Uslup insanlar arasındaki hatta bütün canlılar arasındaki iletişimde çok önem arzetmektedir. Üslubunuz düzgün, tatlı dilli iseniz karşınızdaki ile iletişim kurmakta ve anlaşmakta hiç bir sıkıntı çekmezsiniz. Uslubunuz kötü ise en basit işler zorlaşır, en ılımlı insanlarla bile anlaşamazsınız. Atalarımız ne güzel söylemiş tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diye.
Anlatmaya çalıştığım davranış biçimi biz sıradan insanların günlük hayatta uyması, dikkat etmesi gereken husulardır.
Hele birde mevki makam sahibiyseniz, ön saflarda yer alıyorsanız uslubunuz çok daha önem kazanmakatdır. Çünkü günlük hayatta uslubunuz sizi ve karşınızdaki kişiyi ilgilendirir. Ama makam sahibi, bir takım yetki ve sorumlulukları olan kişilerin uslubu belli toplum kesimlerini veya tamamını etkiler. Uslubunuzla toplumu gerersiniz yada rahatlatırsınız. Hatta Allah korusun çatışmalara bile neden olursunuz. Günümüzde bu konuya dikkat edilmediğini (kendimizde dahil) üzülerek görmekteyiz. Günlük hayatımızda; ailemizden başlayarak yakın çevremiz, uzak çevremiz, mesai arkadaşlarımız v.s. karşı bozuk üslupla, kabasaba davranmaktan çekinmiyoruz. Üstelik bunu alışkanlık haline getirmişiz, normal bir davranışmış gibi algılıyoruz.
Toplumdaki bu bozuk üslup yönetici ve siyasilerde çok daha farklı şekilde tezahür etmektedir. Hükümet yetkilileri, siyasi parti temsilcileri temsil ettikleri makama, statülerine yakışmayacak biçimde konuşuyor, biribirlerine atıp tutuyorlar. Memleket meselelerini çözmek üzere seçilip gönderilen insanlar görevlerini unutmuş kendi egolarını tatmin etme gayretindeler. Muhalefete göre iktidarın bütün icraatları yanlış, iktidara göreyse muhalefet umutsuz vaka. Topluma örnek olması gereken kişilerin ağızlarından çıkanı kulaklarının duymaması büyük handikap.
Tabiiki eleştiriler olacaktır. Eksiklerin tamamlanması, yanlışların düzeltilmesini istemek herkesin hakkı ve görevidir. Ama üslup böyle mi olmalıdır? Bazen kantarın topuzu okadar kaçıyor ki tartışılan konu unutulup, kimin kime ne söylediği, nasıl hakaret ettiği ön plana çıkıyor. Futbol tabiriyle ifade etmek gerekirse tribünlere oynanıyor. Evet; belki tribünleri heyecanlandırıyorsunuz,
taraftarları coşturuyorsunuz ama maçı kaybediyorsunuz, yani ülke olarak kaybediyoruz. Siyeset bu olmasa gerek.
Sn.Başbakan' a bir önerim var; her sabah mesaiye başlamadan önce Şeyh Edebali' nin Osman Gazi' ye ettiği nasihatleri birkez daha okuyunuz.
Ve sayın muhalefet temsilcileri lütfen kolay olanı değil doğru olanı yapınız. Biraz terleyerek, yorularak ülke meselelerine alternatif çözümler bulunuz, öneriler sununuz.Artık halk nezdinde hiçbir anlam ifade etmeyen tabularınızdan kurtulunuz. Kendinize gündem olarak halkın gündemini alınız.Hiç bir işe yaramadığını bile bile idarei maslahat etmekten artık vaz geçiniz.
Bu konu da söylenecek çok şey var, yazmaya kalksak ciltler dolar fakat biz fazla uzatmayalım ve Yunus Emre' nin bir beyitiyle yazıyı sonlandıralım.
Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı.
Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz.