bürokrasi ve sosyal hayattaki adaletsizlik tüm bu çürümenin göstergeleridir. Yeni bir umut, yeni bir söylem ve yeni bir siyasal dil karanlığa doğan güneş, güneşin içimizi ısıtan sıcaklığı kadar Türk milletinin umutla beklediği ihtiyacıdır..
Bir de tüm bunların üzerine internet ,sosyal medya ve iletişimin bireye ve toplumlara , haberleşmeye , bilgi toplumuna katkısı ve yarattığı değişim,dönüşümü eklediğinizde ;yeni bir siyasi tavır, farklı bir bakış açısı, kısacası değişim ve gelişim kaçınılmazdır..
UMUT ; YENİ BİR SİYASİ DİL, İYİLİĞİN DİLİ OLMALIDIR
Bu bölümde soru cevap şeklinde kendimize ve topluma cevap arayacağız…
İnsanımızın önemli bir kısmında sağ yada sol fark etmez Milli Değerler ve bunlara saygı var mıdır? Cevap: Önemli bir kısmında vardır..Her vatandaşımız da muhafazakar değerler yada bunlara saygı var mıdır? Yada ailesinde çok sevdiği dindar muhafazakar birisi var mıdır? Çok büyük çoğunluğunda bu değerlere saygı vardır ve sosyal hayatın içinde bu tür bir kategorik bir ayrım yoktur …
Her Türk vatandasın da sol değerlerin sahiplendiği kadın, çocuk hakları, çevrecilik, eşitlik, özgürlük , işçi emekçinin alın teri ve işçi hakları hususunda hassasiyet var mıdır? Kesinlikle vardır, çünkü kimimizin babası, kimin amcası kimin kardeşi ya işçi ya memur yada ücretli çalışandır..Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetleri ve Cumhuriyetin kazanımları, ortaya koyduğu değerler tüm vatandaşımızda önemli midir? Kesinlikle çok büyük kısmında önemlidir..
Peki soru şudur? Biz elli yıldır sağcı-solcu, muhafazakar-cumhuriyetçi, Milliyetçi- komünist vb toplumu konumlandırarak dönem şartlarının getirdiği mecburiyetler içerisinde tarafgirlik ve bu değerler arasında zorunlu bir tercihe mecbur bırakıldık…Bıraktık..yada bizden öncekiler bırakıldılar..
Peki bu gün buna neden mecbur olalım?
Cumhuriyetçi ve Atatürkçü Bir Türk vatandaşı milliyetçi muhafazakar değerlere sahip değil midir? yada saygı duymaz mı?Milliyetçiler hem Cumhuriyetçi hem de Milli manevi değerlere ve Atatürk’e sahip çıkamaz mı ?Ve bir insan Cumhuriyetçi, dindar ve Milliyetçi değerlere sahip olup Demokrat bir tavır sahibi olamaz mı?
Elbette olur ve olurmuş; İşte İYİ PARTİ tüm bu soruların cevabından doğmuş bütün değerlerimizi kucaklayan, soğuk savaş dönemini ve klişeleri rafa kaldırmış, inevasyon, kalite, liyakat ve iletişim kültürüne önem veren ve toplumdaki tükenmişlik sendromuna ,Umut olarak adalet, sevgi, merhamet vaat eden, değerler silsilesini aynı havuzda saygı ve sevgi çemberinde buluşturan ve bu değerleri kavga ettirmeyen bir ihtiyacın adıdır… işte buna İYİ olmak diyoruz, buna sıcacık güneş gibi ısıtmak, ışık saçmak, karanlığı aydınlatmak diyoruz..
Tarihin emaneti ve günesin doğduğu bereketli topraklar Anadolu’nun Umudu ve ufukta doğan güneşi diyoruz.. işte biz millet olarak kendisi gibi düşünmeyenlere bile sevgi, merhamet , adalet ve hakkaniyet düşünmeye ; İYİ düşünmek, güzel düşünmek , iyiliği istemek, iyi olmak, iyi davranmak, iyi insan olmak diyoruz..
İşte bu kadar iyiliği isteyen insanların kurduğu partinin adınında “İYİ PARTİ “olması çok yerinde anlamlı, umut verici ve insanları bir birine yaklaştıran ve yaklaştırabilecek amblemi gibi sıcacık bir isim olmuştur.Güneş hem tarihi perspektifi hem de kucaklayan ısıtan ve aydınlatan anlamıyla İYİLİKLE özdeşleşen bir amblem olarak çok anlamlı olmuştur.
Tüm bu anlamlardan ve İYİLİK istemesinden dolayı bile İYİ parti Türk siyasi hayatına daha kurulur kurulmaz yeni bir dil, anlam ve sıcaklık getirmiştir. İsmi de amblemi de, gayet likayati ve kaliteyi esas alan kurucuları ve yönetimini kutluyor, Türk milletine ve Türk siyasi hayatına hayırlı olmasını diliyorum.Allah , İYİLERLE olmayı ve İYİLERİN yanında olmayı nasip etsin ve Allah milletimize İYİLİKLER versin…
İsmail Oskay